33. Bölüm

124 11 8
                                    

Merhaba güzel okuyucular, hala buralarda mısınız bilmiyorum. Sadece Haneul'u unutulmuş sayfalar arasında buldum bugün. Bir sona ihtiyacı olan karakterimi yarım bırakmaya devam etmek istemedim. Haneul benim acılarım, kırıklıklarımın toplamı. Benim için bir karakterden daha fazlası. Günah çıkarır gibi ona yükledim tüm çığlıklarımı. Hala okumaya devam eden var mı bilmem ama ben Haneul'a bir son borçluyum. Güçlendim diye seni arkamda bırakmayacağım Haneul, acılarımı seni yazarak hafiflettim, teşekkür ederim.

Alt dudağını kavradığımda çalan kapı zili Haneul'un beni üzerinden büyük bir hışımla atmasına sebep olmuştu. Kendimi yerde bulduğumda acıyan kalçam için içimden sızlandım. Lanet olası Kim Taehyung'u neden aramıştım ki!

Sessiz inlemesiyle gözlerimi Hanneul'a çevirdim. Elini dudağının üzerine koymuştu. Beni o kadar hızlı üzerinden atmıştı ki, dudağını ısırmıştım refleks olarak. Tanrım, aptal Jeon.

Yerimden aceleyle kalkıp onun yanına gidecekken elini durmam için kaldırdı.

"S-sen kapıya bak, sorun yok." Şaşkınlıkla aralanmış gözleri, dudağının üzerine koyduğu küçük narin eli ile şuan bile çok güzeldi. Kulağımda devamlı tekrarlanan ve artık bir çınlama sesine neden olmuş kapı sesine içimden küfrettim.

"İyi misin güzelim?" Canını yakmayı istememiştim. Öylesi güzel bir anı bok eden Kim Taehyung'a bunun hesabını sormalıydım.

Başını hızlıca salladı.

"Artık lütfen kapıyı aç." pembeleşmiş yanakları sırıtmama sebep olurlar başımı salladım. Utanırken bile güzeldi!

Aceleyle kapı tarafına ilerledim. Hala o lanet olasıca parmağını zilden çekmemişti. Bana o zili söküp attıracaktı belli ki. Biraz daha bu sesi duyarsam kafayı yiyecektim. Hole girdiğimde pişkince sırıtan Taehyung'u ve zilin üzerinden hiç çekmediği elini gördüm. Zaten kapıyı açmış ve hole girmişti. Rahatsızlık vermekte dünya markası ilan etmeliydi onu.
Öfkeyle kaşlarımı çattım.

"Madem anahtarın var içeri girip salonda beklesene beni." dedim dişlerimin arasından. Bu şerefsizi sevmesem çoktan dövmeye kalkmıştım.
Omuzlarını silkip yanımdan geçti. Salona ilerlerken alaylı sesi tüm holde yankılandı.

"Seneler sonra kızı bulmuşken müsait olmazsınız diye düşündüm."

"Haneul duyacak düzgün konuş." diye tısladım. Zaten benden utanıyordu, daha fazla onu utandıracak herhangi bir şey yaşasın istemiyordum.

Salonun başındayken elindeki torbayı bana doğru uzattı.

"Bilmiyor mu onun için kafayı yediğini?" Eliyle kafasının yanında daireler çizip bana deli dediğinde kollarımı göğsümde bağladım ve istikrarla mırıldandım.

"Seni döverim."

"Ya sen öğretmen değil misin? Jungkookie seni şikayet edeceğim. Hiç örnek değilsin."
Mızmızlanmasına arkanı dönüp odaya doğru giderken cevap verdim.

"Bunları ona verip geleceğim, zili çalmadan bekle."

Odanın kapısını araladığımda yatakta elleriyle yanaklarını tutmuş kendi kendine fısıldaşırken duydum. İçimdeki kıkırtıyı bastıramadığımda gözleri bana döndü. Çok çok güzeldi.

Şakın suratı yine utançla büzülürken kapıyı ardımdan kapatıp yanına ilerledim. Önünde çömelip diz çöktüğümde yüzündeki ellerini ellerimle tutup aşağıya doğru indirmiştim. Yumuşak yanağına ufak bir öpücük kondurdum. Yumuşacık yanaklarını öptüğümde en tatlı çilekleri yiyormuş gibi hissetmem doğal mıydı ki? Kalbimi hızlandırıyor, başımı döndüren bu kız beni bu evrende pervaneye çevirebilecek yegane bir hazineydi.

Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin