Bölüm 20

145 53 15
                                    

Kayıp(20.bölüm)

Rudolf'un telsizinden garip sesler geldi. Prof.Hambert ona seslendi ama yine cevap gelmedi.

Prof.Hambert:

"Rudolf! Ses ver, Rudolf!"

Jhonny:

"Çabuk oraya gidelim!"

Rudolf'un gittiği tarafa koştular. Karanlıkta göz gözü görmüyordu. Tilkilerin, kurtların sesi bütün ormana yayılmıştı. Yarasalar av için kanatlanmışlardı. Ağaçlarla, yabani çiçeklerle, sarmaşıklarla dolu ormanda hiç durmadan koşuyorlardı profesör ve Jhonny. Bazen Jhonny bir-iki saniyelik dinleniyor, sonra profesörden geride kaldığını görünce koşmaya devam ediyordu.

İki-üç dakika sonra yetiştiler Rudolf'un gittiği yere. Meşalesi yere düşmüştü ve alevi sönmüştü. Prof.Hambert yerde- toprağın üzerinde yazılan "help" yazısını farketti. "Durmayalım. Buralarda bir yerdedir. Arayalım." - dedi. Ormanı didik didik ettiler. Saat beşe kadar aradılar. Bulamayınca otele geri döndüler.

Prof.Hambert çaresizce oturup yardımcısından bir haber bekliyordu. Jhonny onun için çeşitli otlardan güzel bir yeşil çay yaptı. Odasına götürdü. Kapıyı çalıp "İçeriye girebilirmiyim?"- dedi. Sonra elinde bir tepsiyle içeriye girdi. İki bardak çaydan birini Prof.Hambert'e uzattı. Bir yandan çay içip bir yandan da sohbet ettiler.

Jhonny:

"Çay için. Biraz sakinleştirir."

Prof.Hambert:

"Beni yalnız Rudolf'un geri dönüşü sakinleştirir."

Jhonny:

"Acaba nereye kayboldu? Çok gizemli bir olay. İlk defa böyle bir olayla karşılaşıyorum."

Prof.Hambert:

"Biri kaçırdı onu. Ya da Kara Şövalye onun karşısına çıktı."

Jhonny:

"Kasabada çok ünlü bir falcı kadın var. Onun yanına gidelim. O iki dakikada bulur Rudolf'un nereye gittiğini."

Prof.Hambert:

"Ne?!!! Yıl olmuş 2017. Sen böyle şeylere inanıyormusun? Bunların hepsi yalan. O falcı kadın her şeyi iyi bilseydi, şimdi bu eski kasabada yaşamazdı. Bunların hepsi bir komplo. İnsanları kandırıp paralarını almak için çeşit çeşit kılığa giriyorlar ve senin gibi insanlarda böyle şarlatanlara ünlü diyorlar."

Jhonny:

"Olsun. Biz yine de gidip bir şansımızı deneyelim. Rudolf için gidelim."

Prof.Hambert her ne kadar karşı çıksada, Rudolf için kabul etti. Kasabada yaşayan falcı Katynin evine gittiler. Ev kasabadakı diğer evlerden biraz farklıydı. Eve bakınca falcının ne kadar çok para kazandığı belli oluyordu. İnsanlar ona çok inanıyordular. Jhonny kapıya yaklaşıp zili çaldı. On dakika geçti ve kapı hala açılmadı. Prof.Hambert tam arkasını dönüp giderken kapı açıldı. Yaşlı kadın ağır ağır hareket ettiği için herkesi böyle bekletiyordu.

Katy:

"Siz kimsiniz?"

Jhonny:

"Biz bir arkadaşımızı kaybettik. Onu bulmak için sizden yardım istiyoruz."

Katy:

"Buyurun! İçeriye geçin."

İçeriye geçtiler. Salon büyüktü ve çok güzel mobilyalarla kaplıydı. Büyük bir televizyon vardı salonda. Sehpanın üzerinde küçük, üzeri hafif parıltılı bir vazo vardı. Masanın üzerindeki son model telefonu görünce "Bu yaşlı kadın ne yapıyor bu İphone'u?"- diye düşündü içinden Prof.Hambert. Sonra evde internetinde olduğunu farketti. Bu küçük kasabada bu kadar gösterişli bir ev görmek insana biraz garip geliyordu.

Katy:

"Baştan söyleyeyim, ücretim beş yüz dollar. Şimdi gelelim sizin probleminize. Kasabada üç dereden üç tane taşla birlikte bir şişe dere suyu getireceksiniz! Sonra bulurum istediğiniz adamı."

Prof.Hambert:

"Siz böyle yaparak benim çorabımın diğer tekini bulabilirmisiniz? Kaybettim de. Bulamıyorum hiçbir yerde."

Katy:

"Bulabilirim."

Prof.Hambert ve Jhonny evden çıktılar. Ormana gittiler. Derelerden birinden taş aldılar. Jhonny şişeye biraz su doldurdu. Sonra ikinci dereye doğru ilerlediler. Buradan da su ve taş alıp üçüncü dereye gittiler. Buradan da su ve taş aldıktan sonra falcının evine gittiler. Falcı Katy taşları tepsiye koyup üzerine su döktü. Biraz karıştırdıktan sonra profesöre bakarak konuşmaya başladı.

Katy:

"Aradığınız adam bu kasabada. Kaybolduğu yerden yüz adım karşıya gidip yüz elli adım sola gidin. Orada bulacaksınız."

Jhonny:

"Haydi, gidelim çabuk!"

Prof.Hambert ve Jhonny Rudolf'un kaybolduğu yere gittiler. Falcının tarif ettiği gibi önce yüz adım karşıya, sonrada yüz elli adım sola gittiler. Vardıkları yer kasabanın mezarlığıydı. Eski bir mezarın yanına gelip çıktılar. Prof.Hambert yüzünü Jhonny'e tutup konuşmaya başladı:

"Ben sana en başta ne demiştim evlat?"

Jhonny:

"Falcı meselesinde siz haklıydınız. Ben yanlış düşünmüşüm."

Prof.Hambert:

"Hayat derslerle doludur. Bu da hem sana, hem de falcıya ders oldu."

Jhonny:

"Falcıya dersmi oldu? Anlamadım."

Prof.Hambert:

"Sence benim gibi bir profesör o sahtekar falcıya gerçek para verirmi?"...

KAYIP   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin