56.BÖLÜM (Binbir Gece)

1.1K 69 18
                                    


Eski zamanlarda Hint ve Çin diyarlarında hüküm süren Şehriyar ve Şahzaman adlı iki kardeş hükümdar, karıları tarafından aldatılmak felâketine uğramışlar. Bu olayların etkisiyle Şehriyar, kendi
ülkesinde, her gün bir kızla evlenip ertesi gün onu idam ettirir olmuş; bu yüzden vezirin güzel, bilgili ve akıllı kızı Şehrazat, hükümdarla evlenip ya bu uğurda yaşamını yitirmeye ya da kurtulup ülkenin tüm kadınlarını da bu belâdan kurtarmaya karar vermiş; güçlükle babasını da ikna etmiş.
O gece ilişkiye girmeden önce, hükümdardan son dilek olarak
kızkardeşi Dünyazat'ı görmek istemiş; Dünyazat da ondan son bir
dilekte bulunmuş:

"Ne olursun ablacığım, o güzel masallarından birini son defa bana anlat!" diyerek.

Hükümdardan izin aldıktan sonra, ilginç ve merak uyandı­ran bir masal anlatmaya başlamış Şehrazat; ve şafak sökerken en heyecanlı yerinde kesmiş masalını: Gündüz masal anlatılmaz diye...

Ne var ki Dünyazat kadar, Hükümdar Şehriyar da meraklanarak masalın sonunu getirmek üzere onun canını bağışlamış. Böylece
büyü bozulunca, her gece birbirinden güzel masalları birbirine ekleyerek binbir gece masal anlatmış Şehrazat. Bu arada hükümdardan üç çocuk sahibi olmuş. Sonunda masallar
bitmiş. Ancak Şehriyar, bu kadar güzel ve akıllı bir eşe kavuşup ondan üç çocuğu da olunca, Şehrazatn canını bağışlamış.

Kitabın kapağını usulca kapattım. Uyanmasından korkar gibi. Halbuki değil kitap sesi bomba patlasa o güzel gözleri açılmıyordu. Hemen yanıbaşımda uyuyan güzel kadını süzdüm. Kıvrımlı burnu, pembeliği yitiren dudakları, beyazlaşan solgun yüzü ve bir daha hiç açılmayacakmış gibi mühürlenen kirpikler... Her şeye rağmen o kadar güzeldi ki. Bu benim için çok tuhaf ama onu izlemeye doyamıyordum. Eski kitapları okurken kadınların muhteşem tasvirleri, onlara duyulan aşk, sevgiliyi bir tabloya benzetmek...bana her zaman abartı gelmiştir. Böyle şeyler saçmalık ve kendini kandırmaktan ibarettir. Ama söz konusu o olunca, Ada olunca...

Kafamı sağa sola sallayarak bu aptal düşüncelerimden kurtuldum. Giderek benliğimi yitiriyor gibiydim.

"Bugün de uyanmadın. Yerinde olsam acele ederdim Ada."

Sesim duvara çarptı. Kulaklarımı kapatmamak için kendimi zor tutmuştum. Artık kendi kendime konuşuyor gibi hissediyor Ada'nın kayıtsızlığına küfürler ediyordum.

"Sana ceza vereceğim!"

Sinirle omuzlarından kavradım. Vücudunda birçok alet vardı. Renkli kablolar, çıkan o ritmik ses, buğulanan maske. Omuzları iri parmaklarımın gevşemesiyle yatağa yeniden yaslandı. Ne yapıyordum?

"Artık uyan Ada. Binbir gece beklemeyeceksin değil mi?

Artık uyan!"

Titreyen parmaklarımı pürüzsüz yüzünde gezdirdim. Teni her zamankinden biraz daha soğuktu. Bir damla yanağına damlayıp kulağına ilerledi. Hızla yüzüne düşen gözyaşımı sildim.

"Benim de gözyaşım varmış.

Ne yapıyorsun? İntikam mı alıyorsun benden."

Üzerindeki ince pikeyi hafif kaldırarak vücudunu örttüm.

"6 gün oldu. Masallarımı dinlemek için uyuduğuna eminim.

Kendi kendime gülümsedim. Sinirlerim bozulmuştu.

"Ne sen çocuksun ne ben bakıcı. O yüzden uyandın uyandın. Yoksa..."

Ne diyeceğimi bilemiyormuş gibi durakladım. Elimin tersi, taradığım yumuşak saçlarından kaydı.

SİYAH MEŞALE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin