Birinci Bölüm-Üçüncü Kısım

75.6K 2.8K 204
                                    

"Neden gelmediği hakkında hiçbir fikrim yok."

Bora cekedini çıkardığı gibi yatağının üzerine fırlattı. Gömleğinin ilk iki düğmesini açtı ve düzgünce taranmış saçlarını elleriyle gelişi güzel dağıttı."O kadar uğraş hanımefendi yüzünden boşa gitti. Ben bu tür kader oyunlarını sevmem Eşref. Ben basit raslantılara, tesadüflere inanmam. Eğer o kadınla bu gün karşılaşamazsam bu mutlaka yarın olmalı. Beni anlıyor musun?"

Eşref sesini çıkarmadı. Bora'nın bu kadar hazırlandığı karşılaşmanın gerçekleşmemesi onun da hiç hoşuna gitmemişti.

"Hazer Durukan'ın dosyası yarın sabah elimde olacak. Ne yer ne içer, nerde gezer her şeyi bilmek istiyorum!"

Ona bunun imkansız olduğunu anlatmak zahmetine girmedi Eşref. Eğer o dosyayı yarın görmek istiyorsa yarın masasında bulurdu. "Tamam, ağabey. Zaten çoktan verdim ben talimatı. Dosyayı yarın masanda bulursun."

Bora başını salladı."Bu gülünç oyun bitsin artık, Eşref. Yoksa dayanamayıp şu Kabil denen herifin evini taramalı tüfekle tarayıp, o evde tek bir canlı bırakmayacağım!"

*****

Ertesi sabah Hazer, Abdi'nin yatak odasında, adamın içeri girmesiyle onu şaşırtamamanın sevincini yaşadı gizli saklı. Neredeyse her gün Abdi'nin evine anahtarıyla girer onunla birlikte kahvaltı ederlerdi. Genç adamın buna alışmış olması hoşuna gidiyordu.

"Ben bu yatağı cidden seviyorum Abdi." Genç adam ıslak saçlarını kuruturken kadının yatağını dağıtmasına içerlese de, onu uyarmadı. Bazı şeyler hiç değişmezdi.

"Kabil dün bana neden gelmediğimi sorunca, senin tecavüzcünden bahsetmek zorunda kaldım!"

Elindeki fönle bir kaç saniye aynadan yataktaki kadına bakıp ardından yüzünü dönmüştü. "Tecavüzcüm? Yoksa beni becerdiğini mi söyledin Kabil'e?" Gülüyordu.

"Yok, sadece onunla biraz eğlendiğini söyledim." Hazer yüzünü yastığa gömerken konuşmayı sürdürdü. "Hiçbir şey söylemediğimi biliyorsun Çavuş! Sadece sen dün geceyi sormayınca ben lafı açtım."

"Hala yaşadığını görünce ne olduğunu sormama gerek olmadığını düşündüm!"

"Benimle evlenecek birini bulmuş! İsmini söylemedi. Niye biliyor musun?"

Abdi fön makinasını kapatıp yatağın ucuna ilişti.

"Öğrenirsem sana da söyleyeceğim çünkü. Sen de araştıracaksın ve adamı beğenmezsen büyük ihtimalle kellesini uçuracaksın."

"Kabil'in her zaman çok zeki bir adam olduğunu düşünürüm."

Hazer'in yeşil gözleri pırıltılarla canlanmıştı. Doğruldu, iri adama kemik bekleyen bir köpek gibi baktı."Ciddi olamazsın! Onu öldürür müsün gerçekten?"

"Sen de müstakbel damadı öldürmemi istiyorsun herhalde? Ölümden bahsetmek senin için ne kadar da kolay olmuş!"

Genç kadının gözleri canlılığını yitirip adeta dalından koparılmış bir gül gibi soldu. Gözlerinde daha saniyeler önce baharın canlılığı varken şimdi bir kış kadar soğuk ve sönük bakıyordu. Kendini yeniden yatağa bırakırken ruhunu hüzün bulutları çoktan sarmıştı. Yüreğine oturan kasvetle neredeyse ağlayacaktı."Öldürmek zor olmalı Abdi..." Gözlerini tavana dikmiş, sağ elinin üç parmağı ile sarı saçlarından bir tutamı evirip çeviriyordu. "Bazen sana çok imreniyorum. İnsanları kolayca öldürdüğün gibi unutabiliyorsun da. Sahiden Abdi göründüğün kadar umursamaz mısın? Öldürdüğün insanları unutabiliyor musun?" Arkadaşı başını salladı sebepsizce. Bu soruya cevap verebilmek çok güçtü onun için. Genç kadın, onun koyu kahve gözlerindeki efkarı yakalayınca yeşil gözlerini tekrar tavana dikti.

Kızıl AyazWhere stories live. Discover now