Bölüm 47: Kördüğüm

8.3K 1.3K 840
                                    

İLK BÖLÜMLERDEN GELDİYSENİZ LÜTFEN SPOİLER YEMEDEN GERİ DÖNÜN! KİTABIN TADI KAÇMASIN <3 İYİ OKUMALAR!

[Barış seninle olsun
Kutsal ruh
Yeniden uyan
Cenette
İhtişamla taç giymiş
Artık korkma
Kışın ıstırabından
Ya da yaklaşan savaştan
Barış ve anlayış
Hükmün sonsuza dek sürsün
Barış ve anlayış
Hükmün sonsuza dek sürsün
Hükmün sonsuza dek sürsün] 

☀️

Tüm duygularımı kaybetmiş gibi, öylece çimenlerin üzerinde dolaşmaya, onları ayaklarımın altında ezmeye devam ettim.

Herkes küçük mağaraya doluşmuş, ateş yakmadan içeride ısınmaya çalışıyorlardı. Ateşin bir şekilde dikkat çekebileceğini düşünüyorlardı. Mağaranın etrafını ise bodur, sık dizilişli ağaçlar kaplıyordu. Yanaklarımın içini sertçe ısırdım. Buranın hangi orman olduğunu anlamam uzun zaman almamıştı. Bu zamanlarda bile soğuk kalmayı başarabilen Sufrost Ormanı'ydı. Güz Krallığının, Gölge Krallığının deniziyle kesiştiği sınırdaydı. Yine de soğuğa rağmen nöbet tutmakla ilgili bir şeyler mırıldanıp mağaradan dışarı çıkmıştım. Nefesim aydınlık gecenin içinde buhar şeklinde gözümün önünden geçip gidiyordu ve ölüm kokan nefesim, zihnimden daha berraktı. 

Attığım her adımda çoktan ölmüş yapraklar shovalarımın altında eziliyordu. Düşmüş yaprakların kokusu... Haftalardır kendi pislik hücremde debelenmeseydim tam olarak böyle kokardım. Çoktan ölüp yere düşmüştüm. Kelimeler, o gördüğüm yüz sürekli aklımda canlanıyordu. Gözlerimi söküp atmak istiyordum. Mağarayı onların başının üstüne yıkmak istiyordum.

Ona güvenmiştim.

Gölge'nin Ragnor olduğunu sindirmeye çalışıyordum. Her hareketini tekrar tekrar düşünüyordum. Onunla ilk tanışmam bir çarpışmayla olmuştu. Fakat bu çarpışmanın planlı olduğunu şimdi görebiliyordum. Tüm bana yaklaşma çabaları, birlikte antrenmanlar yapmamız... Hepsi bunun bir parçasıydı. Ragnor Cultivator tamamıyla bir roldü, dediği tüm sözler ve yaptığı tüm eylemlerle. Asla bu krallıkta yaşamamıştı, bir çiftçinin çocuğu olmamıştı. Asla sırdaşım ve yoldaşım olmamıştı. Söylediği sözler, dudaklarından dökülen alevlerden başka bir şey değildi. Ve ben sözlerini suyu dinler gibi dinlerken, o benim ateşimi körüklemişti. 

Ayağımı şiddetle yerdeki yapraklara savundum. Titriyordum ve bu soğuktan değildi.

Gölge ile karşılaştığımda ise her şey farklıydı. Beni asla öldürmek istememişti. Ondan korktuğumu, hatta nefret ettiğimi biliyordu. Sonuçta o bir zamanlar değer verdiğim insanları tek tek öldürmüştü. Öldürülmesine izin vermişti.

Gölge'nin akıl almaz gücünün, aslında Ragnor'un da olduğunu anlamaya başlıyordum. Olağanüstü hız, olağanüstü bir zarafet sadece insanlara göstermeyi tercih ettiği özellikleriydi. Fakat onu aydınlık gecenin içinde de defalarca görmüş, özellikle karanlığının gücüne şahit olmuştum.

Her şeye rağmen bana söylediği tek bir cümle zihnimin kuytularından çıkmış, aklımı karıştırıyordu.

"Günü geldiğinde bana güven, Eleta Clesquen."

Belki de bu yüzden Ragnor olarak bana yaklaşmıştı. Benim ona güvenebileceğimi göstermek için. Böylece bugün geldiğinde daha az acı çekecektim ve daha az sorun çıkaracaktım. Acı bir şekilde kendi kendime gülümserken mağaranın etrafını turlamaya, ormanın içini taramaya devam ettim. "Her şey yalan." diye fısıldadım gözlerimi kısa bir anlığına yumarken. "Bu soy ismim de, arkadaşlıklarım da, yaşadığım tüm yıllar da. Gerçek olan ne var?"

GÜZ DANSITahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon