51.BÖLÜM (Zaman)

2K 104 33
                                    

Sonunda Savaş'a bir karakter seçtim. İçime sinen bir karakter oldu.
Keyifli okumalar.

Her insanın zayıf noktası vardır. Kullanıldığında sonunu getiren, onu bambaşka biri haline çeviren ve en kötüsü de fark etmeden farklılaştıran...

Burnumu çektiğimde kapı tıklatılmıştı. Odada hâlâ birbirmize sarılmış halde duruyorduk. Kollarımı ona daha fazla sardım. Onu muhafaza etmek istiyordum.

Toprak altında gizlenmiş bir maden ocağı gibiydi. Etrafta onu kullanmaya muhtaç bir sürü insan vardı. Ellerinde baltalar açlıkla kazmaya çalışan..Kötü insanlar!

Konuşmak için dudaklarım aralandı. Ancak hiçbir kelime dışarı çıkmadı. Sadece düşünüyordum. Ben onun o da benim zaafımdı. Tüm merhametim ona gibiydi.

Benim ince çizgimdi. Geçmek için üç kere düşündüğüm yerimdi.

Beni fark etmeden farklılaştıran kişiydi.

Peki ben bu farklılaşmaya tekrar hazır mıydım? Aklımda bazı nefret ettiğim hatıralar canlandı. Ürperdim.

Kollarımı kendime çekip avcunda sıktığı anahtarı aldım. Kapıyı açarken bir yandan gözyaşlarımı silmeyi de ihmal etmiyordum. Acıyan gözlerim kısıldı. Bu sefer ilk kendine gelen bendim. Değişiyordum. Daha bilinçli olmaya başlamıştım belkide.

Eda.

"Babam ge..gelmişti."

Onun tuhaf bakışları Savaş'ta oyalandı. Ben de ona baktığımda tişörtünü aradığını fark ettim. Kanepenin kenarındaki tişörtü elime alıp ona uzattım. Daha fazla üstsüz durmasa iyi olacaktı.

Kafasından tişörtünü geçirdiğinde masum masum gözlerime bakıyordu. Onu ilk kez bu kadar içten ağlarken görmüştüm. Sahi ne demişti?
Her gün ağladım ben.

Ben?

Ben ağlayamamıştım. Normalde benim ağlamam onun ağlamaması gerekiyordu. Bu sefer tam tersi olmuştu. Galiba benim gözyaşlarımı onun topraklar içine çekmişti.

Tişörtünü giydiğinde kapşonlusunu tuttum. İri kollarını geçirirken ayaklarımın üzeride yükselmek zorunda kalmıştım. O kadar özenli yapıyordum ki.

-Kendimi arıyorken..
Olmaktan korktuğum yerdeyim.

Fermuarını çekerken fısıldadı.

"Sendeyim..."

Şaşkınlıkla ona baktım.

Öksürük sesiyle ellerimi üzerinden çekip kapıya döndüm. Savaş kızaran gözlerini gözlerimden çekip ileri atıldı. Karşısındaki yaşlı adama sarıldı. Kaslı kollarıyla adamı öldürecek gibi duruyordu.

"Ada. Sana anlattığım Remzi Amca."

Gülümsemeye çalışarak adama yaklaştım.

-Merhaba.

"Merhaba.

Kızım? Misafirimize bir şeyler ikram ettin mi?"

Kapının girişine yaslanmış Eda başını sallamakla yetindi. Bakışları üzerimde geziniyordu benden hoşlanmadığını bir kez daha belli ederek.

"Gel kızım. Şöyle oturalım."

Eve göz gezdirdiğinde utançla başımı eğdim. Savaş her yeri dağıtmıştı.

-Ben hemen toplayayım.

Savaş'a işaret ederek kanepeye doğru ilerledim. Mahcupluğum hareketlerime de yansımıştı. Hemen toparlamak istiyordum. Yerden aldığım yastığın çekilmesiyle başımı kaldırdım. Eda tepeden bana bakıyordu.

SİYAH MEŞALE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin