XXXII: Après l'Ondée

157 23 2
                                    

«Hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırız.» -Albert Camus


En bangır bangır şarkılarıyla sallanan evin her köşesinde parıltılı konfeti parçaları ve yere düşmüş eşyalar vardı ve kahkahalar havada çarpışıyordu. Ev sahibi Juliette de Oliveira kendisiyle gurur duyuyordu; yalnızca iki gün içinde tüm evi Sorbonne'la Beaux-Arts ile CNSAD'ın en popüler öğrencileriyle ve Conservatoire de Paris'nin en kafa çocuklarıyla doldurmuştu ve eşi benzeri görülmemiş bir kostümlü Noel partisi veriyordu! Beyaz peruklu aristokrat kostümleriyle, seksi hemşire, uğur böceğiyle kara kedi ve en uçuk karakterler kılığına girmiş süper kahraman kostümleriyle ve Disney prensesi elbiseleriyle etrafta dolaşıyordu herkes. Hepsi de şarkılara eşlik ediyor ve bağırarak birbirleriyle konuşuyorlardı. Ev öyle kalabalıktı ki ilk katta nefes alacak yer kalmamıştı ve hareket etmek için başkasına değmeden ilerleyebilmenizin imkanı yoktu, duvarın dibinde sızıp kalanlar ve deli gibi dans edenler vardı ve at kafası takmış biri elinde plastik bardağıyla yerde yatıyordu, şeytan kostümlü Chloë deri koltukların üstüne çıkmıştı ve altın mikrofonuyla şarkıya eşlik ederken bir yandan da birasını kafaya dikiyordu.

You wanna live fancy? Live in a big mansion?

Party in France?

You better work bitch, you better work bitch

You better work bitch, you better work bitch

"Bu şarkıya bayılıyorum!"

Now get to work bitch!

Juliette heyecanla bir köşede Inès Hardy ile erkek arkadaşıyla birlikte gülüşen ve dansa ayak uyduran Béatrice Rousseau'nun yanına ilerledi ve Béatrice'in elindeki küçük pastayı ağzına attı. Lezizdi!

"...kırk yıl düşünsem Profesör Castille'in evinde bir partiye katılacağım aklıma gelmezdi!" diyordu Inès o kocaman gözleriyle. "Ah, zavallı adam, kim bilir duyunca hakkımızda ne düşünecek!"

Juliette kahkaha atarak Hogwarts öğrencisi kılığına girmiş Béatrice'in omzuna asıldı. "Bu ev şu ana kadar bir tek parti bile görmedi, fırsatları değerlendireyim dedim, geri döndüklerinde beni iyisinden fırçaya çeker ama olsun!"

"Ee, inek olabiliriz fakat ruhsuz değiliz yine de!" Yousef Inès'i belinden çekerek soluksuzca öptükten sonra ansızın duruşunu dikleştirmiş ve yüz hatlarını gergin bir ifadeye büründürmüştü. Hayali kravatını düzeltti ve hocasının sesini taklit ederek "Hayır, hayır, hayır, insan ruhunun sanatsal inceliğini anlamıyorlar," diye sitem ederek elindeki kitabı kaldırdı Yousef ve hayali köstekli saatine baktı, "sanatın insanın ruhunda bir iz bırakması gerekir, tıpkı çarpıcı bir romanın en can alıcı cümlesi gibi tepeden tırnağa sarsmalıdır sizi bir sanat eseri, sessiz çığlıklarını en ücra köşenizde işitmeli, kan ağlayan gözyaşlarını hissetmelisiniz bir sanat eserinin ama insanlık mahvolmuş, kimse güzeli görmüyor..."

"Oha, seninki şu ana dek gördüğüm en iyi taklidiydi!" diye bir kahkaha patlattı Juliette. "Öyle ki bir an tam da karşımdaymış sandım!"

Inès sevgilisinin omzunu sıvazlayarak "Yousef Castille'e fena hayran..." dedi ve "şş, elindekini bana versene..." diye söylenerek Albert'in içkisini kendine aldı. "Ne zamandır söylemek istiyordum, Juliette —kostümünü acayip beğendim! Nereden buldun onu, zaman makinesiyle üç yüzyıl geriye gidip Versailles'dan falan mı çaldın yoksa?"

Juliette bir tur kendi etrafında döndüğünde kocaman etekli açık pembe rokoko dönemi elbisesi de onunla dönmüştü. "Ya, teşekkür ederim! Yakın arkadaşım tasarımcı da, ondan yardım aldım biraz."

AnaforDonde viven las historias. Descúbrelo ahora