26. Bölüm "Nişanlı"

2.6K 187 63
                                    

" Nefes alamıyor gibi hissettim,  sen yoktun. Cennete düşmüş gibi hissettim, sen yanımdaydın."



Ambra her zamanki hayalbozan büyüsünün etkisindeydi. Potter'ın Bellatrix Lestrange'ın arkasından koşmasını izliyordu. Lestrange'ın kendini beğenmiş bir şekilde Sirius'u öldürmesini söylemesi Ambra'nın sinirlerini geriyordu. Sirius Black sonuçta ölmemişti. Üstelik onun olduğu bir ortamda Ambra istemediği sürece ölüm imkânsız gibi bir şeydi.

Ginevra Weasley'in de Potter'ın arkasından gitmesiyle gülümsedi. Ancak kızın karşısına çıkan kişiyle birlikte suratındaki gülümseme yerini sinirle değiştirdi. Kurtadamlarla arası pekiyi sayılmazdı. Vahşiydiler ve kaba. Ambra'nın sinirlerini bozuyorlardı. Sanırım sevdiği tek kurtadam şuanda Harry'e yaklaşmakta olan Remus Lupin'di. Ambra onunla konuşmamıştı hiç ama rüyasından uyandığı sayılı anlarda adamın gençliğini görmüştü. Nazikti ve kesinlikle yardımseverdi.

Bir ateş fırtınasıyla birlikte dikkati dağıldığında bir süreliğine görüntüsü ortaya çıktı ama kendisini hemen toparladı. Gene de Remus Lupin'in kendisini gördüğünü ve kaşlarını çattığını anlamıştı. Gene de bir ihtimal yanlış gördüğünü düşünmesi için anında cisimlendi.

Draco ile beraber üst kata çıktılar. İhtyaç odasına girdiklerinde satın aldıkları güvercini yolladılar bu kez. Tekrar çağırdıklarında güvercin ölüydü.

" Neden olmuyor! " Draco sinirle konuştu.

" Sakin ol, Draco. Hadi, yemeğe gidelim. " büyük salondan içeri girdiler her zamanki gibi Draco'yu sakinleştirmiş değildi. Öncekilerin aksine Draco'yu sakinleştirememişti. Ancak Katie Bell'i görene kadar. İmkânsızdı. Laneti Ambra yapmıştı. Kurtulması mümkün değildi.

Potter'ın bakışları ikiliye döndü. Korkmuş ve şaşırmış bakışlarla Katie Bell'e bakan ikiliye baktığında Draco şokla arkasını dönüp gittiğinde Ambra da hemen onun arkasından koştu. Yeni bir plan bulmalıydı. Potter öğrenirse her şeyi mahvederdi. Düşünceleri içerisinde o kadar boğuşuyordu ki arkalarından gelen Potter'ı hissetmemişti.

Son hızla erkekler tuvaletine giren Draco'nun arkasından girdi. Draco kazağını çıkardı ve aynada kendisine baktıktan sonra yüzüne bir avuç dolusu su döktü.

" Kahretsin, ağlama!" Ambra panik geçirmişti. Kendi planlarının yok olmaya başlaması üstüne Draco'nun korkusu da eklenince ne yapacağını bilemiyordu. " Lütfen, ağlama. " ama Draco onu dinlemiyordu. " Draco! " diye bağırdı ama gene umursanmamıştı.

" Ne yaptığını biliyorum, Slytherin. Onu sen lanetledin, değil mi? Sen ve sahte kuzenin. " Potter'ın sesiyle ikisi de ona döndüler. Ambra planlarının bir bir yıkıldığını hissediyordu. Yenilerini yapmaya ihtiyacı vardı ama zaman yoktu. Draco'yu sakinleştiremiyordu üstelik. Draco, sanki ona verdiği tüm önemi kaybetmiş gibiydi.

Potter'a bir büyü attığında o kadar korku içerisindeydi ki, o kadar umutsuzluk içerisindeydi ki Ambra'nın kendisine öğrettiği her şeyi unutmuş gibiydi. Potter büyünün yanından çekildi ve kendisine bir büyü attığında Draco da çekildi.

" Draco, dur artık! Sakinleş! " ama onu dinlemedi. Potter kendisini umursamadan kaçan Draco'nun peşinden gitti ve Ambra da onun peşinden. Draco'dan gelen büyüyle birlikte ikisi de farklı sütunlara saklanmışlardı. Draco öfkeliydi, korkmuştu ve umutsuzluk içerisindeydi.

En sonunda SectumSempra'sı Draco'yu vurunca Ambra bir çığlık attı ve Draco'ya koştu. Yersular içerisindeydi ve Draco'nun gömleği kan olmuştu. Suyun da gitgide kana bulandığını gören Ambra bir çığlık daha kopardı.

The Curse of Fear ✭ Draco Malfoy ✭जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें