7. Bölüm "Trelawney"

4.7K 282 59
                                    

Multi: Gion Trelawney


" Geceyi seviyorum, çünkü gecede sen varsın. "



" Hey, Hogwarts'ın gözde çifti! " gelen alaycı sese döndüler iki gençte. Kızın en yakın arkadaşından geliyordu bu ses, Helena Ravenclaw.

" Hel, Slytherin aşkına her zaman bizim romantik anlarımızı bozmak zorunda mısın? " oğlan öfkeyle konuştu. Biricik aşkının en yakın arkadaşı Helena Ravenclaw hayatını resmen onların romantik anlarını bozmaya adamıştı. Aşkıyla ne zaman yakınlaşsa Helena ortaya çıkardı. Rahat rahat takılabilecekleri tek yer Slytherin binasıydı. Her ne kadar iki kız çok yakın arkadaş olsalar da asla birbirlerinin binalarına nasıl gireceklerini bilmiyorlardı. Söylemememişlerdi. Bu onların aralarında bulunan tek sırdı. Belki normal birileri olsalardı söyleyebilirlerdi ancak onlar bir Slytherin ve bir Ravenclaw'dı. Binaları onların soyadlarıydı. Binalarına yaptıkları ihanet, kendilerine yapılmış sayılırdı. Bu yüzden de iki arkadaş da birbirine ne binalarla ilgili bir şey sordu, ne de bir şey anlattı. İkisi de bunun özelliğinin bilincindeydiler.

" Bilirsin, seni sevmem. Hala Ambra ile nasıl olur da çıktığınızı anlamış değilim ve anlamayacağım da. Göreceksin sen! Bir gün mutlaka Ambra'nın senden ayrılmasını sağlayacağım! " kız öfkeyle konuşurken Ambra kıkırdadı.

" Ondan ayrılmam, Helena. " dedi, Ambra ve erkek arkadaşının koluna sarıldı.

" Hah! Bunu o zaman da göreceğiz! " dedi ve büyük bir öfkeyle ayrıldı yanlarından. Arkadaşı o lanet olasına bağlı değildi. Geleceğinin o olmadığını biliyordu, Helena. Çocuk da biliyordu ama buna rağmen onun yanındaydı. Onun geleceğiymiş gibi davranıyordu. Helena buna çok sinir oluyordu!

Trelawney soyu uzun zamandır kâhindi. Gelecekten parçalar görürdü ancak parçalar tam olarak anlatılmak istenen olmazdı. Genç kâhin bir ağaçtan yaprağın düşüşünü görse, bu görünün gerçek şekli olmazdı. Orada anlatılmak istenen birinin gözler önünden düşeceği veya öleceğiydi.

Helena Ravenclaw, o lanet olasıca ile birlikteyken lanet olasıcanın Ambra'ya aşkını itiraf edeceğini anlattığı gün denk gelmişlerdi Trelawney oğlanıyla. Sadece birkaç saniye o salağa bakmıştı ve ardından sadece " Geleceği sen değilsin. Onun geleceği, gelecekte. "

Helena o günü tamamen hatırlıyordu. Nasıl olacaktı bilmiyordu ama Ambra bir şekilde gelecekten biriyle birlikte olacaktı. Kız da, oğlan da bunu biliyordu ancak oğlan bu konuşmayı Ambra'dan saklamasını istemişti ve hiç duymamış gibi davranarak ertesi gün aşkını ilan etmişti.

Helena bir umut Ambra'nın kabul etmeyeceğini sanmıştı ancak Ambra oldukça mutlu bir şekilde kabul etmişti. Helena'nın tek yapabileceği ise arkadaşının bir anlık mutluluğu için ondan gerçek bir sır saklamak olmuştu. Bu Helena Ravenclaw ve Ambra Slytherin'in aralarındaki tek gerçek sırdı. Binaları dışında sakladıkları tek sırdı ve Helena Ambra uykuya daldığında, sakladığı bu sırdan çok pişman olmuştu ancak, iş işten geçmişti ve Ambra gidiyordu. Geleceğe. Gerçek aşkının olduğu zamana.

Ambra'nın geleceğe gideceğini bilse de, Helena bunu hep, zaman döndürücüyle gerçekleşeceğine inanmıştı. Ama o gece... O gece geleceğin zaman döndürücüyle gelmediğini görmüştü. Kendi gözleriyle.



" Ambra'm." Genç çocuk, Helena'nın gözünde ise salak, tek dizinin üstüne çökmüştü ve Ambra'nın elini avuçları arasına almış tam gözlerine bakıyordu. " Sana hep geleceğinin ben olmadığımı söyledim, ama şimdi geleceği bizim yapmanın zamanının geldiğini hissediyorum. " Helena saklandığı sütunun arkasından öfkeyle baktı gence. Bir de geleceğin ben değilim mi demişti, Ambra'ya? Hah!

" Sen her zaman benim geleceğim oldun... " iki gencin aşkla bakışmasına Helena sessizce kusuyormuş gibi yaptı. Nefret ediyordu o oğlandan. Nefret! Yolacaktı onun o parlak saçlarını! Sabah lakabını alacaktı ondan!

" Hayır, Ambra'm. Ama şimdi geleceğin olacağım. Benimle evlenir misin, Ambra Slytherin? " Helena bunun üstüne saklandığı koridordan çıkmak için hareketlendi. O çocuğu kesinlikle öldürecekti. Ancak gelen sert adım sesleriyle durdu. Biri ondan önce bölecekti anlaşılan. Durdu ve izledi.

" Ambra Slytherin! " gür sesli adamın bağırtısı Hogwarts koridorlarında yankılandı. " Sen sadece bana aitsin, kimseyle evlenmene izin vermiyorum! Birlikte olmanıza bir şey dememiş olabilirim ama asla onun soyadını alamazsın! Sen bir Slytherin'sin! Benim değerli mücevherimsin! Ambra'sın sen. Sadece benimsin! " adamın öfkeyle bakan Slytherin yeşili gözleri bu kez oğlana dönmüştü. " Sen ne cüretle benim kızıma evlenme teklifi edersin? Ne cüretle? "öfkeli sesi tüm Hogwarts koridorlarına yayılıyordu. Salazar Slytherin eğer öfkelenmişse, oradan kaçacaktınız. Helena Ravenclaw'ın yapmak üzere olduğu şey de buydu. En azından en yakın arkadaşının gelen sesine kadar buydu.

" Baba! Onunla evleneceğim ve onun soyadını alacağım! Bana karışamazsın sen! " Slytherin kızının da öfkeli sesini duyduğunda Helena bu işin sonunun iyi bitmeyeceğinden emindi. Yerinden tekrar çıkmak için kıpırdandı. İkisini de sakinleştirmeliydi. Aksi takdirde Hogwarts yok olurdu. Slytherin baba-kızın öfkesi tüm büyücülük dünyasının korkusuydu. Güçlüydüler ve güçleri birbirine yakın sayılırdı. Bu yüzden büyücülük dünyasında en korkulanlar olarak zirveye oturmuşlardı. Kara büyüyü hiç çekinmeden yaparlardı ve bu yüzden diğer kurucular biraz da olsa tepki gösterirdi. İkisinin de bu kadar karanlık büyüye batmaları hiçbir kurucunun hoşuna gitmezdi.

Ama Slytherin böyleydi. Godric Gryffindor'un cesareti temsil ettiği gibi, Rovena Ravenclaw'ın zekâyı temsil ettiği gibi, Helga Hufflepuff'ın adaleti temsil ettiği gibi Salazar Slytherin de sinsiliği temsil ederdi. Arkadan iş çevirir ve yılan zehrini boynuna geçirene kadar onun ne yaptığını anlamazdınız bile. İki Slytherin'de soyadını tamamen taşıyorlardı. Ambra, babasına bu kadar çok benzeyen tek Slytherin'di. Bu yüzden de en değerlisiydi.

" Ambra Slytherin! Seni lanetliyorum! Sonsuz bir yaşam boyunca Hogwarts'ın bir heykeline dönüşecek ve geleceğim dediğin bu adamın soyundan gelenleri göreceksin! Bu senin lanetin olacak! Uyuduğun uykuda gerçek geleceğini görecek ama asla ona sahip olamayacaksın! " Helena Raveclaw dondu. Koşarak oradan uzaklaşıp diğer kurucuların yanına gitmeden önce gördüğü en son şey en yakın arkadaşının taşlaşmak üzere olan bedenini arkalarındaki taht şeklinde olan heykele ittikten sonra, heykelde oturur vaziyette tamamen taşlaşması olmuştu.



Eveet! Ambra'nın nasıl heykele döndüğünü öğrenmiş oldunuz! Ayrıca bu bölümde tam iki tane 'No-' hakkında ipucu varr :D Söylemeyecektim ama kendimi tutamıyorum ya! Bulun artık şu No-'yu :D Bu arada yorumlar artmış çook sevindimmmm :**** Lütfen geçen bölümlerde yorum yapanlar gene yorum yapsınnn siz yorum yapınca gaza geliyorum ben :D Bu bölüm eğer 4 farklı kişiden yorum alırsaaa, bu gün bir bölüm daha yayımlarım! Nasıl plan? Bence süpeer! İki tarafın da mutlu olacağı bir plan oldu :)) Haadiii eller klavyeye yorum yapmaya gitsiiin :))

The Curse of Fear ✭ Draco Malfoy ✭Место, где живут истории. Откройте их для себя