Yedinci Bölüm

En başından başla
                                    

Ecem'in paş parmağını alıp kilidi açtım. Arka planda ikiz küçük kızların fotoğrafı vardı. Uygulamaların olduğu yere grip karıştırmaya başladım.

Birkaç sosyal medya hesabı vardı ve birkaç fotoğraf editi programı vardı. İleri itip diğer tarafa geçtim. Telefon için gerekli birkaç uygulama daha vardı. Gözüme birden galeri çarpınca üzerine tıkladım. Önüme milyon tane fotoğraf çıkmıştı.

Baştan aşağıya yüz tane o ikizlerin fotoğrafı vardı. Sonralarında ise grupça çektirfikleri fotoğraflar vardı. Ecem başını kımıldatınca uyandı diye korkup telefonu kapattım. Annem hep başkaların özeli bizi ilgilendirmez desede söz konusu Ecem'in telefonu olunca kurcalamış oldum.

(Ecem Seven...)

Bir sarsıntı ile gözlerimi açtım. Üzerimde bir mont ve başım... Mete'nin omzunda! Başımın Mete'nin  omzunda olduğunu görünce hızla başımı kaldırdım. "Geldik üstad" dedi. "Bir daha bana öyle dersen seni doğduğuna pişman ederim" hadi ama Ecem kimi kandırıyorsun? Sen daha karıncaya zarar veremezsin. Ah! Onu doğduğuna pişman edemezdim. Üzerimdeki montu alıp sinirle ona verdim. Arabanın kapısını açıp dışarı çıktım.

Bir ormana gelmiştik. Otobüsteki herkes inince araçlar gitmişlerdi. Deniz Hanım birkaç adamla konuşup bize döndü. "Gençler, birkaç metre ileride evler var, orada kalacaksınız. Her odada en fazla üç kişi kalabilir. Bu beyefendiler size yol gösterecek"  bizimle beraber iki adam evlerin olduğu tarafa götürdü.

                             🎶🎶🎶

"Derin yeter!"

Sabahtan beri Biricik ile bir yatak için dövüşüyorlardı. Biricik cam kenarında uyumak istiyordu Derin'de istiyordu. Biricik elini uzatıp "taş kağıt makas oynayalım" dedi. Derin de kabul edince oynamaya başladılar. Derin üç dediğinde, Biricik makas, Derin ise kağıt yapmıştı. Bu demek oluyordu ki Biricik cam kenarında yatıcaktı.

Biricik Derine hava atarak yatağa geçti. Derin ona dil çıkarınca Biricik'de çıkardı. Onların bu tatlı kavgaları uykumu getirmişti. Zaten yolculuk boyunca Mete'nin omzunda uyumak bana kıyamet gibi gelmişti. Kendimi yatağıma atıp yorganı üzerime çektim. Yeni aldığım bandalı geceliğimi giymiştim. Baş ucundaki ışığı kapatıp "tatlı rüyalar" dedim.

                            💠💠💠

"Ada"

Koştum ama bir türlü yetişemedim. Hala giderek benden uzaklaşıyordu. Bir ormanın içindeydik. O giderek gözden kayboluyordu. Bir ağaca elimi yaslayıp soluklanmaya başladım. O beyaz elbisesiyle kaybolurken ben sadece onu izledim.

Ada'nın üzerindeki beyaz elbisenin uçları giderek yanmaya başladı. Soluklanmaya kesip peşinden koştum. Ada artık koşmuyordu. Yangınlar giderek bedeninin yarısını yakmıştı. Daha hızlı koşup ona yetişmeye çalıştım. Sadece yanmayan başı kalmıştı. Onun yanına gelip ona sarıldım. Ama sadece elimde küller kaldı.

"Gitme"

"Ada gitme! "

" Ecem uyan! "

Büyük bir çığlık atarak uyandım. Etrafıma bakındım. Oh! Neyseki rüyaymış.

Derin başımda dikilmiş bana bakıyordu. "Kabus, sadece bir kabusdu. Yatağına git ve uyu" dedim. Gidermi ? Gitmez. Yatağın bir kenarına oturup soran gözlerle baktı. "Sende bir şeyler var. Dökül" dedi. Şimdi sı***k. "Saçmalama bir şeyim yok. Git uyu" Yatağıma gireceğim sırada bileklerimi baktı. "Hani anlatacaktın?" şimdi olmazdı. "Of Derin git yat gece gece." gitmemekte ısrarcıydı. "Of tamam ama kimseye anlatmıyacaksın." başıyla onayladı.

Kolej Savaşçıları [Tamamlandı] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin