part eighteen

1.5K 176 76
                                    

"Yorgun hissediyor olmalısın."

Marie, evlerinde Luke'un kaldığı odadaki yatağın çarşaflarını değiştirirken ben de yastık yüzlerini değiştirerek ona yardımcı oluyordum. Gerçekten harika bir kadındı. Benden yalnızca bir yaş büyük olmasına rağmen iki çocuğa annelik yapıyor olması ve mükemmel bir eş olması takdire şayandı. Üstelik, Jack'in ve genel olarak Hemmings ailesinin meşgul oldukları işe bakacak olursak, korkusuzca buna göğüs gerebiliyor olması benim için oldukça cesur bir yaklaşımdı. Ben hala silah gördüğümde dizlerim titreyecek gibi oluyordu.

"Dinlendiğimde geçeceğine eminim," deyip gülümsedim.

Marie de gülümsedi fakat onun gülümsemesi benimki gibi zorlama değildi. İçinde bulunduğum duygu karmaşasını anladığını, manyak gibi korktuğumu ve yakınımı kaybettiğim gerçeğinden dolayı kalbimin fazlasıyla kırık olduğunu bildiğini ifade eden sade bir tebessümdü. Yatağın çarşafını geçirmeyi bitirdiğinde ben de yastıkları yüzlemeyi bitirmiştim. Eşofman takımımı giymiş olmama rağmen hala bacaklarımı bir şeyler sıkıyormuş gibi hissediyordum, bu da ruhumu daraltıyordu gerçekten.

"Mila, istediğin kadar burada benimle kalabilirsin," dedi Marie, anlayış dolu gülümsemesiyle elimi tutup. "Hem sen hem de ben tek başımıza kalmamış oluruz. Jack ve Luke'un akılları burada kalmaz ve sen de biraz rahat edebilirsin."

Marie, Jack, hatta köftesini yemekle meşgul olan LaFayette bile Luke ve benim aramdaki sessizliğe karışan gerginliği hissetmişlerdi. Ronnie'nin masum, çocuksu tavırları ve henüz küçücük bir bebek olan Stefan'ın yaramazlıklarından dolayı yumuşayan masanın havası; ikimizden birinin istemsizce genzini temizlemesi veya gülümsemesinin solması yüzünden aniden son buluyordu. Genelde benimle konuşma ve bana moral verme görevini LaFayette üstlenirdi. Bunu yaparken sadece Luke'un kız arkadaşı ya da onun barında çalışan biri olduğum için değil, beni gerçekten kardeşi gibi gördüğü için yaptığını söylerdi. Hem de neredeyse her seferinde.

Bu kez bunu yapmayı Marie üstlenmiş gibi görünüyordu.

"Çok teşekkür ederim, biliyorum. Ama benim canımı sıkan şey gerçekten kalacak yer sıkıntımın olması değil."

Gülümseyen ifadesi biraz daha solmaya başladı. Kaşlarını havaya kaldırırken "Bize mi güvenmiyorsun?" diye sordu.

"Hayır, hayır. Elbette böyle bir şey değil-"

"Bunu Luke'un ailesinden biri olduğum için böyle söylüyor olduğumu düşünebilirsin, ki bu çok normal." Başını yavaşça salladı. "Ama ben eşime ve kardeşine, hatta LaFayette'e çok güveniyorum. Daha önce de böyle sıkıntılarımız oldu, üstesinden gelmiştik. Aşamayacağımız bir şey olduğunu zannetmiyorum."

Her şeyden bu kadar kolaymış gibi bahsediyor olmaları beni daha çok geriyordu. Çünkü... öyle olmamalıydı işte. Sadece bu kadar söyleyebiliyordum. Kolay olmamalıydı. Benim en yakın arkadaşım nedenini bile bilmediğim bir şekilde dairemin ortasında kanlar içinde yatıyordu ve onu biz bulmuştuk. Saatlerce ölüm katılığındaki bedeninin başında ağlamıştım. Her şeyi Luke ve LaFayette halletmişti, beni de Jack'le bırakmışlardı. Açıklama yapacağını söylüyordu ama kimsenin bana hala bir bok anlattığı yoktu.

Sanki ikimizin bu konuyu konuştuğunu hissetmiş gibi Luke açık kapının pervazına omzunu yasladı. Ronnie ve Stefan ile biraz vakit geçirdikten sonra yine kapalı kapıların ardında Jack ve LaFayette ile iş konuşmuşlardı. Ben de Marie ile beklemiştim. Eşyalarımın bir kısmını Luke'un odasına yerleştirmek, duş almak ve buralara bir çeki düzen vermek kafamın az da olsa rahatlamasını sağlamıştı.

Ama ne yazık ki içimde her şeyden biraz vardı: tam olarak bir netlik yoktu. Tıpkı bulunduğum durum gibi.

Luke geldiğinde gergin bir şekilde genzimi temizledim. Yastıkları yatağa bırakırken Marie "Sabah kahvaltıda görüşürüz," diye mırıldanıp gülümseyerek odadan çıktı. Arkasından kapıyı kapattığında Luke çoktan içeriye girmiş, odanın ortasında sessizce dikiliyordu. Eşofman üstümün kollarını avuç içlerime kadar sündürürken hiçbir şey söylemeden beni davetkar kollarına çağıran yatağa yattım. Luke'un yatacağı tarafı boş bırakıp komodinin üzerinde duran soluk ışıklı gece lambasını kapatacakken, yanıma oturdu.

Lover and the Loved || hemmingsWhere stories live. Discover now