5. BÖLÜM

12.1K 1K 317
                                    

Elinin ısısı arttıkça Neslihan'ın yanlış bir anı yaşadığını anlaması gecikmedi haliyle. Okan çantasını da almıştı, teklifsizce. Salonun önüne gelince çekti elini. Çantasına uzandı.

"Ben kendi eşyalarımı kendim taşırım."

"Tamam. Taşırsın tabii. Bir şey yemek, içmek ister misin ikinci kısımda?"

"İstemem."

Salonun kapısına gelince Neslihan'ın önden gitmesi için kenara çekildi Okan. Şimdi onun yanına oturmaması mı gerekir diye düşünmeden edemedi. Alt tarafı film izleyecekti. Filmi çok sevmişti kendisi de. Hem üstelik normal şartlarda yanındaki koltuk da denk gelebilirdi başka zaman olsa. Aynı yerde oturmaya devam etmeye karar verdi.

Neslihan yerine geçip otururken filmin başlaması isabet oldu diye düşündü. İkinci yarı da ilki kadar güzeldi. Daha fazla aksiyon zaman zaman yerinde dikleşmesine, zaman zaman nefesini tutmasına neden oldu. Ezcacı olmasa hacker olabilirdi kesinlikle. İnsanlığın yararına kullanırdı o da filmdeki kadın karakter gibi. Hak edenlere hak ettiğini vermek için adaletin yetmediği, yetecekken sessiz kaldığı durumlarda, yasal olmayan yollardan başka çare kalmaması ona kalırsa, sistemin yozlaşmışlığının getirisiydi.

Film bitince ayaklandı hemen. Hızla montunu giyip çantasını koluna takınca, Okan'ı geçerek ilerledi. Okan kızın duyamacağı bir sesle oflayıp takip etti onu. Ne yapacağını bilemeyen halleriyle eğlense de, bu hallerin ne zamana kadar devam edeceğinin süresi önemliydi. gereğinden fazla vakit geçirmek, uzatmak istemiyordu.

Olayı dramatikleştirmenin alemi yoktu. Kimsenin kişisel gelişim danışmanı değildi. Neslihan da en iyisiyle birlikte olmanın tesellisini yaşardı. Belki üzülür, kaybettiğine yanardı; ama bir süre sonra zaten hiç kazanmadığının farkındalığıyla yoluna devam ederdi. Güçlü olduğu kadar gururlu olduğu su götürmezdi. Peşinde dolanmazdı.

"Neslihan bekler misin?"

"Bekleyemem."

Bekleyebilse şaşardı zaten. Yirmi yedi yıldır terslenmediği kadar terslenmişti son yirmi dört saat içinde. Tersleyen kişiyle işi olmasa görürdü o terslemeyi; ama işte köprüden geçme meselesi elini, kolunu, dilini bağlıyordu. Kendisini ona bırakana kadar bu triplere katlanmak zorundaydı. Avm içindeki süper markete girince yanında yürümeye, baktığı şeyleri o da alıp incelemeye başladı.

"Bu yaptığına taciz deniyor. Yanımda olmandan hoşlanmıyorum."

"Seninle konuşmamı istemiyorsun. Ayrıca halka açık bir markette ürün bakıyorum. Tacizle ne alakası var?"

"Benimle aynı şeylere bakman tamamen tesadüf yani, öyle mi?"

"Kesinlikle, tesadüf işte."

Sinemada onun kullandığı kelimeleri kullanması, bahane bulamayan birinin çaresizliği olsa da, çok şirin geldi o an. Çaresizlik bir insana nasıl şirin gelebilirdi ki? Kendisi genellikle evde ondan istenenler ve yasaklar karşısında çaresiz kalırdı; yine de amcasına bu durumun şirin geldiğini düşünmezdi.

"Ne konuşacaksın ki benimle?"

"Sen ne istersen. Merakımı celbettin. Bana hayır demeni beklemiyordum."

"Yazık ya. Ne büyük derdin varmış. Allah yardımcın olsun."

"Hahahah. Neslihan biz iyi anlaşırız biliyor musun?"

"Hayır bilmiyorum. Aydınlatsana beni."

Şarküteriye gelmiş balık siparişi veren kızın sandığından daha çetin ceviz olduğunu fark etmesiyle arkadaşlarıyla bir kez daha gurur duymak ve onları öldürmeyip sakat bırakmak arasında gelip gitti bir süre.

Ben Bir Karar VerdimWhere stories live. Discover now