Su Çiçeği

657 73 6
                                    

İlk okulda birbirinden güzel iki tane kız arkadaşım vardı. Bunlar ikizdi. Yani, bir kişi çok güzel, aynısından bir tane daha var. Promosyon gibi, bir alana bir bedava gibi. Çok beğendiğin kıyafetin, başka renginin olması gibi. Çok sevdiğin arkadaşının tatile gidip, aynısından da yanında olması gibi.

Birisi sağım da, diğeri solumda oturuyordu. Sağcı ve solcu kavramı o zamanlar meşhur değildi. Fakat meşhur olsaydı, barış sağlanırdı. Öyle güzeller. Kafamı nereye çevirsem sevaba giriyordum. Üniversiteye kadar birlikte okusak, cenneti garantileyecektim. Bu kızların ismi birinin Su, diğerinin de Çiçek'ti. Ben sürekli bu kızlara 'Su Çiçeği' derdim. Lakapları ilk okul sekize kadar su çiçeği olarak kalmıştı. Hatta kız arkadaşımın bir tanesiyle çok iyi arkadaştılar. Kız da, Allah affetsin biraz geri zekalıydı. Aklı bulanıktı yani. Annesine, "Su çiçeği ile çıkıyoruz" demiş. Annesi de bakmış, kız geri zekalı en büyük kapasitesi bu cümleyi kurmak veya kurmaya çalışmak. Su çiçeği çıkartıyor sanmış. Kız galoşla gezdi bir hafta. Büyük sınıflar, "Yeni alınmış galiba ambalayıjla duruyor" diye dalga geçmişlerdi. Yazık.

Şirkete gelen postaları incelerken bir zarfa takıldım.
Çok önemli bir resim sergisine, VIP misafir olarak katılacakmışım. Serginin adı da: "Su Çiçeği" Şaşırdım. Hatta bayağı bir şaşırdım. Kızların böyle bir yeteneği olduğunu bilmiyordum. Belki değillerdir. Ama VIP konuk olarak katılmam da biraz ilginç geldi. Yani benim sanatla yakından bırak, uzağın uzağından alakam yok. Sanatın 's' nden anlamam. O "s" yi alır, "evgili" eklerim. Millete değil ama kendime faydam dokunur. Birde anacığıma tabii ki.

"Asuman?" Asuman'a seslendiğim de, internetten yazlık kıyafet siparişi veriyordu. Alt tarafı beş gün kızım! Beş gün! Sanki butik açacak.
"Efendim, Haruş?"
"Sanatla ilgilenir misin?"
"Seninle ilgilenmeyişimden anlamadın mı? Sanat ve sanatkar düşkünüyüm ben."
"Bende bir sanatkar sayılırım yavrum. Senin beni göremediğin yerler var. Mesela yatak oda..."
"Ay, Harun sus ya! Pisliksin yemin ederim."
"Ay, Asuman teşekkür ederim. Benimle VIP konuk olarak bir sanat galerisine katılmak ister misin?"
"VIP olarak bir de? Ne alaka o? İsim, soyisim benzerliği olmasın? Ne galerisi o?"
"Gayet doğru, adreste doğru. Su çiçeği tatlım."
"Anaokuldan gelmiş olmasın? Ahahaha!"
"Gelecek misin, gelmeyecek misin?"
"Geleceğim tabii ki. Sanata olan bakış açını çok merak ediyorum."
"Ben sana söyleyeyim canım, üç yüz atmış derece. Yine kendime dönüyorum. Benim sanata bakış açım falan yok."
"Dağ ayısı olmak nasıl bir duygu?"
"Bilir kişiye sormak lazım, ben sana sorayım.  Nasıl bir duygu Asuş?" Asuman, tam üstüme doğru bir uçuş yapacaktı ki, kapı açıldı. Uçuş rötar yaptı yani, ehe.
"Uçak biletiniz ve otel rezarvasyonunuz yapıldı Harun Bey. Başka bir şey var mıydı?"
"Asuman Hanım'a karakter siparişi vermiştim. Ona da bakabilir misiniz?"
"Anlamadım, efendim?"
"Harun Bey, bende fazla olan, geçen günde sana verdiğim insanlığını giyinmemişsin tatlım. Kalıbına mı oturmadı yoksa? Alışmadık don..."
"Başka bir şey yok Merve Hanım, teşekkürler. Çıkabilirsiniz." Sandalyeden doğrulup, Asuman'a baktım.
"Kızım, ne yapıyorsun sen? Genel müdürüm ben." Yanlışlıkla kafiyeli cümle kurdum. Şiir gibi erkek olduğumu hep söylemişimdir. Aha, buda kanıtı.
"Bende genel geri zekalı olduğunu düşünmüştüm. Sen beni gömüyorsun ama ya?"
"Sen benim altımdasın, kızım. Özel sektör kanunu bu. Bir altdakini ez, daha altındakinin toprağına işe."
"Gün gelir, üstüne çıkarım Harun Bey. İyi davranın bana."
"Üste olan kadınları severim. Özellikle üstümde olanları. Olur, bana uyar. Sevdiğin pozisyonları göster, çalışayım ben. Hatta beraber çalışalım."
Masanın üstündeki kalemi tutup, bana doğru hafifçe fırlattı, "Sen gerçekten sapıksın, sapık!"
Ben espritüel biriyim. Asuş bunu anlamıyor. Yazıklar olsun...

Resim sergisi değil de, çağırın beni Stant Up'lara ortalığı gülmekten çoşturayım. Kahkaha efektine bile gerek kalmaz. Benim tek manzaram çocuğum ve karım olabilir. 

On beş dakika sonra sergi başlayacağı için, kırk dakikalık bir izin alıp çıktık. Asuman, telefonunu şarj etmiş, galeriyi temizlemiş, hesap kartına para aktarmış bile. Ben genelde bunu sevgililerimle buluşmaya gittiğim zamanlar yapıyordum ve bu işin tek amaçı, budur zannediyordum. Vay be.

Sergi yerine geldiğimde, kapı da birbirine benzeyen ve çok tanıdık iki güzel hatun gördüm. Başımda tüm sergi yerini aydınlatacak kadar ampül ve ışığı belirdi.
"Onlar!" Sesli bir şekilde düşünmüş olacağım ki, "Ne, kim?" diye bakındı Asuş. Baktığım yeri gördü, biraz kaşlarını çattı, hafifçe yüzü kızardı fakat tepki vermedi.
"İlk okuldan arkadaşlarım. Su ve Çiçek. Su çiçeği diye seslenirdim hep. Benim seslenişim yetmemiş, herkesin böyle seslenmesini istemişler herhalde! Yürü kızım, gidelim."
"Aaayyyy..."
"Ne oldu?"
"Yaaaa..."
"Kızım, ne oldu?"
"Uffff"
"Asuman iyi misin?"
"Hiç iyi değilim. Karnım çok kötü. Ay, duramıyorum. "
"Kızım, bir dur. O kadar gelmişiz, selamlaşıp öyle gidelim. Telefon numaralarını alayım, rehberim kadın görsün."
"Oooofffff, aaaay!"
"Oha Asuman! Ayak üstü şey yapıyoruz sanacaklar, sus kız!"
"Dayanmıyorum. Yürüüü, gidelim!"
"Kızım, bin arabaya geliyorum hemen."
"Ölüyorum diyorum ya!" Kızlara uzaktan uzaktaaaan bakıp, Asuman'ı arabaya bindirdim. Kıskanç Asuman. Ben senin içini biliyorum. Ben şimdi sana acilde iğne yaptırmaz mıyım, kısmet kapatan, kız kaçıran! Sen benim yıllar sonra açacak olan çiçeklerimi, su vereceğim bedenimi çürüttün! Bittin kızım sen!
"Yürü, kızım. Gidiyoruz."

Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Where stories live. Discover now