47. BÖLÜM

9.7K 1K 220
                                    

🌟🌟🌟

*Şarkı diyorum, çok güzel.

Neslihan, ertesi sabah okula gelir gelmez, biten hediyesiyle son işlem için çerçeve dükkanında aldı soluğu. Kerem sabah onu okula bırakmış, o ise yolunu uzatan adama tek kelime edememişti. İlk dersi kaçırmayı göze almıştı; ama bu gidişle ikinci derse de giremeyecekti. Usta, bir saat içinde işinin biteceğini söylemişti; ama Kerem'i, dolayısıyla okuldan kendi mahallesine yolu hesaba katmadığı için dükkandan çıktığında iki saat oyalanmıştı bile.

Elinde tuttuğu şeye bakarken değdi diye düşündü. Çok güzel olmuştu. Şimdi tek eksiği saman kağıdıyla kaplanmasıydı. Okulun yakınındaki kırtasiyede istediği malzemeleri de bulunca koridorda yeni ders saatine kadar süsledi hediyesini. Bağrına bastırdı sonra.

İkisine ait olduğunu ona hissettiren ilk nesneydi. Maddi olarak değeri yoktu belki, maneviyatta ezer geçerdi tüm pırlantaları. Yani, biri Neslihan'a bunu vermiş olsaydı, her şeyden çok sevinirdi. Kerem de severdi galiba. Sevmesini diledi. Sevmek zorundaydı. Koridorda tek başına kahkaha atacak hale getirmişti kendi kendini.

Kardeşlerini sıkı sıkıya tembihlemişti, yarın sabah eniştelerinin doğum gününü kutlayıp geldiklerinde güya telafi edeceklerini söyleyeceklerdi. Aslında o sırada İstanbul'a gelen bir toplu taşıma aracında olacaklardı. Nihat da karşıdan gelecekti yani.

Yarın akşam için Neslihan'ın en çok içine sinen, Kerem'in sevdiği müzikleri çalan bir mekan ayarlamıştı. Kimi çağırdıysa gelemem diyen olmamıştı. Tabii Ebru ve İhsan da olacaktı. Bir süre gözlemleyecekti ve birkaç gün yeterli değildi elbette kalıcı mutluluk kararı için. Arkadaşı şimdilik ayaklı, gözlerinden kalp çıkaran emoji gibi dolaşıyordu. Dediğine göre İhsan onu hoş tutmak için etrafında fır dönüyordu.

İhsan haklıydı. Kıyısından köşesinden tutunduğu Kerem olmasa, o ne halde olurdu en ufak tahminleri bile kötü sonuçlanıyordu. Değil ki, aşk! Sahip olmayı hayal etmediği kişiden hayal etmediği dozda nüfuz ediyordu tüm gözeneklerinden.

Pelin'in instagramdan bulduğu, butik pastalar yapan bir yerden verdikleri pasta siparişi için son durumu almak için telefonu çıkardığı anda telefon çalmaya başladı.

'Pis Mete Arıyor.'

Telefon elinde titreşimli çalarken ne sesi kısmayı ne telefonu açmayı akıl edebildi. Gözünün önünde bir film oynamaya başladı. Az daha elindeki paketi düşürüyordu. Daha sıkı sarıldı ona. Hani olur da sarılmayı bırakırsa tuzla buz olacak kendisi olacakmış gibi hissediyordu.

Mete, Ebru'nun kuzeninin sevgilisiydi ve şimdi de İhsan Ebru'nun taptaze erkek arkadaşı olmuştu. Etik kurallar evlenmek üzere olan iki sevgili için de geçerli olurlar mıydı? Neslihan isim vermişti Mete'ye. İhsan demişti, Okan demişti. Okan iplemesi gereken biri değildi; ama İhsan öyleydi. İlla ki, kuzeniyle tanıştıracaktı kuzenini ilişkilerinin temeli sağlamlaştıkça. Mete'ye bahsettiği İhsan'ın o İhsan olduğu şüpheye yer bırakmayınca Ebru nasıl etiketleyecekti onu?

Kalp krizi geçiriyor olabilirdi. Kod adı kullanmalıydı belki de. Doğru isimleri vermenin olayın gidişatıyla hiçbir ilgi bağlantısı yoktu. İsim vermese, a, b, c kişisi demiş olmayı ne çok isterdi.

Geçmişi değiştirebilse gerçi, o gece yalnız Kerem'in üstüne atlar, İhsan daha odadayken sevişirdi onunla. O anki duygularla dokuz ay öncesinde gerçekleşen, o Mayıs'ın ilk gecesine gidemiyordu işte. Okan'ı bile silmek gelmiyordu içinden. Kerem'i dolaylı yoldan bile olsa o tanıştırmıştı ona.

Ben Bir Karar VerdimWhere stories live. Discover now