1.BÖLÜM ~BAŞLANGIÇ~

4.9K 2.8K 772
                                    

[Selam!"Berceste" okuyucuları inşallah hikayemi beğenirsiniz yorumlarınızı eksik etmeyin:):):)]

"Söylenecek bir çok söz varken; sadece SUS ve SABRET..."

~~~~~~~

~Kısa bir tanıtım~

Henüz 18 yaşında lise son sınıf öğrencisi olan üniversite sınavına hazırlanan, okulda suskun sevdiklerinin yanında geveze, korkak ama bir o kadar da cesur olan bir kızım. Ben kim miyim ? Sessizliğin uğultusunda kaybolan kız Biray İMER...

Karanlıktan korkan ama karanlığın içinde olan bir adam. Sevmeyi bilmeyen, sevilmeyi hissetmeyen,hep hor görülmüş ama bir o kadar gözü kara ,cesur ve özgüvenli. O kim mi? O Tamay ARIKAN...

~Kısa bir kesit~

"Her şey için geç biliyorum."
"Hayır geç değil biliyorum yeterki sen sev beni."
"Olmaz yapamam benim gibi birini sevmene izin veremem."
"Verdin zaten...Bırak da mutlu ol!"
"Olmaz yapamam."
"Yapamam deme! İzin ver. Canımı yakıyorsun."
"Olmaz! O deniz gözlerinde öldüğüm kadın olmaz!"
"Neden olmaz? Ya yanlış sandığın doğruysam."
"Sen benim hep doğrum oldun yanlışım olamazsın."
"Neden izin vermiyorsun?"
"Olmaz yapamam."
"Neden ama ya neden ! Olmaz diyorsun. Seviyorsun... Neden? Bana bunu söyle, neden yalvarırım."
"Olmaz işte anla be güzelim!"
"Neden ben senin sevgini haketmeyecek kadar kötü müyüm?"
"Hayır asla...Sen benim karanlık yolumdaki aydınlığımsın,sen benim sessizliğimin içindeki uğultumsun olmaz ama..."
"Neden???"
"Çünkü ben senin sevgini haketmeyecek kadar KÖTÜYÜM."

~~~~~~~~~~~~~~~~~

Alarmın çalmasıyla uyanmam bir olmuştu. Saate baktığımda ise 9'u 5 geçiyordu. Eyvah! Okula geç kalmıştım, neredeyse yarım saatden fazla. Ders 8.30'da başlayamıştı. Ben ise okula geç kalmıştım. Alarm çalmasına rağmen ben niye geç kalmıştım anlamamıştım. Kesin gene ikizim Ayaz'ın bir parmağı vardı bu işte ama neyse. Hızlı bir şekilde okul formamı giymemle evden çıkmam bir oldu. Ben kapıdan çıkarken annemin sesini işittim. Annem arkamdan " Geç yatarsan olacağı buydu kızım. Neyse olan oldu artık. Güle güle! Eve geç kalma kızım." demişti neşeli ve uyaran bir ses tonuyla.

Daha fazla okula geç kalmamak için evin köşesinde bana doğru gelen bir taksi durdurdum. Taksiye binmenin avantaji ve evimin okuluma fazla uzak olmamasi nedeniyle 5 dakika gibi kısa sürede okula vardım. Hızlı hızlı okul merdivenleri çıkıp dersin işlendiği sınıfımı buldum. Sınıf kapısını çaldım. Rasim Hoca o gür sesiyle "İçeri gir!" demişti. Kapıyı açtım Rasim Hoca'ya "Geç kaldığım için özür dilerim hocam." diyerek yerime geçtim.

En yakın arkadaşım Hazal ne oldu niye geç kaldın bakışı atarken ona "Bir şey yok sadece geç uyandım."dedim fısıltı şeklinde.

Derken dersin bittiğine dair okul zili çalmıştı. Her zaman ki gibi öğretmenler masasının yanında ki pencereye geçtim ve o eşsiz güzelliği seyrettim, yani 'gökyüzünü'. Sessiz sakin kendi halinde bir kızdım aslında, pek kimseyle konuştuğum söylenemezdi. Sadece tek Hazal'la konuşurdum. Herkes beni bu kız niye suskun diye aralarında konuşurlarken kulak misafiri olurdum. Ben bu halimden memnundum. Zaten konuşkan bir yapıya sahip kızdım. Fakat sadece okulda konuşmamak her zaman en iyisiydi. Etliye sütlüye pek karışmamak daha iyiydi belkide.

Teneffüste yine aynı yerde pencerenin önünde  dururken bizim sınıfın tabir-i caizse  çapkını Oğuz iki tane kızı kolunun altına almış içeri girmişti. Tabi Oğuz bana laf atmasa olmayacaktı. "Küçük kız yine mi pencere!"demişti. Ona sadece  göz devirmekle yetindim. Gözlerimi Oğuz'dan alıp tekrar o eşsiz güzelliğe bakmaya devam ettim. Her şey çok güzeldi. O mavilik her şeye değerdi. Gökyüzüne baktığımda kendimi buluyorum. Sessizliğin uğultusu kulaklarımda çınlıyor. Böylesine huzur bulduğum tek yer belkide.

&

Nihayet eve gitmek için son okul zili çalmıştı. Hızla okuldan çıktım. Eve doğru yürümeye başladım. Bugün nedense okul çıkışı yürümek istemiştim. Zaten fazla uzak sayılmazdı okul evime. Ağır adımlarla eve doğru yürüyordum. Çevreye bakarak eve giderken gözlerim bir noktaya takılmıştı.

Gözlerimin takıldığı yere doğru bakarken bir adamın benden olsa olsa  bir kaç yaş büyük olan genç adamı ite kaka bağırdığını gördüm. O kadar çok yüksek sesle bağırıyordu ki seslerini ben bile duyabiliyordum buradan. Çocuğa "Ben sana demedim mi? Onlara bulaşmayacaksın benim dediğimi yapacaksın sadece diye."demişti keskin ve korkutucu bir ses tonuyla.

Adam sinirle birkaç bir şey daha söyledikten sonra çocuğun yanından ayrılmıştı. Bende hızla o tarafa doğru ilerledim. Çocuğun "Pislik herif!"deyişini işittim. Aslında derdime ne bilmiyorum. Neden o tarafa doğru yürüyorum. Her neyse artık düştük bir yola dedim ilerlemeye devam ederek.

Genç adam yerinden kalktı. Hızla yürümeye başladı. Arkasından "Afedersiniz!"diye seslendim. Genç adam  arkasını döndü. Bana ne oluyor der gibi bir bakış attı. "Pardon daha deminki adam neyiniz oluyor?"demiştim ki. Genç adam "Sanane!"dedi. Ben olduğum yerde biraz sersemleşmiştim. Aslında adam doğru söylüyordu banane ama benim şu iç sesim. Ahhh! Benim şu iç sesim yok mu? Beni meraktan çatlatıyordu. Zaten başıma ne geliyorsa bundan dolayı geliyordu. Fazla meraklıyım doğrusu.

Ben kendi telaşeme dalmış kendimle konuşurken genç adam ortadan kaybolmuştu. Ne ara gitti farkedemedim. Sağa sola iyice baktim. Nereye gitmiş olabilir ki dedim kendi kendime.

Tam arkamı dönüp neyse demiştim. Gür bir ses etrafta tekrardan yankılanıyordu. Gür sesin geldiği yere doğru yürüdüm. Bir de baktım ki daha deminki ve birkaç adam genç adama ağız burun dalmışlardı. Her tarafı kan içerisinde yerde yatıyordu. Hemen yanına gittim. Çantamdan bir peçete çıkardım. Onu doğru peçeteyi alması için uzattım. Fakat beni duymamıştı bile. Bakışlarını yere sabitlemişti. Yanına doğru  hafifçe yaklaştım.

Genç adam o hengamenin ortasında sadece şu iki kelimeyi söylemişti. "SUS ve SABRET"...

~~~~~~~~~

Vote ve yorumlarınızı bekliyor olacağım...🌸

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin