Bölüm 89

14 4 3
                                    

Kayıp 89.Bölüm

   Rudolf artık yas evinden çıkıp kendi evlerine doğru gitmeye başlıyor. Tozlu yollarla giderken köydeki büyücü kadının küçük bir kız çocuğunu evine götürdüğünü görüyor. Bu olay çok şübheli bir olay. Köyde küçük bir kız çocuğu kayboluyor. Birkaç gün sonra ölü halde bulunuyor. Şimdi büyücü kadın bir kız çocuğunu evine götürüyor. Rudolf ne kadar çok şübhelense de, hiçbir şey yapmayıp eve doğru gitmeye devam eder.

   Eve vardığında kapıyı Oliver açar. Rudolf ayakkabılarını çıkarıp banyoya doğru yönelir. Elini yüzünü yıkarken başı dönmeye başlar. Duvardan tutunur bir eliyle. Sonra midesi bulanmaya başlar. Profesör Hambert kusma seslerini duyup banyoya doğru hareket eder. Bir taraftan da Rudolf'a seslenir:

    "Rudolf, iyi misin? Neler oluyor?"

   Banyoda kusan arkadaşının yanına gelir hızlı adımlarla. Bu an Rudolf suyu kapatıp dışarıya çıkar.

    "İyiyim, profesör. Yorgunluktandır herhalde."

   Profesör Morgan ve Steve haritada "X" harfi ile işaret olunan yeri buldular. Steve getirdikleri kürekle toprağı kazmaya başladı. Sıcak hava kafasından aşağıya soğuk ter akıtıyordu. Kısa bir süre kazdıktan sonra büyük ve aşınmış bir kemik çıktı. Steve eğilip eline aldı kemiği. Profesöre gösterip "İlginç! Hazine yeri diye kazdığımız yerden kemik çıktı." dedi. Kemiği ona gösterirken yine yer titremeye başladı. Onlar yere yatıp titremenin geçmesini beklerken bu kez daha büyük bir bela baş kaldırdı. Kazdıkları yerde kumlar toplanıp lanetli böceği oluşturdu. Böcek tek üfürüğüyle büyük bir kum fırtınası yarattı. Profesör Morgan ve Steve zorlukla oradan sürüne sürüne uzaklaştılar. Şimdiyse, ne yapacaklarını düşünüyorlar. Prof.Morgan yeniden gidip aynı yeri kazmakta ısrarlı. Steve ise korkudan oraya bir daha gitmek istemiyor.

    "Orayı yeniden kazmalıyız, Steve. Orada gizli bir şey var. Ne varsa ortaya çıkarmalıyız."

    "Hayır! Ben bir daha oraya ayak basmam. Bu defa o böcek bizi sağ bırakmaz."

    "Ya benimle birlikte geleceksin, ya da ben tekbaşına giderim. İyi düşün ve kararını ver, sevgili yardımcım!"

   Rudolf yemeğini yedikten sonra uyuyup dinlenmek için yatak odasına çekilir. Profesör Hambert kitaplarını toplayıp bir odaya çekilir. Işıkları kapatıp sadece bir lamba ışığıyla kitapları gözden geçirmeye başlar. Oliver de profesörün yanına gelir. Masa başında oturan yorgun adamı izlemeye başlar. O kitap, bu kitap - karşısındaki bütün kitapları tek tek açıp okuyor profesör. Oliver sonunda merakını durduramayıp sorusuyla profesör'ün işini bölüyor:

    "Bu kitaplar ne, profesör? Ne arıyorsunuz?"

   Profesör kitaplardan kafasını kaldırıp cevap verir: 

    "Yarışmaya az kaldı, evlat. Ben kaç aydır bir listeyi geri alamadım. Yeniden kitapları gözden geçiriyorum. Aynı malzeme listesini çıkarmaya çalışacağım."

    "Ben de size yardım edeceğim. Tekbaşına zor olur bu kadar kitabı okumak."

    Profesör kitapları tek tek okur aynı listeyi hazırlamak için. Oliver de hiç yorulmadan bu güzel işte ona yardım eder. Kendisi kitap okumayı çok seviyor. O yüzden bu iş ne kadar zor olsa da, onun için bir o kadar zevkli bir iş.

   Prof.Morgan sonunda tekbaşına gidip aynı yeri kazmaya karar verir. Bir kürek alıp aynı yere gider. Kaldıkları yerden kazmaya devam eder. Yine 1-2 tane kemik çıkar toprağın derinliklerinden. Küreği yeniden toprağa dokundurduğu zaman büyücünün laneti yeniden etrafını sarmaya başlar. Lanetli böcek önünde belirir profesörün. Morgan korkusundan yere yatıp gözlerini kapatır. Böcek iti uçlu tırnağıyla ona dokunmaya hazırlanırken birinin elleri profesörün ayaklarına dokunur. Prof.Morgan gözlerini açıp arkaya baktığında Steve'in onu ayaklarından tutup sürüklediğini görür. Böcek kurbanının kaçtığını görünce güçlü bir şekilde onların üzerine doğru üfürüp yok olur. Üst başları kum içinde kalır yine. Profesör yardımcısının onu kurtardığını görünce mutluluğunu fazla gizleyemez.

    "Seni gördüğüme çok sevindim, Steve! Biliyordum yardıma geleceğini. Korkaksın ama profesörü hiçbir zaman yarı yolda bırakmazsın."

    "Artık bunu unutma, profesör. Senin hayatını kurtardım. Bana bir can borcun var."
  
   "Tamam. Şimdi bu kemiklerden birkaç tane alıp büyücü kadına gösterelim."

   Rudolf bir ağlama sesine derin uykusundan uyanır. Mezarlığa doğru bakan pencerenin karşısına geçer. Yine o gizemli kız aynı mezarın başında ağlıyor. Üstelik bu defa gece olmamış daha. Akşam saatleri ve hava daha yeni kararmaya başlıyor. Rudolf kıyafetlerini giyinip dışarıya çıkar. Mezarlığa doğru gider. Mezar başında ağlayan kız uzaktan Rudolf'un geldiğini farkedip yavaş yavaş oradan uzaklaşmaya başlar. Rudolf kızın peşinden koşmaya başlar. Bu defa evine kadar peşinden gider kızın. Kız eve girdikten sonra kapıya yaklaşıp eliyle yavaşça tıklatır. Kapıyı orta yaşlı bir kadın açar.

    "Buyurun, siz kimsiniz?"

    "Siz az önce içeriye giren kızın annesi misiniz?" 

    "Evet, ne oldu? Yoksa kızım kötü bir şey mi yaptı?" 

   Rudolf endişeli anneyi sakinleştirip lafına devam eder:

    "Sizin kızınız her gün mezarlıkta bir mezarın başında ağlıyor. En çokta geceler.  Yanına yaklaşmak istediğimizde de kaçıp gidiyor. Bu kızın bir hastalığı mı var?"

    "Evet, var. Kızım şizofreni hastası. Babası öldükten sonra çok değişti. Çok garip bir kız oldu. Arada böyle evden kaçıyor. Engel olamıyorum kızıma. Ben onunla baş edemiyorum. Ben iyi bir anne değilim..."

   Bu sözlerden sonra kadın göz yaşlarını durduramayıp ağlamaya başlar. Rudolf cebindeki mendille kadının göz yaşlarını silip onu sakinleştirmeye çalışır.

    "Sakin olun, hanımefendi. Tekbaşına baş edememeniz normal. Kızınızı bir psikoloğa götürmelisiniz. Bundan sonra dikkatli olun. Kızınızın başına kötü bir şey gelmesin."

    "Tamam, evladım. Sağol haber verdiğin için."

    "Bir şey değil. Bu benim insanlık görevim."

   Rudolf kadınla konuşmasını bitirdikten sonra yavaş yavaş geri döner.

   Prof.Morgan ve Steve kemiklerden birkaç tane alıp büyücü kadının evine gelirler. Büyücü kadın onları eve davet edip getirdikleri kemikleri incelemeye başlar. Bir o tarafına, bir bu tarafına baktıktan sonra yüzünü profesör'e tutar:

    "İnanmıyorum! Bu kemik büyücünün kemiği. Elimde iki aynı kemik var. Biri küçük, biri büyük. Büyük olan onun kemiği. Büyücünün kızıyla aynı mezara gömüldüğünü söylerlerdi de inanmazdım. Doğruymuş. Büyücü kızıyla aynı mezara gömülmesini vasiyyet etmiş ve aynı yere gömmüşler ikisini de."

   Prof.Morgan büyücü kadının sözünü kesip "Bundan sonra ne yapmalıyız?" diye sorar.  

    "Tabii ki de, aynı mezarı kazıp panzehiri bulacaksınız!"

  Bundan sonra profesör ve Steve evden çıkıp aynı yere doğru giderler.

   Rudolf köye girdiğinde polislerin köyde arama yaptığının şahidi olur. Yine aynı polisler uzaktan ona doğru yaklaşırlar. Polislerden biri bir kız çocuğu resmi gösterip onu görüp görmediğini sorar. Rudolf resme bakınca hemen hatırlar o kızı. Bu, büyücü kadının evine götürdüğü küçük kız...

   Merhaba, güzel okuyucularım! Bu hafta hem yeni eve taşındık, hem abimin düğünü oldu diye yeni bölüm biraz gecikti. Ama güzel bir bölüm oldu bence. Finale doğru son 1-2 bölüm kaldı. Biraz zor olacak benim için de ayrılmak. Ama düşünüyorum ki, bu kadar zaman da sizlere okuyacak güzel bir hikaye hazırladım. Size keyifli, okumalar!

KAYIP   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin