Bölüm 82

15 4 0
                                    

Kayıp 82.Bölüm

Rudolf iki gün daha ailesinden, yani profesör ve Oliver'den uzakta kaldıktan sonra Las Vegas'a dönüş yolunu tutuyor. Ukrayna'dan biraz kötü hatıralarla ayrılıyor. Biraz da radyasyondan kaynaklanan baş ağrılarıyla. Doktorlar radyasyona az maruz kaldığı için büyük bir zararının olmayacağını söylediler ama Rudolf'un içi hiç rahat değil. Las Vegas'a vardığında ilk işlerinden biri de iyi bir doktora görünmek olacak. Yolculuk boyunca uzun bir süreyi uykuda geçiriyor. Kalan vakitlerindeyse Marry ile mesajlaşıyor:

"Geliyorum artık, tavşanım😊"

"Tavşanımmı? Daha önce sana böyle sözleri çok sevmediğimi söylemiştim. Tiksiniyorum böyle hareketlerden."

"Ben de sana seninde böyle hareketleri, sözleri hakkettiğini söyledim. Sen de bir kadınsın ve böyle güzel sözler duymak senin de hakkın."

"Kusura bakma. Ben biraz öküz gibiyim."

"Hayır. Aslında çok güzel kadınsın."

"Düşüncen için sağol. Ama benim içimde bir öküz saklı. Sen içimdeki öküzü görmüyormusun gerçekten?"

"Hayır. Sen çok ince, nazik ve güzel bir kadınsın."

Birkaç saat sonra onun uçağı Las Vegas'taki havaalanına iniş yapıyor. Uçağı tekerleklerinin yere dokunmasıyla uykusundan uyanıyor Rudolf. Uyanır uyanmaz ilk önce telefonunu kontrol ediyor. Profesörden dört, Marry'den iki cevapsız mesaj var. İlk önce Marry'nin gönderdiği mesajlara bakıyor:

"Sağol, Rudolf böyle düşündüğün için."

"İyi geceler sana. Ben uyuyorum artık."

Sonra prof.Hambert'in gönderdiği mesajlara bakıyor:

"Rudolf, yarın uçaktan iner inmez beni ara!"

"Havaalanında seni bekliyor olacağım."

"Rudolf? Uyudunmu yoksa, tenbel adam?"

"Yarın görüşürüz. İyi uykular."

Bu kadar özlemle beklendiğini bilmiyordu Rudolf. Uçaktan iner inmez hızlı adımlarla havaalanı binasına doğru ilerlemeye başlıyor. Kontrollerden geçip çantasını aldıktan sonra bariyeri geçip çıkışa doğru ilerliyor. Karşıda - koltukta oturan prof.Hambert gözüne çarpıyor. Onu görünce ayağa kalkıp gülümseyerek ona yaklaşıyor.

"Ah, sonunda evlatlarımdan biri geri döndü. Seni sağlam gördüğüme çok sevindim."

Rudolf görevdeki başarısızlığından dolayı üzgün. Prof.Morgan kitabı alıp kaçmayı başardı ve bundan sonra ne yapacağı belli değil. Rudolf onlara engel olamıyor. Yapacaklarını önceden düşünüp onlardan önce adım atamıyor. Morgan o kitabın içindekilerle kendi kitabını çıkaracak. Ama ne zaman ve nerede? Bu düşünceler kafasını yoruyor.

"Keşke, kaçırmasıydım onları. Profesör, onlar bir kitap aldılar oradan. Çok eski bir kimyacının kitabı galiba. Morgan o kitabın içindeki bilgileri kullanıp kendi kitabıymış gibi bir kitap çıkaracak. Böylece, tüm dünyada meşhur olacak."

"Bu adam hiç düzelmeyecek. O kadar güçlü bir beyni saçma işler için kullanıyor."

Onlar taksiye binip otele geri dönüyorlar. Odalarına geliyorlar. Rudolf çantasını odaya koyup hemen dışarı çıkıyor. Kafeteryaya iniyor Marry ile buluşmak için.

Marry masalardan birine oturmuş sipariş vermek için Rudolf'u bekliyor. Ondan önce Oliver geliyor kafeteryaya ve Marry'nin yalnız oturduğunu görüp ona yaklaşıyor. Bir selam verdikten sonra sandalyesini çekip oturuyor.

"Nasılsın, Marry?"

"Sağol, iyiyim. Sen nasılsın?

"İyi. Bir kahve içelimmi?"

Marry hayır manasında kafasını sallayarak cevap veriyor:

"Yok, ben birini bekliyorum. O gelsin hem sizi tanıştırırım, hem de birlikte bir kahve içeriz."

Bu zaman Rudolf uzaktan onların masasına doğru yaklaşıyor. Daha kafeteryaya indiği an farketmiş Marry'nin yanında bir erkek oturduğunu. O yüzden sert bir surat ifadesi almış. Masaya yaklaşıp selam verdikten sonra sandalyesini çekip oturur. Marry eliyle Oliver'i gösterip konuşmaya başlar:

"Tanıştırayım sizi. Bu, Oliver. Bu da, Rudolf. Sana bahsettiğim arkadaşım."

Rudolf sinirli bir surat ifadesiyle konuşmaya başlar:

"Tanışmaya gerek yok! İkimizde aynı profesörün yardımcılarıyız."

Bu sözleri söyledikten sonra ayağa kalkar ve arkasını dönüp gider. Marry ne kadar seslense de onu durduramaz.

Prof.Hambert oda da oturup televizyon izlemektedir. Dünyada olan tüm olaylar haberler programında gösteriliyor. Profesör hiç sıkılmıyor bunları izlemekten. Hiç bıkmıyor kötü haberleri duymaktan. "Bir ülkede bomba patlamış. Bilmem kaç ölü ve kaç yaralı var. Diğer bir ülkede deprem olmuş. İnsanlar perişan. Aç kalanlar, evsiz kalanlar, annesiz, babasız kalanlar var. Hah, bu kadar kötü haberden sonra iyi bir haber geliyor. Bir ülkede durumlar farklı. Yaradılışının yüzüncü yılını kutluyor. Halk sevinçli. İnsanların yüzü gülüyor." Böyle haberler gösteriliyor ard-arda. Hava durumundan önce "Dikkatli olun" başlıklı bir haber gösteriyorlar. Profesörün televizyonun sesini yükseltiyor.

"Devlet uyarıyor! Dikkat! Son zamanlarda havanın çok kirlenmesiyle alakadar kötü kokular gelmeye başlıyor havadan. Devlet bu konuda insanlara tıbbi maskeler takmayı öneriyor..."

Haberi sonuna kadar dinlemeden televizyonu kapatıyor. Bir güne bu kadar kötü haber yeter.

Rudolf kızgın bir şekilde odaya girer. Profesör onu böyle görüp koltuğa oturtur. Karşısına geçip

"Ne oldu, Rudolf? Niye böyle kızgın gibisin?"-diye sorar. Rudolf sebebini söylemek istemiyor. Çünki bu problem kendi aralarında ve kendilerinin çözmesi lazım. Sohbeti geçiştirmek için Morgan'dan bahsetmeye başlar:

"Neden kızgın olduğumu boşver de, Morgan ne yapıyor acaba? Kitabı aldı adam. Kesin şu sıralar onun üzerinde çalışıyor. Çok kaybettik, profesör. Bu adam hep bizden bir adım önde oldu. Karşısını alamıyoruz bir türlü."

"O da olacak, evlat. Az kaldı. Yakında bizden çaldığı formulü geri alacağız."

Gizli Laboratuvar, saat 17:20

Prof.Morgan ve Steve Pripyat'ten getirdikleri kitabı tek tek inceleyip en iyi kısımları bilgisayara not ediyorlar. Artık neredeyse on-on beş sayfa kalmış kitabın bitmesine. Morgan daha önceden şehrin en büyük matbaalarından biriyle anlaşmış. Bu yüzsüz hırsız hatta kitap tanıtımı yapmayı bile düşünüyor. Özel davet edilecekler sırasında ezeli rakibi prof.Hambert'te yer alıyor.

"Az kaldı, Steve. Çok çalışıp sabaha kadar bu hazırlıkları bitirmeliyiz. Bu defa Hambert ne kadar çalışsa da beni geçemeyecek!"

Bu sözleri söyledikten sonra ikisi de sinsi sinsi gülüyorlar.

Las Vegas

Rudolf oda da çok duramayınca dışarıya çıkar. Çıkmadan önce hava fazla kirli olduğu için tıbbi maskesini takar.

Oliver de ondan yaklaşık yarım saat sonra otelden dışarıya çıkar gezmek için. Yakındaki sokaklarda dolaşmaya başlar. Biraz gittikten sonra güzel bir park olduğunu görüp oraya gider. Orada oturup etrafı - güzellikleri seyretmeye başlar. Yaklaşık yirmi dakika sonra midesi bulanmaya başlar. Aynı zamanda başı da hafifçe ağrımaya başlar.

Rudolf ise otelden biraz uzaklara gider. Üzgün bir halde dolaşırken başı ağrımaya başlar. Kendisini kötü hissettiği için yanındaki ağaçlardan birine tutunur...

KAYIP   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin