4. Bölüm " Güneş'in Ayı "

6K 386 123
                                    

Multi: Pansy Parkinson


" Ne senin sonun olabilirim, ne sen benim sonum olabilirsin. "




" Ambra'm." Kız soğuk heykelden vücuduna dokunan kendisi kadar soğuk olmasa da gene de normalden soğuk olan eli hissetti önce. Yanağını okşuyordu.

" Sevgilim... " seslenmeye çalıştı ama sesinin duyulmadığını anladığında içi acıyla doldu.

" Her zaman bir parçam seninle olacak, benim bir parçamın seninle olacağı gibi. " oğlanın gözlerinden bir damla yaş aşağıya doğru süzülürken kız kendini daha da kötü hissetti.

" Değil! Birbirimizden gece ve gündüz kadar farklıyız biz! " kız feryatlar ederken bile oğlanın onu duymayışı kızı bitiriyordu.

" Gün gelecek Ambra'm, sen gece olmayacaksın. Ben senin sabahın ve sen benim gecemdin. Ama artık bitmek zorunda, Ambra'm. Zamanı geldiğinde, ay olacaksın sevgilim. Seni parlatmak için kendini tüketen Güneş'in Ay'ı olacaksın. "




Genç kız çığlık atarak yataktan doğruldu. Gördüğü rüya-anı karışımı şey onu üzmüştü ve kız gözlerinden teker teker akan yaşları hissedebiliyordu. Bu rüya değildi. Anlamıştı kız. Kendisi heykele dönüştükten bir süre sonra sevgilisinin kendisiyle olan konuşmasıydı bu. Ambra rüyaların arasındayken kendisine söylemişti bunu.

" Ay..."güldü kız. Kendisine ayın uyacağını düşünmüyordu. O, geceydi. Her zaman da gece olarak kalacaktı. Belki artık bir sabahı yoktu ama o ne olursa olsun, geceydi.

" Uyandığına sevindim, kahvaltı saati geldi." Odasına giren Pansy Parkinson'a gülümsedi. Elbette diğerlerine tuhaf geliyordu tek kişilik bir odada kalması ancak her şeyi hallettikleri gibi bunu da halletmişlerdi.

" Hazırlanıp geliyorum." Kız bir baş sallamayla odadan çıktığında aynadan kendisine baktı. Sarı saçları hafiften kabarmıştı. Onları güzelce taradıktan sonra formalarını giymiş ve ayağına ayakkabılarını da giydikten sonra sadece dudak rengine yakın bir ruj sürüp odadan çıkmıştı.

Hogwarts koridorları eskisi gibiydi. Heykeller ve tablolar kendisine selam verirken sadece burukça gülümsemişti. Bu tablolar, bu heykeller ona sevgilisini hatırlatıyordu. Onunla bu koridorlarda tanışmışlardı. Bu koridorlarda buluşmuşlardı ve gene bu koridorlarda onunla sonsuza kadar yaşayacağına yemin etmişti.

Acı doluydu. Her zaman acıyla dolu bir yüz ifadesi kalmıştı ona eskilerden geriye. Kendisine bakan herkes kızın acı çektiğini görebilecek bir ifadeydi bu. En iyisi değildi. Hem de hiç değildi ama kendisini toparlaması gerektiğinin de bilincindeydi. O bir Slytherin'di. Her ne olursa olsun, herkes bir Malfoy sansa bile o gerçeği biliyordu. O, Salazar Slytherin'in kızıydı.

" Ambra? " kendisine seslenen sarışına döndü. " İksir dersine gelecek misin? " kız bir baş sallamayla onayladı oğlanı ve onunla birlikte ayağa kalkarak büyük salondan çıkıp iksir sınıfına doğru yürümeye başladılar. " Fazla mutsuz görünüyorsun. "

" Sadece eskiyi özledim. Bu koridorlarda arkadaşlarımla birlikte olduğum zamanı özledim. " Draco bunun üzerine ilk kez bir kıza gerçekten gülümsemişti.

" Belki kabul etmezsin ama ben senin bu zamandaki arkadaşın olurum, Ambra. Ne zaman birine ihtiyacın olursa geleceğim. Gecenin prensesi asla yalnız kalmamalı. " bunun üzerine Ambra da gülümsemişti.

" Söz veriyor musun?" yola devam ederken sormuştu kız. " Gerçekten de hep yanımda kalacağına söz veriyor musun? "

" Bir Malfoy asla sözünü tutmamazlık etmez, Ambra. " kızın kendisine tek kaşını kaldırarak baktığını gören Draco gülerek düzeltti. " Tamam, tamam. Söz veriyorum, Draco sözü hemde! " kız bu sefer gülerek onaylarken oğlan da gülmüştü. 



Niyeyse hep bu kitaba bölüm yazmak istiyorum :) İki günde üçüncü bölüm bu yani :) Eğer böyle devam edersek bir aya finaldeyiz! Gerçi eder miyiz emin de değilim. Ruh sağlığıma bağlı. Her neyse yorum yapın olur mu?

The Curse of Fear ✭ Draco Malfoy ✭Where stories live. Discover now