42. BÖLÜM

9.1K 1K 241
                                    

Neslihan yavaşlayan adımlarına uyan Kerem'e döndü yüzünü. Kendi adım hızı düştüğü için onun da yavaşlayıp yanlış anlamasından endişelenmişti. Salona girer girmez bakışlarını ona diken adama karşı içinde kıpırdayan bir şey yoktu; ama bunu Kerem'e bir şekilde ispat etmesi gerekiyordu.

Okan'a hala aşık mısın? sorusu bunun ispatını gerektiriyordu. İbrahim Hoca sıradan biriydi onun için. Fakültenin bir panosuna iliştirilmiş davetiye koridor olarak kendi kısımlarında değildi ki, öğrencileri aralarında görmek için asılmamıştı oraya. Öğrenen değil öğreten kademesi davetliydi.

Kerem'in onunla sık görüşmediği halde söz verdiği için bu düğüne katılmasını anlayabilirdi; karısını yanında götürmek istemesine ise sonuna kadar hak verirdi. Örf, gelenek bilmeyerek büyümemişti sonuçta. Anlaşmazlık yaşadıkları yerde iş Neslihan'ın katılacağım demesiyle sonlansa da o soru sorulmuştu bir kere.

Aynı soru, eve geçtiklerinde geceyi atlatma performanslarına ve bunu birbirlerine ifade etme şekillerine göre de, yine sorulması muhtemel sorular arasındaydı. Neslihan bunu tekrar duymak istemiyordu.

Kerem, onun eski sevgilisini, ilk erkeğini gördüğü anda yüzünde gerçekleşecek değişimi ya da merak ettiği her neyse, onu görebilecek miydi? Neslihan, sırf bu yüzden o soruyu sorduğu gece Kerem odasına gelip özür dilediğinde karar vermişti bu düğüne katılmaya.

Şimdi, bu işte neden bir terslik olduğu merakı, adam karısına değil kadın kocasına bakıyorken had safadaydı. Delici bakışları Okan'ın beynini dubeli takılmış matkap gibi deliyor olmalıydı. Baş ağrısından mi eğmişti acaba başını? Tekrar dönüp bakarken gördüğü eğik bir baştı.

Masaya yaklaştıkça Kerem'in Okan'a ya da ona kendi kızgınlığını açıkça belli etmesini bekledi. Onu belinden tutup kendine çekmesini, bu kadın benim der gibi sahiplenmesini, hiç olmadı o sinirle farkında olmadan tuttuğu kendi elini sıkmasını.

Hiçbiri olmadı. Neslihan'ı unutmuş gibiydi Kerem. Okan başını eğmekle akıllılık etmişti. Bu, en başta yediği boku affettirmeyecekti tabii. Düğün bitene kadar sağ kalmasını garanti edecekti sadece ona.

Neslihan için gerçekleşmeyen her olumsuz tepki Kerem'in ona olan güveni gibiysi. Tıpkı o gün, okulun koridorundaki gibi, Neslihan kendi vereceği kararıyla baş başaydı. Hiç zorlama olmadan, tehdit etmeden, ültimatom vermeye yeltenmeden, kadın kısmına güvenen bir adamın fiziksel güç gerektirmeyen sıcacık sahiplenmesiydi bu.

İçi ısındı dışarıda kar soğuğu olan kış havasında.

Bundan daha önemli bir şey daha vardı. Kerem, Neslihan'ı bir yumruğu kadar büyüklükte yüreğiyle sarıp sarmalamış, tüm tehlikelerden korumuştu o dakikada.

Neslihan ısınadursun Kerem çoktan kavrulmaya başlamıştı. Adamı görür görmez kendi ateşine kendi odun kesip atmışt. Okan denen bu herifin Neslihan'a, kendi kadınına, deli gibi aşık olduğunu görmemek, hiç olmadı anlamamak, kemiklerinin ilik içine kadar hissetmemek, Tanrıdan gelen akıl eksikliğiyle mümkün olabilirdi.

Yoktu bir eksiklik şükür. Aklı kesiyordu. Gözü, kulağı, her türlü azaları Neslihan'ın lafina inanıyor; ama aynı azalar Okan'ın çaresiz aşkına da tanıklık ediyordu. Siktirip gitse ne güzel olurdu. İki yüz metrekare salonda aynı havadan eşit derecede yararlanmaları yetmezmiş gibi aynı masada oturacak olmak, bir şeylerin sağlaması gibiydi.

Kerem yüzünü ona dönmeyince Neslihan kocasını izlemeye devam etti. Gözlerini kırpmadan tam karşı tarafa Okan'a bakıyordu kaşı çatılmış halde. Sinirliydi.

Kadının kalp atışlarının hızlanma nedeni Okan'ı görmesinden ziyade Kerem'i bu tanımlayamadığı, daha önce rastlaşmadığı, onu, bilmem kaç numaralı bakışıyla adama bakarken görmesiydi. Neredeyse beş aydır bu haliyle tanışmamış olması kim bilir daha ne gibi özelliklerini bilmediğini uyarı tabelası gibi çiviliyordu beyin zarının yüzey alanına.

Ben Bir Karar VerdimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin