Bölüm 3 (Ryan'ın gözünden)

463 29 3
                                    

"Günaydın Ryan!" diye neşeli bir ses yükseldi mutfağa girdiğimde. Bu ani neşe karşısında kaşlarımı kaldırmaktan başka bir şey yapamadım. Babamı böyle hatırlamıyordum. "Biraz mısır gevreği ister misin? Şanslı günümdeyim, çünkü favori mısır gevreğinin Lucky Charms olduğunu hatırladım." Lucky Charms benim favorimdi ama artık değil. Artık ondan nefret ediyorum. Aslında eskiden sevdiğim hemen hemen her şeyden nefret ediyorum. Lucky Charms beni mutlu edip, neşelendirirdi. Ayrıca bana onu hatırlatıyor. İşte flashback de geldi, hoşgeldin flashback! (İnsanın eskiden yaşadığı olayları veya o zamanları hatırlaması)

"Ne yiyorsun?" diye sormuştum.

Ağzında pembe bir kalp şeklinde marshmallowla, "Marshmallow!" demişti.

"Bunlar benim Lucky Charm mısır gevreğimin içindeki marshmallowlardan mı?" diye sorup, kasenin içinden bir tane alıp ağzıma atmıştım.

"Kesinlikle. Bu en iyi marshmallow çeşiti!" demişti.

Ee şimdi ben kahvaltıda ne yiyecektim? Artık Lucky Charms'dan nefret ediyordum ne de olsa...

Elimi saçlarımın arasında gezdirirken masaya geçtim. Ben Lucky Charms hatıralarını hatırlarken babam da mısır gevreğini doldurmuş, kaseye süt dolduruyordu. Sonrasında iki kase mısır gevreğiyle masaya geldi. Karşıma oturup gülümsedi.

"Gece iyi uyudun mu?" diye sordu.

Mısır gevreğiyle dolu kaseyi ittim, bu da masaya, kaseden biraz süt dökülmesene sebep oldu. Babam kızgınlık ve şaşkınlıkla karışık kaşlarını çattı ama yine de mısır gevreğinden yemeye devam etti. Ben ise parmaklarımı masaya tıklatıyordum.

Babamın bu kadar tölerans göstermesi canımı sıkmıştı. Beni artık iyice tanımıyordu bile. Onun tanıdığı 14 yaşında mutlu bir Ryan'dı. Sesi kesik, depresif 17 yaşındaki Ryan değil. Öyle ki eskide kalan o insan sanki ben değilmişim gibi hissediyordum. Benim eskiden nasıl olduğumu hatırlamaya çalışmak yerine, hakkımdaki her şeyi unutsa iyi olur. Hiçbir şey eskisi gibi değil, asla da olmayacak.

"Bugün yapmak istediğin başka bir şey var mı?" diye bir sorarak, sessizliği kırmaya çalıştı. "Odan için istediğin bir şeyler var mı?"

Omuz silktim. Dışarı babamla çıkmak istemiyordum, tek başıma gitmeyi tercih ederdim.

Kaşığını kaseye bırakıp bana baktı.

"Pekala, bugün benim bir beyzbol maçında bulunmam gerek, minikler takımında koçluk yapıyorum. Gelmek istersen beklerim, belki yardımın da dokunur."

Gözlerimi başka yöne çevirdim. İki yıl önce beyzbol oynuyordum, evet. Üniversiteler sürekli beni almak istiyordu ama bu benim işim değildi. Bunu sadece babamı mutlu etmek için yapıyordum, ama taşındığına göre artık beyzbol oynamamda bir amaç yoktu. Ben küçükken babam bana beyzbol konusunda sürekli pratik yaptırırdı. Mümkün olabildiği kadar en iyi beyzbol oyuncusu ben olmalıydım, öyleydim de. Ama beyzbolun her bir zerresinden nefret ediyordum. Eğlenceli hiçbir şey yoktu. Sadece yapılabilecek bir şeydi o kadar. Aynı zamanda bu, babamın bana göz kulak olması için etrafımda bulunduğu başka bir şeydi.

Babam ve benim aramızdaki ilişki asla harika olmamıştı. O sürekli beyzbol ve işine odaklanmış, hatta bu ikisine takıntılıydı diyebilirim. Avustralya'nın en büyük beyzbol takımlarında menajerlik ve koçluk yapıyordu. Benimle iletişimde bulunduğu tek konu beyzboldu.

Asla bana günümün nasıl geçtiğini sormazdı, asla beni dondurma yemeye götürmezdi. Beni sadece beyzbol maçlarına götürürdü. Beyzbol, bizim yaşadığımız ülkede pek popüler değildi ama babama göre en popüler spor buydu. Ama bir gün beyzbola verdiği değerin çok fazla olduğunu farketti. Buna bir ara vermek gerektiğine karar verdi. Ama artık çok geçti, çünkü tam da annemle ayrılmasının ve tek başına Maine'e taşınmasının gerçekleştiği sıralardı. Aklımda bu olayların çoğu bulanık, belki de çoğunu umursamadığım içindir.

Unutmak İçin HatırlaWhere stories live. Discover now