42.BÖLÜM (Hayal kırıklığı)

Start from the beginning
                                    

Elleri belimden kayıp düştü. Kısılan gözleri yansımamı görmemi zorlaştırıyordu. Yanından geçeceğim sırada kolumu sardı. Bakışlarım bileğimi saran parmaklarına inerken hiç rahatsız olmadı. Bunu daha kendinden emin tutmasından anlamıştım.

"Bunu hatırlatmak zorunda mıydın?"

Sesine neredeyse üzülecektim. Ama artık onun maskesine hemen kanmamalıyım.

-Ben nefret dolu bakışlarını hatırladım sende onu.

Bileğini ittirirken gülümsedim.

-Ödeştik.

Aramıza giren bu soğukluk galiba biz görüştüğümüz sürece var olacaktı. Geçmişimiz berbat. Tanışma hikayemiz, ilk buluşma, hatta ilk öpücük. Böyle şeylere önem veren biri değilim ama bu kadar da berbat olmasını istemezdim.

"Ödeşmek bu kadar hoşuna mı gidiyor?"

Hiç düşünmeden başımı salladım. Sırıtmaya başladığında yine saçmalayacağını anladım.

"O akşam...
Ninenin terasında. Ankaradayken. Seni izinsiz öpmüştüm. Gel hadi ödeşelim."

Kollarını açtığında başımı salladım. Gülümsemem suratımda yayılırken bana baktı. Bunu benden beklemediği kesindi. Aramızda birkaç adım mesafe kala yerden avuş dolu toprağı aldım. Ellerini bana doğru kaldırırken sakın diye bağırdı.

Ama çok geç. Çoktan suratındaki yeri bulmuştu. Bahçenin içerisinde koşarken kahkahalarla gülüyordum. Sanki suratına çamur bulaşmış gibiydi. Ağacın arkasında yapacağı hareketi bekliyordum.

"Sinirbozucu!"

Diye tısladı üzerini çırparken. Sanki birşey yapmamış gibi konuştum.

-Ödeşelim dedin.

Ateş saçan gözleri bana döndüğünde yutkundum. Ama neşem gitmedi.

"Kısasa kısas olacak sanmıştım."

***

Elimdeki bardaklarla mutfağa girdiğimde gözüme köşedeki kapı takılmıştı. Buraya geleli çok yeni olduğundan eve bakamamıştım bile. Hem girip baksam sorun olacağını sanmıyorum. Sanki gizli bir iş yapma hissi içimde baş göstersede onu duymamaya karar verdim.

Gıcırdayan kapıdan tozlar saçlarıma düşerken kalp atışlarımda hızlanmıştı. Uzun zamandır bu kapının açılmadıgı belli. Karanlıktan birşey şeçemeyen gözlerim kısıldı. Ellerim ışık bulmak amacıyla duvarı yokluyordu.

"Ada!"

Ayağımın boşluğa gelmesiyle yeni fark ettiğim merdivenlerden yuvarlanmam aynı anda oldu. Korkuyla karışık çığlıklarımın evin etrafındaki kuşları kaçırdığına eminim. Islanmış sırtımla suratımı buruşturdum ama yerden kalkmaya da niyetim yoktu.

Nalet olasıca nerdeydi. Beni çağırmasaydı irkilmeyecektim. İrkilmeseydim bu halde olmayacaktım. Bu halde olmasaydım sırtım acımayacaktı.

-Savaş! Ölüyorum galiba!

Düşmem yüzünden havalanan tozları sadece girişten süzülen ışıkla görebiliyordum. Burası nasıl bir yer böyle? Resmen yeraltına merdiven iniyor!

Savaş'ın endişeli hali görüş alanıma girdiğinde suratımı buruşturdum. Ama beni görebildiğinden emin değilim.

"Ada?"

-Buradayım.

Derin bir nefes verip ışığı açtığında gözleri etrafı taradı. En son yere uzanmış beni gördü. Açıkcası şaşırmasını bekliyordum ama hiçbir tepki vermedi.

SİYAH MEŞALE Where stories live. Discover now