Anne ve Eş... Anneş... An ve Eş...

145 7 6
                                    

"Acaba düğün yapmayıp İngiltere'ye mi gitsek, Asuş?" Bence gayet mantıklı. Pasaportumun vizesini daha altı ay önce yeniledim. Çok para verdim. Sanırım gideceğim ülkeyi üzerime yaptılar çünkü bunun başka bir açıklaması olamaz. Artık en sevdiğim renk pasaportumun bordosu.

"Ben zaten bir sürü ülke gezdim, evlendim de. Sen bilirsin valla... Toy olan sensin. Ne istiyorsan onu yapalım." Hem toyum, hem de İngilizce olarak toyum... Duygularımla oyuncakta oynanır gibi oynanıyor şuan... Hem de biricik müstakbel eşim. Asuman geçmişte evli olduğunu o kadar çok söylüyor ki, Alzheimer olsam hafızamda kalacak tek bilgi bu olacak.

"Anladık Asumancığım... Evlendin. Düğününde az mı altın takıldı? Eltilerin arkandan mı konuştu? Neden bu kadar çok bahsediyorsun? Ayrıca kızım biraz istekli ol ya, mükemmel bir erkekle evleniyorsun."

Devrim kahkaha atarak araya girdi, "Hayırdır Asuman, başkasıyla mı evleniyorsun? Boşadın mı ağabeyimi?" Vay gerzek vay. Bel atı vuruyor. Ayni ağabeyi, çok güzel yetiştirmişim!

Asuman ufak bir tebessüm ederek suratıma baktı, "Önceden evli olmam seni rahatsız mı ediyor?"

"Asumancığım, manyak mısın? Önceden evli olman beni rahatsız etmiyor. Bunu sürekli gelecekteki kocanın ve ailesinin yanında söylemen beni rahatsız ediyor. Modern erkek sınırlarını ulaştım, daha fazla açılamayacağım... Boğulurum yoksa. Ayrıca nefes almanda beni şuan çok rahatsız ediyor? Lütfen bir süre nefes almaz mısın?"

"Harun... İleride başıma kalkmandan çok korkuyorum. Bu yüzden sürekli sana hatırlatıyorum, böyle bir şey var ve hep var olacak... Bununla yapabilir misin?"

"Hayır yapamam, ödeşeceğiz. Ahmet amcayla evleneceğim, sonra onu boşayıp seninle evleneceğim. Kabul mu?"

"Yengem izin vermez,"

"O sırada Devrim de, yengenle evlenir."

"Yok, ağabey. Benim evleneceğim tek yenge Bihter Ziyagildir. Beni karıştırmayın, ben daha yakışılılığım ve gençliğimin baharındayım. O orkide benim, bu gül senin dolanacağım. Çiçek bahçesindeki o arı olacağım. Sonra gideceğim, daha yeni tomurcuk vermiş bir çiçekle evleneceğim."

"Aslanım benim... Seni çok iyi yetiştirmişim. Kendimi gördüm resmen. Gel buraya, alnından öpeceğim." Öptüm.

"Geri zekalı mısın, Harun? Ben yeni tomurcuk vermiş bir çiçek miyim? 26 yaşındayım, ikinci kez evleniyorum ve 18 yaşında Hollanda da, dört saatliğine red lightte çalıştım."

"Senin için fesat Asumancığım... İlk tomurcuk derken, o anlamda söylemedim ki ben. Seninle tanıştığım ilk an, ilk sayfamız oluyor. Tüm hayatımızı geride bıraktığımız o dönem benim için ilk tomurcuk..."

Devrim, dudaklarını büzüştürerek suratıma baktı: "Ağabey, red light diyor."

"Red light ne?"

"Camlarda kadınlar duruyor, beğendiğinle birlikte oluyorsun." dedi, Asuman. İçtiğim kahveyi püskürttüm. O kadar sakin, o kadar normal bir şeymiş gibi söyledi ki kahveyi püskürttüğüm için çok tepki veriyormuşum hissine kapıldım.

"Ne?!" Devrim peçeteyle dudaklarımı silmeye çalıştı bir yandan da söyleniyordu, "Canım ağabeyim..."

"Şaka yapıyorsun, değil mi? Yine beni gereksizce sinirlendirip tansiyonumu çıkartmak istiyorsun değil mi? Ya da yine beni delirtip, çıldırdığım zaman 'al işte, bu senin gerçek yüzün' demek için söylüyorsun değil mi bunları? Bak ararım şuan 112'yi. Tansiyonum 18 oldu. Çıldıracağım da. Bir taşla 2 kuş. Saçmalama Asuman!"

Şerefsizsin çünkü, yaparsın!Where stories live. Discover now