Kocaman bir çiçek,pahalı bir yemek,pahalı bir hediye.

    Kendisi herhangi özel bir günde bunları ona yapacak değildi.Bu yüzden hoşnut kalmadı bu davranıştan.Dönüş yolculuğunda yine uyuya kalmıştı Beril.Daha doğrusu uyuyor numarası yapmıştı bu sefer.Çok hoşuna gidiyordu babasının kucağında taşınmak.Bu da minik kızın küçük bir oyunuydu.

     Melek eve girdiğinde önce Selma anne'nin odasına girdi,ayaklanan kadına"Dağıtma uykunu,geldik biz." deyip geri kapattı kapısını.

   O sırada Ali de Beril'in kapısını kapadı.Yanına doğru ilerledi.

  Ve o an kanser bir düşünce yine dolandı her yanında.Aynı dünyaya neden sığdırmamıştı onları kader?Neden ayrı kılınmıştı yolları...?

     "Gidiyor musun?"diye sordu sessizce Melek.Gözleri mutfaktaki saate takılmıştı.Uçağına daha çok vardı.Direk havalanına geçeceğini söylemişti bu yüzden devam etti.

"İstersen çay kahve ikram edebilirim."

    Patavatsızlık ettiğini düşündü biran olsun.Belki evine gidecekti.Reddedileceğini düşündü ama bu da işine gelirdi.Fazla samimiyete gerek yoktu.

   O sırada telefon sesi sessiz evin içinde yankılanınca telaşla aradı ceplerinde Ali telefonunu.Hemen açtı telefonu.Arkasında ışığı açık olan mutfağa yöneldi.Konuşurken uyuyan insanları uyandırmamak için balkona geçti.Melek bunu evet olarak kabul etmişti.Çay suyu koydu ocağa.Bu işlemi yaparken kandan mahvolmuş sargı bezine yüzünü buruşturarak baktı.O, telefon konuşmasını bitirene kadar sargısını yenileyebileceğini düşündü.Balkona doğru ilerledi.Hala telefon ile konuşan adama eli ile de işaret ederek "Beş dakikaya geliyorum."dedi.

   Holdeki ecza dolabından malzemeleri alırken kaymıştı birden elinden malzemeler.Sessiz evde büyük bir gürültü çıkarmıştı.Bu gürültüyü duymuş olacak ki Ali gelmişti başına.

"Ne oldu?"

"Bu aralar fazla sakarlaştım."dedi yerdekileri hızlıca toplarken.

"Yardım edeyim,sargı bezi fena olmuş."dedi gözleri sağ elinde.

"Gerek yok!"dedi Melek tez bir cevapla.İstemiyordu.Artık ondan gelen hiçbir yardımı istemediğinin yeni farkındalığı ile.

"Hiç birbirimizin yarasını sarmamış gibi inat etme Melek."dedi.

    Bu cümle her türlü anlama yorulabilirdi.Fakat Melek yarasını sarmak yerine en büyük yarası olan bu adamın bu sözlerini başka türlü anlamadı.Evlilerken bir kez yaralı dönmüştü eve Yağız.Kaçırıldıktan sonra da kendisine Cennet anne ile pansuman yaptıkları günleri kast ediyor olmalıydı.

   Balkona geçtiler.İlkin yaralı sargı bezini açtı adam.Çattı kaşlarını gördüğü manzaraya karşı.

"Ne yaptın eline,çok fena olmuş.Buna dikiş gerekmez mi?"dedi elini avucunun içine alıp,gözlerine bakarak.Hekime yöneltilmişti bu soru.Ama Melek terzi misali kendi yarasına tabip olamamıştı hiçbir zaman.

"Alışkınım ben!"

  İğneleyiciydi sesi.Amacı da oydu.Yıllardır,sürekli dikişlik yara aldığı yoktu,en büyük yaraları karşısındaki adam yüzünden kaçırıldığı zaman açılmıştı.Zaten onlar da ömre bedeldi.Bunu yine hatırlatmak istemişti bir anlık hırs ile.

  Buz gibi dönmüştü adamın gözleri gözlerine.Çekmek istedi o an elini,Ali ise daha sıkı tutup kendine çekti avucundaki eli.Bir şey söylemek için ilk önce aralanmıştı dudakları ama sonrasında derin,kederli bir soluk alıp vermişti yalnız.

Kod Adı:KILIÇOn viuen les histories. Descobreix ara