Bölüm 27 (Ryan'ın gözünden)

23 1 4
                                    

Son üç gündür uyumak dışında çok az şey yapmıştım. Uyanıkken, mutsuzluk ve kafa karışıklığı arasında gidip geliyorum. Uyuduğum zaman hiçbir şey hissetmiyorum.

Son birkaç gün içinde olanları düşünüp duruyorum. Zaman geçtikçe her şeyin benim için daha da fazla karmaşıklaştığını hissediyorum. Her şeyle savaş halinde gibiyim. Artık neyle ilgili, ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum.

Her şey arapsaçına döndü.

Telefonumu elime aldığımda bir adet sesli mesajım olduğunu belirten bildirimle karşılaştım. Bu yeni bir şey değildi, sekiz aydır oradaydı.

Asla dinlemedim.

Candace'la son görüştüğümde bana o sesli mesajı dinlemem gerektiğini söyledi. Bunu yapmanın beni daha iyi hissettirebileceğini söyledi. Ama ben bir türlü oynat tuşuna basamamıştım. Çünkü ne olduğunu bilmediğim için korkuyordum.

Sanırım hayata devam etmekten de korkuyorum. Eğer o mesajı dinlersem Angel'dan kalan son parçayı da kaybedecekmişim gibi hissediyorum.

Onu kaybetmek istemiyorum.

Sesli mesaj, olay gecesinden. İşte bu yüzden dinlemedim.

Angel öyle bir anda ölmedi. İnsanlara böyle söylüyorum, çünkü onun kaza sonrası bir süre hayatta olduğu gerçeğini düşünmek istemiyorum.

Böylece çok suçlu hissetmeyecektim.

Beni, ameliyata girmeden önce aramıştı.

Sesli mesajın 11:33'te gönderildiği yazıyor. Angela, 05:04'te öldü.

Telefondaki isminin yanında hala emojiler var. Rehberdeki kayıtlı fotoğrafı hala aynı.

Muhtemelen hayatımda değişmeyen tek şey buydu.

Bir sesli mesaj, çok fazla anlam taşıyabilir.

Kaza gününü çok fazla düşünmemeye çalışıyorum ama o gün, bütün kasvetiyle üzerime doğru geri geliyor. Çok net hatırlıyorum. Bütün detaylar zihnimde. Bazen diyorum ki hatırlamazsam belki gerçek değildir. Belki de gerçekten olmadı. Ama biliyorum ki bu imkansız ve zamanı geri alamam.

En çok unutmak istediğim şey bu ama yapamıyorum.

"Artık hayatına devam etmelisin." dedi Artık.

"İstemiyorum." diye mırıldandım.

"Gördüğün gibi o devam ediyor. Ayrılıktan pek de etkilenmişe benzemiyor."

"Bu çok iyi geldi." dedim.

"İki hafta oldu..."

"Neredeyse bir yıllık bir ilişkinin ikinci haftası!"

Telefonum titredi, Angel'dan bir mesaj gelmişti.

Sizin eve doğru geliyorum, konuşmamız gerek.

"Buraya geliyor!" dedim Archie'ye koltuktan zıplayarak. "Nasıl görünüyorum? Duş almadım!"

"Sakin ol, Angel'dan bahsediyoruz. Seni geçen yıl sevdiyse, bu yıl da sevecektir."

"Sence bana söylemek istediği şey ne? Tekrar birlikte olmamızı istemiyordur, değil mi?"

Archie omuz silkti. "Bilmiyorum, belki de senden kendisine olan saplantına bir son vermeni isteyecektir."

"Ben saplantılı değilim."

"Evet, öylesin. Gördüğün günden beri onu seviyorsun."

Onu beklerken birkaç endişe dolu dakika geçti, Archie de bu sırada bana Angel'la ilgili büyük umutlara kapılmamam gerektiğini söyleyip duruyordu. Yakınlarda yaşamasına rağmen Angela ortalıkta görünmüyordu. Trafiğe takıldığını düşündük. Yarım saat geçti. Siren sesleri duymaya başladık, bir sürü siren sesi.

Unutmak İçin HatırlaWhere stories live. Discover now