9. Bölüm

5.6K 388 23
                                    

Rahatsız koltukta kıpırdandım. Bulunduğum yerden memnun olduğum kadar bulunduğum durumdan memnun değildim.

Gözlerimi ellerime çevirdim. Stresli olduğum anlardaki gibi parmaklarımla oynuyordum. Bay Jeon'un boğazını temizlediği sesi ilişti kulaklarıma ve bizi yakaladığı anda tutulduğum utanç duyguyu bir kez daha yapıştı yakalarıma.

Bizi öyle görmüş benim o berbat durumdan kurtulmamı sağlamıştı. Yoongi ile ufak bir atışma geçirmişlerdi. Şans oydu ki tartışma büyümeden Yoongi'nin babası onu arayıp şirkete gelmesini söylemişti. Önemli durumlar ve anlaşmalarda Yoongi'yi şirket tanısın diye yanında taşırdı.

Atışma büyümeden biz Bay Jeon ile yalnız kalmıştık bile. Şimdi ise onun odasındaki koltukta oturmuş utançla bana söylenmesini , beni ayıplamasını bekliyordum.

Görüş alanıma bir çift siyah ayakkabı girdiğinde gözlerim istemsizce açıldı. Uzaktan ben yüzüne bakmadan bağırsa ve salsa olmaz mıydı? Gözlerinin içine baktığımda bana öfkesini dinlemek beni ağlatırdı. Ağlarken görünmeyi sevmiyordum.

Yutkunup başımı biraz daha eğdim. İmkanı varmış gibi.

Çenemde hissettiğim parmaklarla kalbim atışlarını dışardan hissedebilecek kadar hızlandırmıştı. Parmakları bu kadar yumuşak mıydı? Ben ufacık bir dokunuşu ile böyle havalarda gibi mi hissedecektim?

Titremeye başlayan ellerimi belli olmasın diye birbirine geçirdim. Çenemdeki parmakları ile biraz zorlasam bile sonunda başımı kaldırdığında bakışlarının odağı gözlerimdi. Gözlerimi gözlerinden çekememek beni gererken hafif bir nefes soludum.

Bu mesafeden çok daha güzeldi. Yüzü ona dokunmam onu sevmem için bağırıyor gibiydi. Fazla kusursuz duruyordu.

Koltuğun karşısındaki sehpanın üzerine oturdu. Ancak elini çenemden çekmedi. Çekse kaçacakmış kadar paniklemiş ve heyecanlanmıştım.

"Neden utanıyorsun?" diye sordu sessizce. Sanki biraz daha sesli konuşsa ruhumu Tanrı'ya verecekmişim gibi hissediyordum. Ses tonu derstekinden daha güzel geliyordu kulağıma. Melodi gibi.

"Bu şekilde görmenizi istemezdim efendim."

İçten içe sesimi kaybetmemiş olmama sevindim. Çünkü konuşamamaktan yada kekelemekten çok korkuyordum.

"Bana ne olduğunu anlatacak mısın? Bunun normal bir sevgili sırnaşması olduğunu sanmıyorum Haneul."

İsmimi biliyor muydu? Nasıl sevmediğim ismim onun dudaklarından bu kadar güzel çıkmıştı peki? Bir prenses ismini telaffuz eder gibi etmişti.

Benimle ilgili meraka düşmüştü, endişelenmişti ve ben şu an ölsem tereddütsüz mutlu ölecektim. Hala parmağı bana dokunurken ve ismimi böylesine güzel söylemişken.

Keşke anlatabilseydim diye düşündüm. Fakat imkansızdı.

"Sadece eğleniyorduk Bay Jeon. Üzgünüm böyle görmenizi istemezdim."

Sıkıntıyla derin bir nefes verdi. Aklındaki saç tutamları nefesi ile titreşirken onu aklıma kazımak için tek fırsatım olduğunu geçirdim içimden. Bir daha bu kadar yakın olur muyduk ki?

"Bunun sadece eğlenmek olmadığının farkındayım. Kimse eğlenirken ağlayacakmış gibi durmaz. Başka bir şeyler dönüyordu değil mi?"

"Hayır efendim. Biliyorsunuzdur biz sevgiliyiz ne olabilir ki?"

Onunla ilk yakınlığımızı yalanlarla batırmak istemezdim. Keşke böyle olmasaydı. Gözlerimi yanağında gezdirdim. Ufak bir izi vardı. Kendi derdimi bırakıp o izin hikayesini düşündüm. Deli gibi merak ettim onun teninde iz bırakan yaranın hikayesini. Hatta bu dilime yara bile oldu.

Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin