Bölüm 23 (Angela'nın gözünden)

39 0 0
                                    




"Bugün ne yapacağız?" diye soruyordu Christie, minik işaret parmağıyla cama hafifçe dokunarak.

"Chris sinemaya gitmek istiyordu, sen de ister misin?"

"Frozen'a gidebilir miyiz?"

"Sana daha önce de söyledim, o artık sinemalarda değil."

"Ama ben Olaf'ı görmek istiyorum!"

"Üzgünüm Christie ama o artık sinemalarda gösterilmiyor."

"Neden ki?"

"İşte."

"Neden işte?"

"Çünkü şu an yaz?" bunu daha çok bir soru sorar gibi söyledim, halbuki daha sonbahardayız. Umarım fark etmez.

"Yaz değil ki şapşal" deyip kıkırdadı.

İç çektim çünkü biliyordum ki bu konuşma daha fazla uzayacaktı. Onu kucağıma alıp koltuğa oturttum, ben de yanına oturdum.

"Parka gitmeye ne dersin?" diye sordum.

Önce birkaç saniye düşünür gibi yapıp sonra çığlık atarak "Evet! Park park park! Parka gidelim!" diye koltuğun üzerinde zıplamaya başladı.

Christie'nin ceketini giymesini birkaç dakika bekledikten sonra (fermuarı kendisi kapatmak istiyormuş da) sonunda hazırdık. Dışarısı oldukça soğuktu, çok fazla dışarıda kalmak için ısrar etmez diye umuyordum.

"Ryanie'ye de sorabilir miyiz bizimle gelmek ister mi diye?" dedi.

"Onun adı Ryan ve hayır, meşguldür o." diye yalan söyledim, Christie Şükran Günü'nden beri Ryan hakkında sorular sorup duruyordu.

Suratını asıp "Hayır, o Ryanie. Aynı Christie gibi." dedi.

Ona kahkaha atıp Ryan'la gittiğimiz ilk partiyi hatırladım, oradaki sinir bozucu kız da ona "Ryanie" diye sesleniyordu.

"Geçen gün ona ne sordun?" diye sordum, çünkü onu nasıl güldürmeyi başardığını merak etmiştim.

"Ne zaman?"

"Şükran Günü'nde."

"O ne zamandı?"

Christie sürekli bir şeyleri unutuyordu, en azından öyle olduğunu söylüyordu ama ben bunların yarısına inanmıyordum.

"Birkaç gün önceydi işte." dedim ona.

Dudaklarını büzüp işaret parmağını havaya kaldırdı, "Bilmiyorum." dedi.

"Emin misin?"

"Yeşil bezelye olabilir, o zaman yeşil bezelye mi yiyordum?"

"Hayır." deyip kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum.

"Aaa..." dedi. Konsantrasyonu kaybolmuştu, etrafa bakıp keyifli olduğunu belirten sesler çıkarıyordu. Yürüdüğümüz süre boyunca elimi sımsıkı tutup bir ileri, bir geri hareket ettiriyordu.

Neredeyse parka yaklaştığımız sırada Christie elimi bırakıp yolun diğer tarafına doğru koşmaya başladı. Tam "Koşma!" diye bağıracaktım ki, kimin için koştuğunu gördüm.

"Ryanie!" diye bağırdı Ryan'a doğru koşturarak. Ryan, evinin kapısının önünde elleri cebinde dikiliyordu. Christie kollarını Ryan'a, daha doğrusu bacaklarına dolayıp ona sımsıkı sarıldı. Ryan elini Christie'ye uzanabildiği kadar uzatıp dokundu, çünkü Christie çok küçüktü ve Ryan ayakta durduğu için çocuğa yetişemiyordu.

Yukarı doğru Ryan'a bakıp "Bizimle parka gelecek misin? Noooooolur." dedi hala Ryan'ın bacaklarına sarılı haldeyken.

Ryan gülümseyip ona baktı, sonra da bana. Ben hiçbir şey söylemedim.

Unutmak İçin HatırlaWhere stories live. Discover now