10. BÖLÜM

13.1K 912 435
                                    

Sonraki hafta pazartesi, Gülay Hoca onu dahil ettiği proje için ders çıkışı alıkoyunca okuldan çıkıp eve gitmek zorunda kaldı. Kütüphaneye gidecek vakti kalmamıştı. Şikayeti yoktu, bu kez de gözleri karşıdaki bankta takılı kalıyordu çünkü. O bir hafta Okan'ın gelmeyeceğini bilse de, gelse bile bir şey olamayacağından emin olsa da yaşadıklarını o en içten gelen yoğun duygularla yaşamıştı. Karşı tarafın hissiz olması, onun hislerine engel olabilecek güçte değildi.

Bir buzdağıydı Neslihan, dışarıdan bakan yanına gelmeye korkar, laf atmaya çekinirdi. Bu yüzden belki, arkadaşı yoktu geçen haftaya kadar. Şimdi bu buzdağına borçlanmıştı. Okan'ın ateşi bırak onu eritmeyi, o buzlarını kendisi eritmiş, sağanak olup yağmıştı o ateşin üstüne. Geriye ise sadece gökyüzüne yükselen gri duman kalmıştı.

Geçen cumartesi sadece bir an olsun aklından silinsin istiyor, bunun için iki gündür tam konsantrasyon derslerine, ödev, sınav ne varsa odaklanıyordu; ama insanların her seferinde başka pislik yanlarını gördükçe nasıl yaşadığına hayret ediyordu. O geceyi unutması da olasılıklar dahilinden çıkıveriyordu haliyle.

Saat altıya gelirken hocanın ofisinden çıkıp mecburen gideceği evden önce sadece yarım saat, Okan'ın oturduğu bankta oturmak istedi. Hiç yapmadı şimdiye kadar. O hep karşısındaki binanın içinde olurdu. Adımlarını hızlandırıp mayıs ayının güzel, ılık akşamından en üst düzeyde fayda sağlamak için binadan dışarı çıktı. Okan'ı görmeyi ummamıştı.

Neden gelmişti ki?

Oyununu bozduğu için hesap mı soracaktı?

İddiası geçersiz mi olmuştu?

Arkadaşları pahalılık timsali telefonu almaktan vaz geçip onunla dalga mı geçmişti?

Başını eğmeden bakmaya devam etti. Bir hafta önce, yatakta bırakıp gittiği adamdan biraz farklıydı. Üzgün gibi. Gerçi anlaşılabilirdi üzgün olması, az önce sıraladığı sebeplerden ötürü. O sadece bir doz fazla kızgınlık bekledi.

Buraya tam bir saat önce gelen Okan ise, dün akşam öğrendiği gerçek ile alt üst olmuş vaziyette sabahı zor etmişti. Daha günün ilk ışıklarıyla okula gelip Neslihan'ı sabah girişte yakalamayı istemişti. Derslerinden alıkoymamak için de güç bela durdurmuştu kendini.

"Dönmüşsün Tokat'tan."

"Hiç gitmedim."

"Böyle de dürüstsün. Bitti mi?"

"Hiç başlamadı ki."

"Başlamış. Başını kaçırmışım."

"Sonunu izlemene de gerek yok o zaman. Ben öyle yapıyorum başını kaçırdıklarım için. Güzel bitse de ne olduğunu anlamamış, oraya nasıl geldiklerini bilmemiş oluyorsun."

"Neslihan, aşık oldum ben sana. Nasıl geldiğimi biliyorum."

"Aşık olman benim sorunum değil."

"Özür dilerim. Affet beni. Baştan başlayalım. Hiçbir şey kaçmayacak."

"Neye baştan başlayacağım da senin sorunun değil."

"İddiaya seni tanımadan girdim. Seni tanıyorum artık. Bir şans ver bana."

"Verdim. Kullanamadın."

"Verdin mi? Hayır vermedin."

"Sana yaptığım videodan çok önce aşık oldun bana. Şimdi fark ettin sadece. O otele kamerayı saklamama, sevişirken bizi çekmeme, iddiayı sonlandırma şansın vardı. Bana sürekli emin olup olmadığımı sorduğunda, beni çarşafla kapamaya çalıştığında senden biraz umutlanmıştım. Devam etmeyi seçtin. Odaya geldiğimde kamera var mı yok mu bilmiyordum; sayende anlamış oldum."

Ben Bir Karar VerdimWhere stories live. Discover now