part nineteen

1.6K 170 81
                                    

"Asma şu suratını artık."

LaFayette, kızgın olduğu kadar da üzgün bir ifadeyle sessizliğime tepki verdiğinde, gözlerim onu buldu. Bar inanılmaz kalabalıktı. Yaklaşık üç haftadır kimse Sweet Brooklyn'e gelip, açılımını yapıp ilgilenmediği için daimi müşterilerimizin çoğu artık isyan eder durumdaydı. Yeniden işletmeye başladığımız içik pek çoğu mutluydu. Tabii, çete üyelerinin çoğu Brooklyn'in şehir merkezinde dikkat çekmeden barınabilecekleri o vazgeçilmez yere tekrar kavuştukları için de.

LaFayette sadece kenarda oturmama izin veriyordu. Yanındaki birkaç barmenle birlikte bir yandan siparişleri hazırlarken diğer yandan da benim moralimi toplamaya çalışıyordu. Arka taraftaki camlı bölmeden bir likör şişesine uzandığında "Gözlerinin çok az çekik olması yüzünden sana kedicik dediğimi biliyor muydun?" diye sordu.

Konuyu değiştirmeye çalıştığını anladım. Gülümsediğimde gözlerimin kısılmasıyla da çok dalga geçerdi LaFayette.

"Dürüst olmak gerekirse hoşuma gittiği için neden bana öyle seslendiğini hiç düşünmemiştim."

"Eh, gözlerin öyle." Likör şişesini aldığı yere geri bıraktıktan sonra yeniden bana döndü ve parmaklarıyla tırnak işareti yaptı. "Farkında mısın bilmiyorum ama yürürken bazen 'catwalk' yapıyorsun."

Gözlerimi devirdim. Tezgahın üzerinde oturuyordum ve bacaklarımı sıklıkla bir ileri bir geri sallıyordum. "İnsanların siparişlerini hazırlarken diğer yandan da içiyor musun yoksa?"

"Yemin ederim öyle yürüyorsun."

"Saçmalama LaFayette."

"Seni işe aldığım ilk zamanı hatırlıyorum. Çok seksi gözüktüğünü söylediğimde Luke beni kazığa oturtmak üzereydi." Başını salladı. "Bilirsin, ilk görüşte birbirinize düşmüştünüz aslında."

Şimdi LaFayette'in yapmaya çalıştığı şeyi çok daha iyi anlıyordum. Luke ve Mila'nın birbirilerini sevdiğini hatırlatmaya çalışıyordu. Sanki ben artık Mila değildim ve o da Luke değildi de; kişiliklerimizi dışarıdan seyrediyor, olaylara dışarıdan bakıyor gibiydik.

Kendimi sürekli Luke'tan uzaklaştırmaya çalıştığım koca bir senenin sonunda bunu başaramayacağımı hepimiz görmüştük. Her seferinde onu arkadaşım olarak gördüğümü söyleyerek çevremden onu itip durmama rağmen, en başta da ikimizin arasında sürekli bir köprü görevi gören LaFayette dahil olmak üzere herkes yalan söylediğimi biliyordu.

Şimdi ise birlikteydik. Zor zamanlardan geçiyorduk. Onların sıkıntılı olduklarını biliyordum ve bu sıkıntı, en yakın arkadaşımın ölümüne neden olacak kadar bana da bulaşmıştı. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin belki de bunu asla atlatamayacaktım.

"Söylediklerini unutamıyorum LaFayette," dedim üzgün bir şekilde. "Gerçekten... Alessia hakkında söyledikleri ve benim korkak oluşumla ilgili şeyler aklımdan çıkmıyor."

LaFayette bu kez bana üzgün bir şekilde baktı. Barın arkasındaki diğer barmenlere kendi yerine bakmasını söyleyip, tezgahta benim yanıma oturdu. Omuzuyla beni yavaşça dürterken tembel bir şekilde gülümsedi. O anda LaFayette gerçekten abim olsaydı belki de onu ancak bu kadar sevebilirdim diye düşündüm. Bana karşı her zaman böyle yumuşak ve iyi huylu davranıyor olmasını seviyordum. Korumaya muhtaç olduğumdan değildi ama en ufak bir şeyde bile hemen korumacı bir tavır takınması, onunla ilgili sevdiğim şeylerden birisiydi.

"Zaten bunu onayladığımı söylemedim. Ne kadar gergin olursa olsun sikik çenesini tutması gerekirdi." Kaşlarını havaya kaldırdı. "Ama senin de kendini Alessia ile kıyaslaman doğru değil kedicik."

Lover and the Loved || hemmingsWhere stories live. Discover now