part fourteen

1.7K 172 59
                                    

Alessia ile hala birbirimize öldürücü bakışlar atıyorduk. Toplandıkları odanın içinde zaten var olan gerginlik, bir de ikimizin arasında saniyelere umarsızca meydan okuyarak büyüyen gerginlikle büyüdüğünde katlanılması zor boyutlara ulaşmaya başlamıştı.

Oradan kalkıp çıkmak istiyordum. Ama yapmayacaktım. Beni küçük ve kolay lokma olarak görmelerini istemiyordum. Savunulmaya, her daim korunmaya muhtaç bir zavallı etiketi yapıştırmalarını ise hiç istemiyordum. Özellikle şimdi içten içe kendisiyle büyük bir çekişmeye girdiğimi düşündüğüm Alessia söz konusu olmaya başlamışken.

Luke seslice genzini temizleyip omuzlarımı nazikçe sıktı. Sinirlendiğimi ve kendimi tutmakta güçlük çektiğimin farkındaydı.

"Dışarı çık."

Alessia, Luke'un söylediklerini duyunca başını kaldırıp ona baktı. Sanki bunu söylemesi çok anormal bir şeymiş gibi gözleri şaşkınlıkla açılmıştı, az kalsın ürkütücü bulduğum mavi gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi.

"Ne?" dedi ters ters. "Neden ben-"

"Dışarı çık dedim, bir daha söylemeyeceğim."

Bu, Alessia'yı daha da öfkelendiren ve benim için yeni açtığı bardağında biriktirdiği damlalardan biri olmuştu. Üstelik bardağı taşıran son damla hiç de o kadar uzak değilmiş gibi hissediyordum.

Clifford araya girdi. Yüzündeki o gevşek gülüş silinip yerini ciddi bir ifadeye bırakırken "Ne oluyoruz?" dedi Luke'a. "Onunla böyle konuşamazsın."

"Bu masadaki hiç kimse de Mila ile böyle konuşamaz, anladın mı?" dedi. "İşinize gelmiyorsa siktirip gidin ikiniz de. Ben her zaman başımın çaresine bakmanın bir yolunu buldum, yine bulurum."

LaFayette zafer gülüşünü takınırken kollarını göğsünün üzerinde bağladı. Yanımıza gelip benim tepemde durduğunda gözlerinin teker teker karşımızdaki üç kişide dolaştığına yüzde yüz emindim.

"Kesin şunu," dedi Jack uyarıcı bir ses tonuyla. "Hiç kimse bir yere gitmiyor. Birbirinize saygılı olun ve duygusal fırtınalarınızı işin içine sokmayın."

Jack'in bu denli soğukkanlılıkla ortalığı yatıştırmaya çalışmasını garipsemediğimi söyleyemezdim. Çünkü gerçekten ben ve Alessia; Luke ve Clifford arasında yadsınamayacak kadar büyük bir gerginlik vardı. LaFayette zaten bizim yanımızdaydı. Bunu sormaya bile gerek duymuyordum.

Ama Jack'in kimin yanında olduğu belli değildi. Bence bu Clifford ve Alessia'dan çok daha tehlikeli yapıyordu bunu.

"Ben son derece ciddiyim," dedi Luke. "Belli ki sizin de Clark Lewis ile bir sorununuz var-"

"Sizin sorununuzun temelini Mila biliyor mu?" diye sordu Clifford. Sanki onları nereden vurmasını çok iyi biliyormuş gibi sinsi bir ifadeyle gülümsedi.

Dönüp Luke'a baktım. Ama o sadece tüm öfkesiyle Clifford'a bakıyordu. Çenesindeki bir kas seğirdiğinde aralarında düşündüğümden çok daha fazla ve derin mevzular olduğunu fark etmem uzun sürmedi.

"Mila ne kadar bilmesi gerekiyorsa o kadar biliyor," diye araya girdi LaFayette. "Onu bu işin içine çekmeye değil, uzak tutmaya çalışıyoruz. Sikik çeneni işgüzarlıklarına kapalı tut yoksa ben yaparım."

"Yeter artık."

Alessia öfkeyle ayağa kalktı. LaFayette ile karşı karşıya gelip birbirlerinin gözünün içlerine öldürücü bakışlarla bakarlarken Luke onu Alessia'dan uzaklaştırıp tekrar kendi yanına çekti.

Bu sırada Jack ve Clifford ayağa kalktılar. Clifford, Alessia'yı çekip odadan çıkarırken bana gülümseyip göz kırptı. Elini alnına götürüp asker selamıyla Luke ve LaFayette'e veda ettikten sonra ikisi birlikte oradan çıktılar. Jack, yanımıza geldi.

Lover and the Loved || hemmingsWhere stories live. Discover now