Bölüm 74

10 4 0
                                    

Kayıp(74.Bölüm)

Profesör Hambert duyduğu haber karşısında sarsılıp kalır. Nasıl yani intahar etmiş? Bugün o konferansa gidecekdi. Ne olmuşta birden bire böyle bir delilik yapmış o akıllı adam? Apar-topar hazırlanıp evden çıkar profesör Rudolf'la birlikte. Nasıl yolculuk yaptılar, nasıl geldiler o eve hiçbir şey anlamadılar şaşkınlıktan. Ta ki, onun cansız cesedini görene kadar.

Yerde yatıyor dr.Price. Üzeri siyah örtüyle kapatılmış. Prof.Hambert polisten izin alıp onun yanına yaklaşır. Eğilip örtüyü kaldırır yüzünden. Elini yüzünde gezdirir doktorun.

"Ne oldu, Price? Sen böyle yapacak adam değildin. Sen daha yanlışları düzeltecektin. Konferansa gidip orada bazı hastalıkların çözümünü söyleyecektin. Neden böyle oldu?!"

Elini omzunda gezdirirken, oradakı küçük morluklar dikkatini çeker. Eğer, kendini asmışsa, omzunda morlukların ne işi var? Bu düpedüz bir cinayet. Karanlığı aydınlatacak bir işığı söndürmek için işlenmiş kusursuz bir cinayet.

Polis elinde bir mektupla profesöre yaklaştı.

"Bu mektup dr.Price'in intahar etmeden önce yazdığı mektup. Okumak istermisiniz?"

Profesör kırık bir sesle "evet"-der. Mektubu alıp sakin sakin okumaya başlar:

"Sevgili dostum, Hambert! Sen bu mektubu okuduğunda belki de çok uzaklarda olacağım. Sen korkunç bir haberle sarsılmış gibi olacaksın. İnanmayacaksın benim öldüğüme. Bu adam böyle yapmaz diyeceksin. Ama yaptım. Kenardan hep derdi-tasası olmayan, keyifle yaşayan biri gibi gözüktüm. Sakin bir hayat yaşıyorum sandınız. Benim de problemlerim vardı. Arkadaşlarıma, yakınlarıma yansıtmamaya çalıştığım problemlerim. Şimdi problemlerimle birlikte gidiyorum. Elveda !"

Prof.Morgan ve Steve bavullarını hazırlamış, otelden çıkıp gitmek için hazır durumdalar. Bir tek Amerikaya geri dönmek için bilet almak gerekiyor. Profesör çantasından beş yüz dolar para çıkarıp cebine koyar. Steve'de yatağın üzerine koyduğu telefonunu aldıktan sonra kapıyı açıp odadan çıkıyorlar.

"Orada bizi bulamazlar dimi, profesör? Ya izimizi bulurlarsa? Bu adamların eli her yere uzanır. Ya bizi rahat bırakmazlarsa orada da?"

"Burada kalmamız daha büyük risk, Steve. Otelde iki günde gelip bizi öldürürler. Amerikada onların elinden kaçma şansımız daha büyük. Hem koca hükumet devlete hizmet eden bir profesörün öldürülmesine izin vermez."

Asık suratlı Steve bu ülkeden gitmeyi hiç istemiyor. Ama buna mecburlar. Aşağı kata indikleri zaman Steve karnının guruldadığını duyup profesöre çıkmadan önce otelde yemek yemeyi teklif eder. Prof.Morgan'da acıktığı için onun teklifini kabul eder. Otelin kafesine giderler. Morgan bir masada oturur. Steve siparişleri almaya gider.

Oliver odada oturup kitap okumaya dalmış. Bir an acıktığının farkına varıyor. Kitapta okuduğu sayfayı katlayıp kitabı çekmecenin üstüne koyuyor. O da kafeye iniyor yavaş yavaş.

Steve elinde bir tepsi yemekle geri dönüyor. Tepsiyi masanın üzerine koyuyor ve yemekleri masaya yerleştiriyorlar. Profesör şaşkın bir halde karşıdakı adama işaret edip: "Şu profesör Hambert'in yardımcısı değilmi? Bunlar bu oteldelermi? Demek o yüzden kolayca izimizi buluyorlar nereye gitsek."- diyor kızgın bir ses tonuyla.

"Şimdi ne yapacağız, profesör?"

"Yemek yeyip çıkıyoruz otelden. Ama havaalanına değil, başka bir yere gideceğiz önce. Ben buradan gitmeden önce Hambert'ten intikamımı almalıyım!"

Onlar yemeklerini bitirdikten sonra otelden çıkıyorlar.

Rudolf profesör Hambert'in kötü durumda olduğunu görüp onu doktor kontrolüne götürüyor. Doktor profesöre sakinleştirici bir ilaç içiriyor. Ve Rudolf'a profesör'ün çok heyecanlanmaması gerektiğini söylüyor. Otele geri dönüyorlar.

Onlar döndüklerinde Oliver koltukta, elinde kitapla uykuya dalmış. Prof.Hambert onu uykusundan kaldırıyor. Oliver yatağa gidip orada uyumuya başlıyor. Profesör koltuğa oturuyor. Oda servisi geliyor az sonra elinde küçük bir tepsi ve tepside iki bardak kahve. Rudolf kahveleri alıyor. Kahve içerken Rudolf profesör'ün duygulandığını görüyor.

"Ne oldu, profesör? Gözün yaşardı sanki."

 "Sen çok iyi bir arkadaşsın, Rudolf. Düşünüyorumda sen bir gün hayatımda olmasan neler olur? Oliverde iyi biri. O da bana iyi bakar. Ama sen daha yakınsın bana. Kaç yıldır birlikteyiz, evlat. Sen olmasan yanımda kim beni doktora falan götürüp sağlığımla ilgilenicek?"

Rudolf profesörün başını okşayarak cevap veriyor:

"İyi arkadaşlar bu günler içindir, profesör! Ayrıca ben seni ölene kadar yalnız bırakmam. İkimizden biri ölene kadar."

Ertesi gün- saat 11:30

Prof.Hambert, Rudolf ve Oliver arabayla prof.Morgan'ı takip etmektedirler. Acaba bu yolun sonu nereye varacak diye düşünürlerken karşılarındaki arabanın eski fabrika binasının yanında durduğunu görürler. Ön kapı açılır ve Steve arabadan inip binaya girer. Prof.Morgan beklemeyip oradan uzaklaşır. Bu an Rudolf profesöre seslenir:

"Profesör, siz burada bekleyin. Ben Steve'nin peşinden gidiyorum. Bakalım ne işler çeviriyorlar."

"Dikkat et, Rudolf!"

Rudolf arabadan inip onun peşinden binaya girer. İçerisi karanlıktır. Yer sulu, çamur olmuş. Çalışmayan makinalar yer kaplıyor binanın içinde. Rudolf yavaş-yavaş ilerlerken ayak sesleri duyar. Sanki biri koşuyor. Ve o da koşmaya başlar.

Az sonra içeriden bir patlama sesi gelir. Prof.Hambert ve Oliver Rudolf'tan haber alamazlar...

KAYIP   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin