Bölüm 33: Azizel'in Laneti

8.4K 1.4K 827
                                    

Medya: Razien

İyi okumalar!

☀️

Bizi yuvarlak, geniş, mermer bir masaya doğru yönlendirdiler.

Salonda mermer masa ve etrafındaki sandalyeler dışında bir şey yoktu.

Salonun içi sadeydi. Sanki burayı biz gelmeden önce antrenman yapmak için kullanıyorlarmış gibiydi. Büyüktü, genişti ve tavana doğru kirişler uzanıyordu. Salonun çevresini yerden bir metre yüksekte mumlar sarmıştı. Bu ortamın loş görünmesine neden oluyordu. Mumların büyülü, yeşil alevi karanlığa tek başına meydan okuyordu. Karanlık ise tüm salonu kaplamıştı. Pek iç açıcı değildi ama ışık, ışıktı. En azından tamamen karanlıkta durmayacaktık.

Chenoa yay halini alan kendi grubunun ortasında yürüyerek odayı geçti. İlgiyle onu izledim. Onu lider yapan neydi? Zekâsı mı yoksa gücü mü? Ben düşüncelerle kılıç tokuştururken masanın etrafındaki sandalyeler geriye savruldu ve bize oturabilmemiz için yer açtı. Chenoa bir yere oturduğunda grubu etrafını yay şeklinde sardı. Yuvarlak masada Chenoa'nın karşısına geçecek şekilde oturdum. Mena sağ tarafıma, Rhan ise sol tarafıma oturdu. Mena'nın yanına Ragnor geçince kıvırcık saçlı kız kaşlarını çatarak Ragnor'a baktı. Sanki neden yanıma oturmadığını sorguluyor gibiydi. Birden ona anlatmak istedim. Zihnimi kendimin bile çözemediğini, Ragnor'un ruhumu okurken Rhan'ın beni nasıl terslediğini... Ve Rhan'ı değil, Ragnor'u sevmek istediğimi...

Chenoa'nın eşi otururken sevgilisine göz kırptı. Ardından elini zarifçe havaya kaldırdı. Parmağını şaklatmasıyla mermer masada yemekler belirdi. Yemeklere göz gezdirmeden önce eline baktım. Kaşlarımı çatmamak için uğraşıyordum. Büyü. Büyüde belli ki iyiydi. En azından orta seviyeye yakın bir gölgekıran olmalıydı.

Fazla gösterişli bir hareketti. Yine de Chenoa'nın eşi hiçbir şey olmamış gibi rahatça sandalyeye oturdu. Onların grubu da bu harekete garip bir tepki vermedi. Demek ki sık yaptığı bir şeydi. Ya da üzerimizde yeterince etki bırakabilmek için yapılan bir oyundu.

Yine de merak etmeden edemedim.

Nasıl bir güç rezervi vardı?

Bakışlarımı masaya indirdim.

Masadaki yemeklere göz gezdirdim. Buharı tüten bütün tavuk her tür baharatla süslenmişti. Fakat az ışıkta baharatların renkleri belli olmuyordu. Tavuk bir salgın hastalık geçirmiş gibi siyah beneklerle dolu gözüküyordu. Masanın etrafına konulan- daha doğrusu birden beliren- tavukların yanlarında bıçaklar vardı. Uçlarının keskin olduğunu görebiliyordum. Loş ışıkta bile tehlikeli görünüyorlardı.

Önümüzdeki her şey et içeriyordu. Bizden aldıkları baharatlar, bitkiler ve hayvanlar önümüze konulmuştu. İçinde küçük et parçaları bulunan çorbalar tam olarak önümüzdeydi. Onların altında ise iki boş tabak daha vardı. Ana yemek için ve de servis için. Gülümsemeden edemedim. Güneşin nimetleri olmasa yiyecek bir şeyleri bile olmazdı. Kendimi güneşin yokluğu yüzünden Gölge Krallık'ta sağlık sorunları olup olmadığını merak ederken buldum. Ardından tabağımı doldurmaya başladım. Hepsinin ses çıkarmadan aynısını yaptığını gördüm.

Chenoa yemeğine dokunmadan ellerini çenesinin altına götürüp çenesini birleştirdiği ellerine dayadı. Sarı saçlarını kafasını arkaya atarak geriye gönderdi. "Eşimin adı Drew," diye başladı. Demek ki aralarında sadece bir şey yoktu. Aynı zamanda birbirlerine bağlılık yemini etmişlerdi. O zaman Baş Dansçı'nın dediği gibi göğsünün üstünde dövmeler vardı. "Büyük ihtimalle bizdeki eşlik yeminin nasıl olduğunu size söylemişlerdir. Bizde bulunan ruh ikizi bağı genellikle aşkla sonuçlanır."

GÜZ DANSIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin