''Ne demek önlem almak ya? Hem hissettiklerime karşı saygılı olacağını söylüyorsun hem önlem almaktan bahsediyorsun. Ben seni anlayamıyorum. Evet seni lanet olsun ki köpek gibi seviyorum. Sevmemem gereken birini istiyorum. Senin beni o gözle görmediğini de gayet iyi biliyorum. Benimde canım yanıyor, benimde kalbim ağrıyor. En az senin kadar bende yara aldım. Zaten hissettiklerimin farkına yeni vardım ben. Namjoon yardımcı oldu. Bilmiyorum nasıl oldu ama, benden önce o fark etmiş sana karşı olan hislerimi. Ben kendimi hep dizginlemeye çalıştım. Sana karşı hissettiklerimin adını bile koyamadım ki ben. Bunu bile yeni yapmışken beni suçlama tamam mı?'' dediğinde artık ağlıyordu.

Jin karşısında duran güçsüz bedene baktı. Üzerine gitmemesi gerektiğini biliyordu ama bu sorun artık çözülmeliydi her ne olursa olsun; hangi şekilde olursa olsun, bunun bilincindeydi. Kelimelerini daha da titizlikle seçmeye çalıştı. ''Bak beni yanlış anlama olur mu? Seni suçlamaya çalıştığım falan yok benim. Her ne ise olan oldu artık, bunu geri çeviremeyiz. Sen beni seviyorsun ve ben seni o gözle görmüyorum. Sen benim arkadaşımsın, ailemsin. Hissettiklerine karşı saygı da duyuyorum. Bak yine söylüyorum seni suçlamıyorum. İnsan kalbinin kimi seveceğini seçemez. Biliyorum sen de böyle olsun istemezdin. Ama artık buna bir son verelim ha?'' dediğinde Taehyung gözlerini, Jin'in gözlerine dikmiş ne söylemeye çalıştığının farkına varmaya çalışıyordu. Jin onun bu halini görünce cesaretini toplayarak yeniden devam etti. ''Demeye çalıştığım şey; bizimkilerin haline bak. Lütfen onları da düşünelim. Bizi bir araya getirmek adına neler yapmışlar bunu bir düşünelim. Bizim yüzümüzden oldukça bitkin düştüler. Bizim, bunu onlara yapmaya hakkımız yok. Yeniden tekrarlıyorum. Bizi seven sayan pek ailemiz olmadı. Birbirimizi çok geç bulduk. Ve ben bu aileyi kaybetmek ve dağıtmak istemiyorum. Onlara bak, bizim yüzümüzden kendi hayatlarına bile konsantre olamadılar.'' Dediğinde derin bir nefes aldı. Taehyung, onu ''Evet haklısın. Bizim yüzümüzden çok üzüldüler.'' Diyerek onayladı. Jin, onun bu onaylaması ile konuşmasına yeniden devam etti. ''Birbirimizin hissettiklerini değiştiremeyiz. Yani demem o ki gel artık bu aradaki sorunlara son verelim. Sen yine gel asıl odana yerleş. Hobi ve Yoongi bugün sabah-'' hafif bir gülümseme oturmuştu yüzüne Jin'in ''çadırda bastım onları.'' Tae'nin de suratına gülümseme yerleşmişti. İçinden o durumda olmanın ne kadar kötü olacağını düşünmüştü. ''Bunu biz yaptık onlara. Yine bunu düzeltmek bizim elimizde. İkimiz yalnızken istediğin kadar tartışalım istediğin kadar konuşmayalım, istersen bakma bile suratıma ama bunu onların yanında yapmayalım.''

Tae, Jin'in son sözlerine katılıyordu. Kesinlikle arkadaşlarına bunu yapmaya hakları yoktu. İkisi yüzünden artık bir sofrada toplanıp yemek bile yenilmiyordu. Eski akşam oyunları, saçma muhabbetler yapılmıyordu. Arkadaşlarının kendileri kadar üzüldüklerinin farkındaydı. Ama Seokjin ile yeniden aynı odada kalma fikri, ister istemez Tae'yi heyecanlandırmıştı. Bununla baş edebileceğini düşünmüyordu. Aklına da yatmıştı bu düşünce. Seokjin, onun kendisini açıkça sevmesine izin vermiyordu. Taehyung, onu bu sayede gizliden gizliye sevebilir; o uyurken yine dalıp gittiği yüzüne bakabilirdi. Onunla yeniden aynı havayı solumak bile ona yeterdi. O kadar çok seviyordu ki onu; zaten yaşanılan bu ayrılık onu derinden sarsmıştı. ''Pekala, dediğin gibi olsun. Ben yeniden odaya gelirim. Onların yanında sanki hiçbir sorunumuz yokmuş gibi davranabilirim. Fakat Seokjin, sen benimle aynı odada kalma fikrinden korkmuyor musun? Sonuçta seni her an arzuluyorum ya, ya sen uyurken üstüne atlarsam. Ne yapacaksın? Bu seni korkutmuyor mu?'' diyerek atağa geçmişti.

Jin atağı ''Yahh!! Saçmalamayı kes tamam mı, öyle bir şey yok. Senden korkmuyorum Taehyung. Senden nefret de etmiyorum. Tanrı aşkına aklından neler geçiyor? Aşk itirafını yaptıktan sonra, yüzünü gördüğümde bile korkudan kıpırdayamaz hale geldiğim falan mı?'' diyerek savurmuştu.

FRIENDS🦋🍀🌈Où les histoires vivent. Découvrez maintenant