XXII: Janus

339 32 2
                                    

«İnsan ıstırap içinde dilsizleşir.» -Johann W. von Goethe

Şu duvarların dili olsa, anlatsalar herkese tanık olduklarını, sabahları tenlerine çarparak geriye seken itirafları ve geceye emanet ederek sakladıkları sırları açığa vursalar, ne riayet kalırdı insanda, ne hürmet, ne de itibar. Bütün o gözlerden uzak ve insanlığın kaderini belirleyen anlaşmaların görüldüğü toplantı salonları, Belleville'in ara sokaklarındaki eski bir apartman dairesinin muşambayla çevrili odası, Quartier Latin'de üniversite öğrencilerinin uğradığı bir barın umumi tuvaleti; kim girip çıkıyor o odaların içinden, kimler suratlarında buruk bir tebessümle sokağı seyrediyor, kimler yansımasını gördüğü tüm aynaları gizliden gizliye kırıyor, kimler dünyadaki herkesten uzakta, buruşuk bir fotoğrafa gözyaşı döküyor, bir Tanrı bilir, bir de duvarlar...

Maral Atay da şimdi karşısındaki duvara bakıyordu. Üstünde bordoyla karışık altın işlemeli motifler olan zümrüt yeşil duvar kağıdıyla örtülmüştü. Maral gözlerini karanlık gölgelerin ışık oyunları oynadığı tavana yönlendirdi. Her yer karanlıktı, pencereden ay ışığı sızıyor, adamın tenini mermer halesine boyuyordu. Adam özenle yontulmuş bir Rönesans heykeli, tapılası bir Yunan tanrısı gibiydi; mağrur ifadeli kemikli bir surat, heybetli omuzlar, harika bir sırt, sıkı bir kalça ve güçlü bacaklar. Adam çok güzel, çok zarifti, bu ilahi güzelliği karşısında dehşete düşüyor, nutku tutuluyordu, Maral yutkundu.

Sébastien bacaklarının arasında gidip gelirken Maral kollarını iki yana, bacaklarını da ardına dek açmıştı. Şehvetli iniltileri kesilmişti, duvarlarına sürtünerek içinde kayan kalınca organ rahatsız edici bir ayak bağına dönüşmüştü. Çarşaflar gece boyu süren sevişmelerinden nemli ve vücutları terliydi, kokular ve sıvılar birbirine karışmıştı, tutkulu öpüşlerin morumsu ve kızılımsı çiçekleriyle kaplıydı her yerleri; çıplak tenleri ise aralarındaki soğukluğu gayet net algılıyordu. İkisi de farkındaydı, ikisi de tek kelime etmiyordu. İnat. Güç. İktidar. Erk. Maral, adamın kasıklarının nafile alevinin hem onu hem de kendini tükettiğini biliyordu, boşuna bir uğraştı bu, artık önemini yitirmiş evrimsel bir gir çık, gir çık. Kadın cansız bir kadavra gibi öylece yatıyordu; sözde edilgenliği üstünde sözde etkenliğini konuşturan sözde özneye vücudunu tamamlaması için gecenin karanlığında bedenini sunmuş, ruhunu satmıştı.

Bir müddet sonra, Maral, ufak bir iniltiyi takiben tohumların içine saçıldığını hissetti ve Sébastien ürpererek durdu.

"Buna daha fazla devam etmek istemiyorum," derken sesi gergindi, "sana bunu yapamam." Islak bir sesle kendini geri çektiğinde Maral'ın içindeki karanlık ayazdan bir parça koparılmıştı sanki, nefesini tuttu, daha bir üşüdü. Ayazın merkezinden, az önce birleştikleri yerden ılık bir sıvı sızıyordu, yapışkanlığını ve yoğunluğunu hissettirerek usul usul kalçalarının arasından süzülüp çarşafta süt karası bir leke oluşturan, çıktığı vücuda ait olmayan bir sıvı... Adam, elleriyle Maral'ın dizlerini kavradı ve bacaklarının arasını kapattı. "Bebeğim, neyin var senin?"

Maral düşünemiyordu çünkü kafası yeni tomurcuklanacak düşünceler için fazla doluydu. Ansızın hıçkırarak ağlamaya başladı, cümlelerini gözyaşlarıyla akıttı.

Sébastien başparmağıyla Maral'ın ıslak gözlerini silmeye çalıştı fakat kadının gözlerinden süzülen yaşlar bir türlü durmak bilmiyordu. "Ağlama böyle, Maral..." diye yalvardı sessizce, Sébastien yüzünü ona yaklaştırdı. "Yanlış bir şey mi yaptım? Canını mı yaktım? Ne hata yaptıysam söyle lütfen."

Maral buna cevap verecek gücü kendinde bulamadı. Kolları hâlâ ceset gibi iki yana açıktı ve vücudu tepkisizdi. Bir yanıt aradı, kalbinin derinliklerinde ruhani bir arayışa çıktı, beyninin mantığa duyarlı bütün hücrelerini sorguladı, fakat kafasında oluşturduğu yargıları dudaklarına dökecek cesareti hiçbir şekilde içinde bulamadı. Bu adam, böyle bir durumda bile kendini sorumlu tutacak kadar duyarlı ve fedakardı, böyle bir durumda bile nezaketini elden bırakmıyor, yine kendinden çok Maral'ı düşünüyordu, yine, yine, yine...

AnaforHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin