12. Bölüm ''Bulunuş''

14.6K 756 63
                                    

’Tamam!’’ diye bağırdım. Ardından gelen cümle ise diğerinin tam aksi, fısıltı niteliğinde dudaklarımdan döküldü. 
‘’Ne istersen yapacağım.’’ 

Tek kaşını zafer kazanmış nidasıyla kaldırmış Perrel’e diktiğim gözlerimi hiç çevirmedim. Gözlerimin cehennem, öfkemin ateş olmasını ve onun yanmasını o kadar çok istiyordum ki. Ama şu iki günde anladığım bir diğer şey ise isteklerimin yerine gelmesinden ziyade, istemediğim her şeyin, bir felaket senaryosu niteliğinde hayatımı yıkmış olmasıydı. Duygularım tamamen çökmüş, fiziksel olarak zayıflamıştım. İçgüdüsel olarak hareket ediyordum ve ister istemez vahşileşmiştim. Benim yerimde başka birisi olsa, her gün ağlayıp, bu durumdan kurtulmak için çırpınırdı. Ama ben öyle yapmadım, iki seçenek arasından gerçekleşmesi en düşük ihtimali gerçekleştirdim ve başıma gelen bütün sağanaklara şemsiye açtım.

 Perrel’in ağzından çıkacak kelimeleri her ne kadar duymak istemesem de şu andan itibaren kaderimin iplerinin onun eline bağlı olduğunu bilmenin verdiği mecburiyetle onu dinleyecektim.
‘’Eve geri dönmenin, inatçılığını ve asiliğini gölgeleyeceğini biliyordum şekerim.’’ Diyerek yüzüne yerleştirdiği kurnaz sırıtışla gözlerini bana daha bir odakladı.
‘’Söyle artık! Anlaşmamız ne?’’ sesimi yükselterek konuşmamın bir sebebi de içimde biriktirdiğim öfkeyi bir şekilde kusma isteğiydi.
‘’Şimdi beni iyi dinle küçük.’’ Derken bana doğru yaklaşmıştı. ‘’Seni buraya ben getirdim, ancak ben istersem buradan kurtulabilirsin. Anladığın gibi bana bağlısın.’’ Biraz durdu ve devam etti. ‘’Seni buradan tek bir şartla çıkarırım.’’ Beklentiyle gözlerimi o kadının kötülüğün kirini akıttığı yüzünde gezdirdim.
‘’Biliyorum ki bu kaçırılma hikayesini dinlemek isteyen polisler, insanlar ve özellikle Vince olacak. Ve emin ol o senin için bu kadar endişelenmiş olmasaydı, burada kalıp birkaç gün daha kurtarılmayı beklerdin.’’
‘’Lafı uzatma, söyle artık.’’ Diye inledim çünkü dün karnımda dayak yediğim yer, sızlama başladı.
‘’Buradan çıktığında herkese seni benim kurtardığımı ve bana borçlu olduğunu söyleyeceksin.’’
‘’Sen çok ama çok adi bir insansın Perrel!’’ dediğimde benden uzaklaşıp yüzündeki gülümsemesini büyüttü.
‘’Teşekkür etmene gerek yok tatlım, Bu kadar minneti kaldırabilir miyim bilmiyorum.’’
İnsanların önüne iki tercih sunulur. İyi olmak ve kötü olmak. Ya çok kötü olursan ya çok iyi. Ya da ortada olursun, bazı hareketlerinin iyiliğini düşünmezsin fakat iyiliğin göklere ulaşır ve bazı kötülükleri de fark etmezsin, kötülüklerin dibi boylar. Bu kadının dipten gelen bir kötü olduğuna dair inancım tamdı.
‘’Sen çok kötüsün.’’
‘’İltifatlarının hiç sırası değil canım, hadi gel ellerini çözelim senin.’’
Arkama ellerimi çözmek için geçtiğinde, aklım karmakarışıktı. Bu kadın başlı başına bir mikroptu. Bütün kötü adamları ya pisliğe ya kusmuğa ya mikroba benzetiyorum, bundan başka bir kötü karakter olursa büyük ihtimalle onu da kanalizasyona benzeteceğim. En kötü küfürün bile üzerine yakışmadığı insanlar var çünkü.
Ellerimi sert hareketlerle çözmeye çalışıyordu. Bu durumda aklıma takılan ise ‘’emin ol o senin için bu kadar endişelenmiş olmasaydı, burada kalıp birkaç gün daha kurtarılmayı beklerdin.’’ Benim için endişelenmişti. Bu güzel bir şeydi, çünkü burada kaldığım sürede benim için kimsenin endişelenmeyeceğini düşünmüş ve kendi başımın çaresine bakmam gerektiği düşüncesini kendime empoze etmiştim.
Ellerimi çözdükten sonra, bir arabaya bindik ve Kaçırıldığım yere geri geldik.
Hem ölümü gördüğüm, hem kaçırıldığım yerdi.
Evin önünde durduğumuzda beni savurarak arabadan indirdi ve kaldığımız otele doğru yürümeye başladık.
Otele yaklaştığımızda, beni kollarının arasına destek verir gibi sardı ve fısıldadı. ‘’Seninle bir anlaşmamız var güzelim. Eğer uymazsan, bugün yaşadığın en iyi günün olur. Ve orada yaşadıkların ise yaşayacaklarının yanında hiç.’’ Vücudum yorgundu ve sabahki yaşadıklarımdan dolayı bir kere daha karşı çıkmak istemedim. Bir şeyler yapacaksam bile bunu daha sonra yapmak üzere ertelemek istiyordum.
Otelden içeriye girdiğimizde lobi’de volta atan Vince ile karşılaştık. ‘’Bay Mchardley!’’ diye seslendi, arkasını dönmüş lobinin diğer tarafına doğru yürüyen Vince’e.
Vince ses üzerine döndü ve dehşetle açılmış gözlerle bana baktı. Yüzümün dayak yemekten yıkılmış bir bina gibi göründüğünü biliyordum.
‘’Otilla!’’ diyerek yanıma büyük adımlar atarak geldi. Üzerindeki beyaz gömleği, kolları kıvrılmış, kırmızı vişne renkli dudakları sarkmış ve konuşurken ağzından içki içtiğini gösteren bir koku yayılıyordu. Taşıyamadığım başım yere düşmüştü. Çenemden tutarak başımı kendine doğru kaldırdı. Kısık olan gözlerimi gayretle açarak Vince’e baktım.
‘’Eski evinizin yanında buldum onu.’’ Dedi Perrel.
‘’Zavallıcık. Kim bilir ona neler yaptılar..’’ Her şey senin suçun diye içimdekileri püskürtmek her ne kadar gelse de yapılan anlaşmayı ve üzerimdeki halsizliği hatırladım. Anlaşmanın benim için önemi yoktu. İşkenceyi çekerdim ve en sonunda ölürdüm. Kaybedecek kimsem yoktu. Ya da benim gitmemle taşlar yerinden oynamayacak, dünya önemli bir zat’ını kaybetmiş sayılmayacaktı.
‘’Sen bırak, ben odasına götüreyim.’’ Dedikten sonra bir kucaklama hissettim. Vince beni kucaklamıştı ve odama doğru çıkartıyordu. Onun güçlü kollarında olmak hayattaki en çok istediğim şeydi fakat bu halde olmak..
‘’Bay Mchardley..’’ dedim. ‘’Ben iyiyim, kendim gidebilirim, Lütfen siz yorulmayın, buna gerek yok.’’ Uzun bir cümle kurduğum için ister istemez sıklaşan nefesim , ‘’Hayır ben sana yardım etmek istiyorum.’’ Dediğinde kesilmişti.
Odama girip beni yatağın üzerine bıraktığında: ‘’Şu  haline bak Otilla. Kim sana ne yapsın ki? Niye yapsın ki?’’ dedi, eliyle sağ gözümdeki yarayı okşarken.
‘’Bilmiyorum Bay Mchardley.’’ Dedim. Bildiğimi söylemenin bir anlamı yoktu en azından şimdilik. İntikamımı daha sonra tek başıma alacaktım.
Odanın kapısı tıklatıldı ve açıldı. İçeriye Perrel elinde ilk yardım eşyalarıyla girdi. ‘’Şu hale bak sana neler yapmışlar böyle.’’ Diyerek yüzüne yapmacık bir üzüntü yerleştirdi.
‘’Sorun yok ben iyiyim.’’ Dediysem de Perrel’i odamdan gönderemedim. Odamdan gitmesini istiyordum. İmkanım olsa tamamen hayatımdan çıkmasını isterdim.
İki elden yüzümdeki yaraları temizledikten sonra Perrel, ‘’Otilla’ya sıcak bir duş iyi gelecek bence.’’ Dedi. Kısık gözlerimi ona çevirdim. Vince kafasını onaylar gibi salladıktan sonra saçlarımın bir tutamını eline alıp kulağımın arkasına yerleştirdi. Bu hareket içimdeki tırtılın kelebeğe dönüşmesini, kurbağımın bir prens olmasını sağladı. ‘’Sıcak bir duş bencede iyi olur.’’ Diyerek odamdan çıktı ve gitti.
Perrel maskesini indirmiş, o tehditkar bakışlarını yine bana dikmişti.
‘’Yürü, seni bir yıkayalım.’’ Gözlerimi ona diktim ve ‘’Hayır yıkanmak istemiyorum, özellikle de senin tarafından.’’ Diyerek yatakta yan döndüm. Yan dönmemle beraber karnım daha bir acıdı ve guruldadı. İki gündür bir şey yemiyordum ve açtım.
‘’İlla bir şeyler yapmak istiyorsan bana yemek getirebilirsin.’’ Dedim. İlk defa birilerine emir veriyordum ve otoritenin gücü gerçekten ışıklı bir yoldu. 
‘’Tatlım.’’ Dedi. ‘’Beni kendinle karıştırdın galiba, Bu tarz ayak işlerini ben değil sen yaparsın.’’
‘’Her şeyi Vince’e anlatırım.’’ Dedim. Sırtım hala ona dönükken.
Küçük bir kahkaha attı ve beni tutup kendine doğru çevirdi. Çok çevirdiği için karnım daha bir fazla ağrıdı. ‘’Benim silahımı bana doğrultamazsın sen şekerim. Yaptığımız anlaşmayı unutman demek, unuttuğun anda unutulman demek.’’ Dedi. Sonra beni yatakta sertçe bırakıp; ‘’Soyun ve duşa gel, önce seni bir yıkayalım. Çöplük gibi kokuyorsun.’’
‘’Eğer senin silahın benim elimdeyse seni pekala öldürebilirim.’’ Dedim fakat beni duymadı. Sıcak bir duşun vücuduma gerçekten iyi geleceğini düşünerek duşa girme konusunda ısrarcı davranmadım.
Elbiselerimi bir köşeye atıp banyoya doğru gittim.
‘’Gir şunun içine.’’ Diyerek küveti gösterdi Perrel. Gözleriyle vücudumu tarıyordu.
‘’Vince’in senin için niye bu kadar endişelendiğini şimdi anladım.’’ Dedi. Saçıma suyu dökerken.
‘’Bu vücudunu özlemiş olmalı.’’ Dedi. Bu ne demekti? Çok sinirlendiğimi hissettim ve, suyu kafama döken elini yakaladım.
‘’Bu seferde sen, beni kendinle karıştırıyorsun.’’ Dedim. ‘’Ben aklım varken vücudumu kullanmam.’’
Elini sertçe çekerek, suyu aşılamadan çok sıcak olarak döktü. Saçlarımı ve vücudumu sertçe yıkadıktan sonra bana bir merhem verip karnıma sürmemi istedi ve banyodan çıktı.
Gözlerimi devirip merhemi karnıma sürmeye başladım. Ovdukça acıyordu fakat ovmazsam geçmeyecekti. Acı, acının çaresiydi.
O sırada odanın kapısı tıklatıldı.
‘’Otillayla konuşmam gerekli.’’ Dedi sakince Vince. ‘’Şu an duşta, bir bakayım geliyorum.’’ Diyerek yanıma geldi Perrel.
‘’Hadi şekerim, hızlıca giyin. Bay Mchardley’i bekletmek istemezsin.’’ Elinde tuttuğu elbiselerimi ve iç çamaşırları bırakıp çıktı.
‘’Giyinip gelecek şimdi.’’ Dediğini duydum Perrel’in.
Elbiselerimi giyinip, saçlarımı üstün körü kurulayıp banyodan dışarıya çıktım.
Odada, Vince yatağın üzerine, Perrel ise makyaj aynasının önünde bulunan sandalyeye oturmuştu. Beni görünce yapmacık bir ilgiyle yanıma gelip ‘’Dur sana yardım edeyim hayatım.’’ Diyerek beni yavaşça yatağa oturttu. Gözlerimi ona dikip ‘’Teşekkürler.’’ Diye mırıldandım.
‘’Otilla..’’ dedi Vince bana dönüp. ‘’Senin için meraklandığımı söylemeliyim. Çok yorgun olduğunu biliyorum ama bana anlatmalısın. Ne oldu.’’ Ellerimi ellerinin arasına destek vermek için aldı. Ellerinin sıcaklığı, şefkati içime katmış, birleştirip destekle yoğurmuş ve iyi his keki haline getirmişti.
Perrel’e döndüğümde gözleri birleşmiş ellerimizdeydi. Sonra göz göze geldik ve ‘anlaşma’ kelimesini hatırlatan bir bakış attı.
‘’Bay Mchardley, sizi merakta bıraktığım için üzgünüm. Gerçekten fakat.’’ Biraz duraksadım. Biraz anlatabilirdim. Ya da anlatmasa mıydım? Kararsızlığım ikinci seçeneği onayladı.
‘’Ne yazık ki hatırlamıyorum Bay Mchardley..’’



NOT: Her ne kadar her bölümü uzun uzadıya yazmak istesem ve bunun için çabalasamda nedense 4-5 word sayfasını geçemiyorum. Kısa kısa ve çok bölümümüz olacak anlaşılan. O yüzden sık sık bölümleri eklemek ve asıl olaylara gelmek istiyorum. 

NOT2: Oylarınız için gerçekten çok teşekkür ederim bu beni çok iyi hissettiriyor ancak, Yapıcı eleştirilere ihtiyacım var. ilgilenip okuyorsunuz, ve diğer bölümü daha fazla bir beklentiyle bekliyorsunuz. Eğer beklentinizi karşılayamazsam bende sizde üzülürsünüz. Eğer yanlışlarımı, eksiklerimi söylemezseniz onları düzeltemem. İlgilenirseniz teşekkür ederim. 

NOT3: Eğer bir yazar olarak benden beklediğiniz şeyler varsa mutlaka belirtin. 

Tarihi kurgu'da 6. Sıradayız. Hikayeme Nazar Boncuğu takıyorum. Multimedia'da görebilirsiniz :))))

OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER! 
Siz okuyucularım varsa, ben yazarım demektir :) 

Ve birde Tenné Magenta isminde yepyeni bir hikaye var. Ben hikayenin bitmişini okudum çünkü arkadaşım yazıyor. Eğer göz atarsanız asla pişman olmazsınız. Bu bölümü de Sevgili taze yazarımıza ithaf edeceğim. @senazincircioglu Tek bir hikayesi var zaten :))

OdelinaWhere stories live. Discover now