13.Bölüm ''Kulak Misafiri''

13.8K 729 57
                                    


‘’Bay Mchardley, sizi merakta bıraktığım için üzgünüm. Gerçekten fakat.’’ Biraz duraksadım. Biraz anlatabilirdim. Ya da anlatmasa mıydım? Kararsızlığım ikinci seçeneği onayladı. 
‘’Ne yazık ki hatırlamıyorum Bay Mchardley..’’

Şaşırmış gözlerini yüzüme doğru diktiğinde sanki dünyanın sonunun ne zaman olduğunu söylemiş gibi bir hisse kapıldım. İçimdeki Otilla her ne kadar doğruları söylemek için haykırsa da, Odanın içinde bulunan Perrel’in asla söylememem için yaptığı ısrarları göz ardı edemiyordum. Hatırlamadığımı söylemek aslında en güzel cevaptı, böylece hem kimsenin başı yanmayacaktı, hem de bana sorulacak soruların sayısını da azaltmıştım ve büyük bir istirahata kavuşacağımdan adam gibi emindim.
‘’Nasıl hatırlamazsın?’’ şaşkın ses tonu yükselmişti.
‘’Hatırlamak istiyorum ama olmuyor..’’ diyebildim sesimi kısıp söylediklerimin inandırıcı olmasını umut ediyordum.
‘’Başına sert bir darbe almış olmayasın? Ah zavallı Otilla.’’ Diyerek yanıma yaklaşıp ellerini omzuma dolayıp, her halinden belli samimiyetsiz bir kucaklaşma yaşadık.
‘’Bilmiyorum Bayan Perrel.’’ Dedim soğuk ses tonum ve ona karşı ifadesiz yüzümle.
‘’hiçbir şey hatırlamadığına emin misin? Lütfen biraz hatırlamayı dene? Seni kimler kaçırdı? Onları hatırla bari.’’ Vince çabalıyordu. Başımı olumsuz anlamda iki yana salladığımda ellerime sardığı ellerini çekti. Ayağa kalkıp odanın içerisinde bir tur dolaştı. Gergin omuzları, saçlarının arasında dolaştırdığı elleriyle bu yakışıklı adamı hayranlıkla dolu gözlerimle izliyordum. Yakışıklıydı, kesinlikle. Ama aynı zamanda inkar edilemeyecek kadar da güzeldi. Sanki tanrı, bütün lütuflarını Vince’e vermiş ve, vekil olarak atamıştı. Eğer bir tanrı varsa, bir mucizesi olarak Vince karşımda duruyordu.
‘’Doktor nerede kaldı?’’ dedi hiddetle Vince Mchardley.  O sırada kapının çalınmasıyla, içeriye doktor girdi. Sanırım Vince hissetmiş olacaktı.
Doktor temel kontrollerimi yerine getirdikten sonra benimle konuşmaya başladı.
‘’Bana neler olduğunu en başından anlatmalısın ki, hem biyolojik hem psikolojik açıdan aldığın zararları saptayabilelim.’’ Beklentiyle gözlerini bana dikmişti. Hem doktor, Hem Perrel hemde Vince.
‘’Üzgünüm.. ‘’ dedim kısık sesimle sonra gözlerimi Vince’e kenetleyerek . Vince o sırada atılıp sözlerimi tamamladı. ‘’Hatırlamıyor Doktor!’’ bunu öyle bir dile getirip sesiyle nidalamıştı ki, sanki Arjantin ve Şili arasındaki sınırda bulunan İnka uygarlığına ait hiç bozulmamış çocuk mumyalarının ölüm nedenini bilmiyormuş ve bilmezse bütün dünya bunun bilinmezliğinle kavrulacak ve tükenecek gibi söylemişti. Uzun lafın kısası çok önemli bir şeymiş gibi..
‘’Başını tekrar kontrol edeyim belki de gözden kaçırdığım bir darbe vardır.’’ Diyerek ellerini saçlarımın arasında bir şeyler ararcasına yokladı. ‘’ Bir şişlik var fakat bu beyinsel hasar yaratamayacak kadar küçük bir darbe.’’ Ellerini saçlarımın arasından çekti. ‘’Fiziksel bir etkisi yok.’’ Diyerek Vince’e dönüp ne diyeceğini duymak için baktı.
‘’Psikolojik mi yani?’’ Diye sordu Vince.
‘’Fiziksel değil, geriye iki seçeneğimiz kalıyor’’ dedi doktor. Ayağa kalkıp alet erdavatını toparlayıp konuşmaya devam etti.
‘’Psikolojik, yaşadığı küçük travmalardan dolayı kısa süreli bir hafıza kaybı yaşıyor olabilir. Ya da ..’’ dedi cümlesine devam etmeden önce gözlüklerinin altından bana baktı. ‘’Ya da bu küçük hanım birilerini korumak için bize hatırlamadığını söylüyor.’’ Kaşlarımı çatıp önce doktora sonra sırasıyla Vince ve Perrel’e baktım.

Vince başını sallayıp ‘’ teşekkür ederiz Doktor Huxley.’’ Dedi ve kapıdan geçirdi. Kapıyı kapatıp Vince tekrar yanıma oturdu. Bu defa gözlerinde şüphe vardı. Konuşmaya başladığında gözlerindeki şüphenin diline de yayıldığını anladım.
‘’Bana neler olduğunu anlat Otilla.’’ Dedi sinirli sayılabilecek bir ses tonuyla.
Kafamı iki yana sallayıp, soğuk yüz ifademi takındım. Bu soğukluk bana bahşedilmiş bir yetenekti. ‘’Hatırlamıyorum Bay Mchardley.’’ Dedim.
‘’Emin misin?’’ dedi. Kulaklarını açmış ağzımdan çıkacak kelimeleri bekliyordu. O anda bir an Perrel’in yüz ifadesini görebilmek için ona kısa bir bakış attım. Perrel, odanın camına yönelmiş dışarıyı (izlemiş gibi yapıyordu) izliyordu. Bakışım üzerine Vince’in bakışları da Perrel’e döndü.
‘’Bayan Perrel.’’ Dedi. Perrel, ne olduğunu merak eden bakışlarla Vince’e baktı ve ‘’Efendim?’’ diyebildi.
‘’Otilla’yla özel bir şeyler konuşacağım.’’ Demesiyle Perrel başını sallayıp odadan çıktı. Vince’in benimle yalnız konuşmak istediği şey, ona yalan söyleyip söylemediğimi öğrenmekten başka bir şey değildi. Gözlerini tekrar gözlerime bağladı ve konuşmaya kaldığı yerden devam etmeye başladı.
‘’Bak Otilla.. Eğer gerçekten hatırlamıyorsan, hatırlamana yardımcı olacağım ve hatırladığında o adamları avcumun içine alıp ezeceğim fakat, doktorun dediği gibi bir durum varsa eğer benden gizlememelisin.’’
Boğazını temizledi ve hızlı, yüksek sesle konuşmasına devam etti.
‘’Bana her şeyi anlatmalısın Otilla. Hatırladığın her şeyi..’’
Başımı önce önüme eğim kucağımda toparladığım ellerimde gezdirdim daha sonra soğuk bir ifadeyle konuşmaya başladım.
‘’Bakın Bay Mchardley, eğer olanları hatırlasaydım bunu sizden asla gizlemezdim. Beni döven, canımı bu kadar acıtan ve vücudumda bu kadar iz bırakan bir adamı ya da bir kadını koruyacak kadar aciz bir kişiliğim yok.’’
‘’O zaman bana ne hatırladığını anlat.’’ Diye üsteledi.
‘’Otelden çıktım ve hazır kasabaya gelmişken belki birkaç kitap alabilirim diye düşündüm.’’bir süre duraksadım çünkü hikayenin bu kısmında Perrel’le karşılaşıyorduk ve film başlıyordu. ‘’Daha sonra, kitapçıya giderken eski evimin önünden geçtim ve..’’ Nefesimi sesli bir şekilde bıraktım. ‘’Bu kadar Bay Mchardley. Başka bir şey hatırlamıyorum.’’
Ellerini huzursuzca gezdirdiği saçından çekti.
‘’Pekala.. öyle olsun.’’ Dedi ve  odamdan çıktı. Arkasından yalnızca bakmakla yetindim. Yorgundum, halsizdim ve gerçekten daha sabah dayak yemiş birisi için çok fazla hareket etmiştim. Yatağıma uzandım ve yayıldım. Vücudum güzel yatakla bütünleşirken aslında gerçekten de çok yorulduğumu hissettim. Yorganın altına girip rahat bir uyku çekmek için can atarken kapım açıldı ve içeriye Perrel girdi. İçeriye girenin o olduğunu görünce hiç istifimi bozmadım ve yorganın altında kıvrılmaya devam ettim.
‘’Vince’le ne konuştunuz?’’ dedi direk konuya girerek.
‘’Seninle ilgili değil.’’ Dedim. Başımdan bir an önce gitmesini istiyordum. Sadece birkaç saat uyumak istiyordum.
‘’ Ne konuştuğunuzu bana söyleyeceksin şekerim.’’ Dediğinde yatağımın kenarına oturdu ve bir eliyle omzuma bastırdı. Elini itip sırtımı ona döndüm.
‘’birkaç saat uyumama izin vermediğin müddetçe sana tek kelime dahi söylemeyeceğim şekerim.’’ Dedim. ‘şekerim’ kısmını onun söylediği gibi söyleyerek onu taklit ettim.
‘’Aman iyi, ama uyandığında bana her şeyi anlatacaksın. Yoksa bir daha kimseye bir şeyler anlatamazsın.’’ Havaya tehtid tütsüsünü yakıp gitmişti. Gitmesiyle oluşan rahatlamayla yatakta bir kere daha kıvrılıp yorganıma daha bir sarıldım. Yorgunluk göz kapaklarıma külçe bağlamıştı ve beni uykuya doğru çekiyordu.

Perrel’in o dillere destan(!) sesiyle uykumdan uyandırıldım.
‘’Hadi uyan artık.’’ Diye beni dürten Perrel’e uyku mahmurluğuyla bir bakış atıp ‘’Saat kaç?’’ dedim.
‘’Akşam oldu, uzun zamandır uyuyorsun. Akşam yemeğine inmeliyiz.’’ Ellerini beni sallamak için tuttuğu omuzlarımdan çekmişti.
‘’Ben uyumaya devam etmek istiyorum. Aç değilim.’’ Yastığıma daha çok sarılmak için sol tarafa doğru kıvrıldığımda karnımda bir ağrı ve sağ gözümde bir zonklama hissettim.
‘’Ölümüne mi susadın? Bir şeyler yemezsen zafiyet geçireceksin.’’ Sertçe bu cümleyi söylediğinde içimdeki Otilla küçük bir kahkaha patlattı. Ölümümü isteyeninde, ölmememi istemeyeninde Perrel olması gayet çelişkiliydi.
‘’Bırak, kalkarım şimdi.’’ Diyip yataktan yavaşça doğruldum ve lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra hafif ayılmıştım.
Odaya tekrar girdiğimde Perrel beni sorguya çekmek için hazır bir pozisyonda oturuyordu. Gözlerimi devirerek ondan yana yürüdüm.
‘’E hadi yemeğe inmiyor muyuz?’’
‘’Senin bana anlatacakların var küçük hanım.’’ Dediğinde bu kadından kurtulmanın tek yolunun olanı biteni anlatmak olduğunu biliyordum.
‘’Sadece ne hatırladığımı sordu.’’ Dedim söylediklerimin nasıl bir ifade yarattığını görmek içinde Perrel’i izliyordum.
‘’Sonra?’’
‘’Kitap almak için çıktığımı, eski eve doğru ilerlediğimi ve ondan başka bir şey hatırlamadığımı söyledim.’’ Omuz silktim.
Perrel ayağa kalkıp bana doğru bir adım attı ve işaret parmağını yüzüme sallayarak konuşmaya başladı.
‘’Eğer bu dediklerin dışında bir şeyler söylediysen bu senin için gerçekten iyi olmaz. Hiçbir şey hatırlamadığını söylemeye devam et. En azından bu tarz bir yalan uyduracak kadar akıllıymışsın.’’
Yeniden gözlerimi devirdim.
‘’Her neyse, artık yemeğe inebilir miyiz?’’
‘’Eğer bütün olanları Vince’e söylersen..’’ cümlesini tamamlamasına izin vermeden kapı çalındı ve odaya Vince girdi.
Tek kaşını soru sorar bir edayla kaldırıp konuştu.
‘’Otilla bana neyi söylemeyecekmiş Bayan Perrel?’’


NOT: Arkadaşlar öncelikle içime sinmeyen bir bölüm olduğunu söylemek istiyorum. Hatalarım, kurgu yanlışlıkları ya da buna benzer sorunlar olabilir. lütfen gözünüze çarpan noksanlıkları bana mesaj yoluyla iletin. 

Beğenilerinizi oylarınızla görmek istediğim kadar, eleştirilerinizi de yorumlarla ifade etmenizi istiyorum. Hikayemin gidişi yönünde tereddütlerim var bana yardımcı olur musunuz?

OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER!

OdelinaWhere stories live. Discover now