Bölüm 42: Haberci

7.9K 1.3K 806
                                    

Medya: Edmund

İyi okumalar!

☀️

Birkaç dakika içerisinde küçük turnuvamız başlayacaktı.

Kahvaltıya kadar strateji tartışmıştık. Kahvaltıyı hep beraber sessizlik içinde yapmıştık. Görünüşe göre Razien gerçekten de diğerlerine bir şey dememişti. Lina hariç. Lina'nın davranışlarında bir farklılık olduğunu fark etmiştim. Yine de ikisi de hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. Razien gülüp eğleniyor, her zamanki yılışık tavırlarıyla Mea ile konuşuyordu. Chenoa'nın başlangıç zamanı vermesiyle herkes yukarı çıkıp hazırlanmıştı. Rhan'la belirlediğimiz bir strateji yoktu. Birlikte antrenman yapıyor gibi davranacaktık, o kadar. Bir plana göre hareket etmek dansımızı kısıtlardı ve bir şeyler döndüğünü anlarlardı. Bu yüzden rahat olmalıydık. 

Sıkıldığında benim kazanmama izin vereceğini söylemişti. Göz devirip kabul etmiştim.

Mea yaptığı eşleşmenin zekice olduğunu düşündüğünden olsa gerek gülümseyip duruyordu. Elbisesini çıkarmış, gür kıvırcık saçlarını sıkıca topuz yapmış ve dans kıyafetlerini giymişti. Onu ilk defa böyle görüyordum. Lina da üzerine ne bulursa çektiği kıyafetlerden kurtulmuş, siyah, sıfır kollu dans kıyafetini giymişti. Saçlarını atkuyruğu yaptıktan sonra örgü yapmıştı. Oldukça kendine güveniyormuş gibi bir hali vardı.

Hazırlandıktan sonra hepimiz antrenman salonuna çıkmıştık fakat Drew, antrenman salonunun karanlık tarafından bu turnuvanın zemin kattaki yemek yediğimiz salonda yapılacağını söylemişti. Tekrar aşağıya inmiştik. Yemek yediğimiz salonun asıl olarak amaçla kullanıldığını merak edip durmuştum. Öyle ki tıpkı tahmin ettiğim gibi bu büyük salon sadece yemek yemek amaçlı kullanılmıyordu. Lina'nın ellerini iki yana açarak öve öve anlattığı salonda Arena kuralları geçerliydi. Işık ayarı karanlığı da ışığı da kontrol edenler için özel olarak ayarlanmıştı. Loş ışık karanlığın da ışığın da dengelendiği ortam sayılıyordu. Bu ışıkta etrafa bakmak oldukça göz yorucuydu.

Salonda eskiden yemek masasının olduğu çıkıntısına tepeye doğru yükselen sütunlar dayanmıştı. Dansı buradan izleyecektik. Pek yüksekte sayılmazdı fakat yine de salonda olanları çoğunlukla görebileceğimiz seviyedeydi.

Aklımda dönüp dolanan şey, Zyre Prout'un sözleriydi. Krallıklar arasında yapılan turnuvalarda 'yanlışlıkla' ölüme neden olanlar vardı. Chenoa'ya sert bir dille bunu söylediğimde kesinlikle böyle bir şey olamayacağını söylemişti. Olmaması gerekiyordu, sonuçta kurallar öyle yazılırdı. Çiğnenerek bozulurdu.

Hepimiz sütunlara oturmuş bir şekilde beklerken topuzumu tekrar kontrol ettim. Yeterince sıkıydı. Üzerime oturan dar, sıfır kollu beyaz dans kıyafetiyle kendimi oldukça toplu ve dansa hazır hissediyordum. Tokam saç köklerime kadar tüm yüzeyi sıkıyordu. Dans kıyafetim hareket ederken tenimi çekiştiriyordu. Ve bunları hissetmek bana haz veriyordu.

"Kurallarımızı açıklıyorum," dedi Chenoa yüksek sesle. Sarı saçlarını kafasının etrafında örmüş, üzerine siyah dans kıyafetlerini giymişti. Onu bol elbiselerinin dışında ilk defa hatları belirgin bir şekilde görüyordum. Zayıf olmasına rağmen vücudu kıvrımlıydı. Sol elinde turuncu, küçük bir bayrak vardı. "Öldürmek, kasten yaralamak yasaktır. Onura yapılan herhangi bir hakaret kabul edilemez. Dans ederken amacınız, rakibinizi kıpırtısız bırakmak. Gerçekleşseydi rakibin ölebileceği durumları ben belirleyeceğim ve kazananı seçeceğim. Hakemin kararına karşı çıkamazsınız. Eşleşmedeki sırayla danslar düzenlenecek. Tüm maçlar bugün olacak. Heyecan olsun diye final yarın." Gözlerini hepimizin üzerinde dolaştırdı. "İşte, bu kadar. Şimdi başlayalım." Dudaklarında bir gülümseme belirdi. "Mea ve Freya gelebilirsiniz."

GÜZ DANSIWhere stories live. Discover now