36.BÖLÜM

6K 288 21
                                    


Suratıma değen soğuk şeyle irkilerek uykumdan uyandım. Yatakta dikleşirken elinde buzla beni izleyen Savaş'a baktım.

"O adamı öldürücem!"

Kaşlarımı çatarken elindeki buz torbasını aldım. Yanağım çok acıyordu. İz oluştuğuna eminim. Çünkü suratıma sinirli bakmasının başka açıklaması olamaz.
Yanıma iyice yaklaşan Savaş'a şüpheyle baktım. Buz torbasını alıp yanağıma hafifçe uygularken acıyla inledim. Bu adamın hafif dokunuşları bile sert geliyordu.
Eli ağırdı.

"O adamı cidden gebertmeliyim!"

-Şimdi de babamı öldürmekle mi tehdit ediyorsun?

Yanağımdaki bakışlarını gözlerime kilitlediğinde dilime küfrediyordum. Loş odadaki sert simasına baktım. Bir insan gözleriyle nasıl işkence verebilir ki?

Buz torbasını sertçe bırakıp odadan çıktı. Kapının sert kapanma sesiyle yalnız kaldım. Küçük masa lambasının hafifçe aydınlattığı odayı incelerken ışığı açma isteğiyle dolup taşmıştım. Karanlıktan hoşlanmıyorum. Özellikle de daha önce bulunmadığım bir odada. Ama üşendiğimden kalkmaktan vazgeçtim.

Işık olmadan fazla seçemesemde etrafta fotoğraflar olduğunu görebiliyordum. Yatakta kıvrılırken sıkıntılı bir nefes verdim. Cebimden telefonu çıkarırken yatağın kenarındaki eşofmanla tişörtü fark ettim. Kotla yatmaktan hiç hoşlanmadığım için yataktan kalktım. Umarım bunları benim için bırakmıştır. Zaten her koşulda giyeceğim kesin.
Yatağa tekrar uzanırken tişörtün yakalarını kaldırdım. Kokusuyla gözlerimi kapatırken bir an önce sabah olmasını diledim.
Zira gecenin karanlığı ve kasveti adeta yaşadıklarıma yansımıştı.

***

Gece uykumdan acıyla uyandım. Yanağımın üzerine gelen kolunu çekerken hangi ara buraya geldiğini düşünüyordum. Komidinin üzerinden telefonumu alıp saate baktım.
4:00
Küçük masa lambasını açıp yattım. Uyanmayacağını bilsem tüm ışıkları açardım. Suratının her bir zerresini incelemek için.
Bazen ona nasıl baktığıma ben bile şaşırıyorum. Hani nasıl derler; ressam çizeceği cismin her bir ayrıntısını inceleyip beynine kazır ya. Bende öyle, tüm özelliklerini, simasını, çehresini...

Ellerimi başımın altında birleşirip bakışlarımı üzerinde gezdirdim. Burun kıvrımlarını, çatılmış kaşlarını, gölge düşen dudaklarını...
Huzursuz bir uyuma şekli vardı. Ya da bilmiyorum bu gece öyleydi belkide. Tek elimi yanağına yaklaştırırken sadece ona dokunmak istiyorum. Neden bilmiyorum ama sanki ona temas etmeye muhtaçmış gibiydim.

Gülümsemesi. Burcuya gülümsemesi!

Elim havada öylece beklerken kendime hayret ediyordum. O Burcuyla. Hatta belki sevgili. Nasıl olur da onunla aynı yerde uyuyabilirim.
Yastığımı yataktan alıp köşedeki kanepeye attım. Üzerini örtüp o hiç ayrılmak istemediğim yerden ayrıldım.
Zaten kendisi dememiş miydi? Başkasıyla uyuyamazdı.

Kanepede ona sırtımı dönüp gözlerimi kapattım.
Sabah neler olacağı ve bundan sonra ne yapacağım hakkında bir fikrim olmadan...

***

"Senin kendinle mi derdin var yoksa benimle mi"

Bağırış sesiyle kendimi kanepeden düşmüş halde buldum. Yerde öylece yatarken tepemdeki Savaş'a gözlerimi ovuşturarak bakıyordum.

-Noluyo ya?

"Neden burada yattın?"

Dişlerini sıkarak söylemişti. Gözlerimi devirerek ayağa kalktım. Dağılmış saçlarımı düzeltme ihtiyacı duymadan konuşmaya başladım.

SİYAH MEŞALE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin