15. Bölüm ''Atilla Toluktüge''

14.2K 696 111
                                    

Vince suyu yudumladıktan sonra elini cebine attı ve küçük bir kumaşın içine sardığı uzun parıltılı bir küpeyi çıkardı. Bu küpeyi daha önce nerede gördüğümü biliyordum. Kumaşın içindeki küpeyi Perrel’e göstererek, keyifle sordu Vince:
‘’Yasmin, sanırım sende bu küpeyi arıyordun.’’

Kulaklarım duyduğu cümleyi reddetmek istiyor, kalbim ‘olamaz,olmamalı!’ dercesine hızla atıyordu. Düşünmekten bile hoşlanmadığım şey, karşımda duruyordu. Dün uyku mahmurluğuyla anlamlandıramadığım sahneler şimdi manalarını bulmuş, kelimelerini yakalamıştı. Perrel, Vince’in dedikleriyle süzülürken ben küçük dilimi yutmuş gibi kalmış, gözlerimi büyütmüş onları izliyordum. Rengimi belli etmek bana göre değildi. Kalbim ve beynim *Stalingrad Muharebesi’ne tutuşmuş, kalbimden 850,000 ölü duygu çıkarken, beynimden; 1,150,000 ölü mantık çıkmıştı. Kırıklığım bambaşka bir boyuta taşınmış, taçlandırılmıştı. Hüznüm, damlacıkları aşmış, denizlere ulaşmış, okyanuslara karışmıştı.

‘’Ah, Bay Mchardley..Teşekkür ederim.’’ Derken Perrel, samimiyetsiz bir şekilde utanmış görünüyor, yaptıklarını bana onaylatmak ister gibi hareketlerini abartıp karşımda bir drama sergiliyordu. Bir an için hayret ve keder dolu gözlerim Vince’in keyifli gözleriyle buluştu. Hemen gözlerimi kaçırdım. O kadar sevdiğim, üzerine gelecek kurduğum adam başka bir kadınlaydı. Ah Hayır! Başka bir kadınla değildi, Perrel’leydi. Akıllı olduğunu düşündüğüm bu adam, uçkur zevklerine müptela iç güdülerine karşı koyamayan birisinden başkası değildi. Bir an için içimde büyüttüğüm, özenle ördüğüm sevgimin bu adama yakışmadığını düşünmekten kendimi alamadım. İçimdeki sessiz savaştan bir çığlık yükseldi. ‘Hüznün boşa Otilla! Senin olmayan bir şeyi kaybedemezsin.’

Hayatımda en tatsız geçen kahvaltıydı. Gözlerimi tabağımdakilerden bütün yemek boyunca ayırmamamın bir sebebi de, gözlerimden hislerimin okunacağından korkmamdı. Bu defa soğuk ifadem bile bana zırhlanmaya yetmemişti. Art arda gelen olayların ve belki de yaklaşan aybaşımın verdiği duygusallıkla, bu defa maskem beni koruyamıyordu.
‘’Sen nasılsın Otilla?’’ dediğinde kendi iç harbimden sıyrılıp, gerçek yaşamın kollarına tekrar sarıldım. ‘’Teşekkür ederim Bay Mchardley, bugün daha iyiyim.’’ Zoraki bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirip, tabağımla ilgilenmeye devam ettim. ‘’Siz nasılsınız?’’ nezaketen sorduğum soru boğazımı yakmıştı.
‘’İyiyim bugün, her şeyi geride bırakıyoruz sonuçta.’’ Gülümsedi. ‘’Yemeğiniz bittiyse artık yola çıkalım.’’ Diye de ekledi. Başımı onaylar nitelikte salladım.
‘’Bay Mchardley, Kusura bakmayın ama ben size yolculukta katılamayacağım, dün söylemeyi unutmuşum. Burada Bay Barbulet ile halletmem gereken işler var.’’ Dedi Perrel ve ardından bana döndü.
‘’İstersen şekerim, senin için gelebilirim. Hala gücünü toparladığını zannetmiyorum.’’ İçtenlikle alakası olmayan bir ilginin, ilgiyle de alakası yoktu.
‘’Teşekkürler Bayan Perrel, ben kendi başımın çaresine bakabilirim.’’ Birkaç gün bile olsa bu kadından uzak kalmak ruhumu ferahlatacaktı.
‘’Peki o zaman bayanlar, ben eşyaların yerleşip yerleşmediğine bakmaya gidiyorum. Önümüzde uzun bir yol var.Sizde ona göre hazırlık yapıp gelin.’’ Vince masadan kalktı, Perrel’de arkasından kalktı. Ve ben, hüzünlerim, fikirlerim, kederlerim,düşüncelerim ve duygularımla baş başa kalmıştım. Bu defa gerçekten kalbimin kırıkları batıyordu.
*
Perrel’i ve iki gün içerisinde yaşadığım aksiyonları geride bırakarak, şehre gidiyorduk. Şehir.Oraya gidince, bir an önce bir iş bulup, çalışıp, kendi paramı kazanıp Vince’in evinden ayrılmak istiyordum. Dört gün öncesine kadar, onunla aynı evde kalmak için iş bulmayı erteliyorken, şimdi ise bir an önce oradan ayrılmak için heves ediyordum. Çok mutluyken ve çok üzgünken sözler verme demiş birileri. Çok mutlu olduğumu hiç hatırlamıyorum ama çok üzgün olduğum birçok anım var. Hepsinde oturup geçmesini sessiz bir şekilde beklemiş, derdimi içime atarak kimseyi rahatsız etmeden kendi hüznümü kendi içimde yaşamış ve atlatmıştım. Bu defa yine aynı olacaktı. Daha çok içime kapanacak, belki daha az konuşacak, daha çok okuyacak ve daha çok hiç olacaktım. Bir alternatifim daha vardı. Ama o alternatifi değerlendirecek kadar güçlü olduğumu sanmıyordum. Tek istediğim şey, eve gidip odama kapanıp kendi duygularımı kendime haykırmaktı. Düşüncelerimin yoğunluğu arttıkça içime rehavet bastırıyordu. Düşüncelerim ve yaşadıklarımla uyuyakaldım.

OdelinaWhere stories live. Discover now