∞ 29

1K 95 194
                                    

Not: Harry'nin çektiği resim medyadadır.

İthaf listesi; 

  Directioner_Avenger

  dream-poww

creamcakesharry

  longlivenus

hlzln949391

  flawlessaimer


( Uzun yorumlardan ya da güzel yorumlardan seçerek oluşturuyorum. Yorum yaparak, adınızı yazdırabilirsiniz. )

Bölüm şarkısı: Kygo, Selena Gomez - It Ain't Me


**





Kızım ile halıda oturmuş baba, kız çizgi film izliyorduk. Bugün sadece kızım ile vakit geçirmek istediğimden ve Cece ile Louis'nin planları olduğundan dolayı evde yalnızdık. Miniğim, elinde tuttuğu süt dolu biberonununu içerken bir yandan da Tom ve Jerry'i izliyordu. Ben ise, bu güzel dakikaların tadını çıkartıyordum. Zaman hızlı akıyordu. Tıpkı bir kum saati gibi. Her bir dakikayı aklıma kazımak istiyordum kızımın. Yıllar sonra bu hallerini hatırlayıp, özleyeceğim kesindi. Elimden geldiği kadar her zaman kızım için harika anılarla küçüklüğünü hatırlaması için çabalıyordum.

Aslında şimdi anlıyordum, annem ve babamın bizim için çabalarını.

Saçlarımı sıkan tokayı hızlıca çıkartıp, bileğime geri taktığım da kızımın odak noktası bu sefer bendim. Her bir hareketimi dikkatlice izliyordu ve bu hali fazlasıyla tatlıydı. Tombul yanakları, benimkine benzeyen yeşil irisleri, sarı ile kahve arasında olan dalgalı saçları harika duruyordu.

Sydney ile karmamız gibiydi.

"Tanrı'm, seni hak edecek ne iyilik yaptım Sydney Rain?" Dediğimde, minik parmaklarına öpücükler kondurdum. Gözlerim hafiften doluyor, özlemi tüm derinliklerimde hissediyordum. "Annen burada olsaydı, seni bağrına basardı. Miniğim biz şanslıydık sadece küçük bir yıldız ters kaydı ve anneni bizden alıp, gökyüzüne çağırdılar." Dediğim de sanki her şeyi farkındaymış gibi ağlamaya başladığında göz yaşlarımı tutamadım. Sydney Rain'i göğüsüme yatırıp, kollarımla sıkıca sarmaladım. İkimizin de göz yaşları, hıçkırıkları ve iç çekişleri birbirine karışıyordu salonda. "Özür dilerim kızım, özür dilerim meleğim. Hayatın bu acımasız yüzüyle erkenden tanıştığın için senden çok özür dilerim." Diyerek, daha fazla ağladım. Elimden hiçbir şeyin gelmemesiyle daha da fazla ağladım.

Çaresiz, acı çeken, aşık bir adamdım.

Minik eller çıkmaya başlayan sakallarımda dolandığın da öpücük kondurdum o küçük avuç içlerine. Tanrı tarafından bana gönderilmiş bir melek olabilir miydi? ''İyi olacağız babacığım. İyi olacağız tamam mı?'' Dedim, kendim bile inanmadığım halde. Toparlanmam gerekiyordu.

Kızım için güçlü olmalıydım.

Telefonumun çalmasıyla elimle göz yaşlarımı silip, sesimi toparladım. Yani denedim. Telefonu açtığım da annemin huzurlu sesi kulaklarım da yankılandı. ''Harry, biz büyük anneni bu hastaneye naklettik.'' Diyerek, hızla konuya girdiğin de şaşırmıştım. Hastanenin yarattığı düşünce bile beni titretmeye yetmişti bile ve büyük annemi bu kadar hızlı nakledeceklerini bilmiyordum. ''Bu harika anne, gelmem gerekiyor mu?' Diyerek, sorduğum da bir yandan da kızımın hareketlerini takip ediyordum. Emekleyerek, salonda turluyordu. ''Şu an gelme biz çoğu şeyi hallettik. Eve geçeceğiz birazdan. Sen ne yapıyorsun? Prenses nasıl? Bir sorun yoktur umarım.'' Dediğin de merakla, derin bir nefes aldım. Nefes almak bile zor geliyordu artık bana. Üzerimde bulunan ağırlıkları, taşıyamayacağım diye korkuyordum. ''Biz iyiyiz anne. Merak etme.'' Diyerek, sakince konuştuğum da kızımın salondan emekleyerek, merdivenlere doğru ilerlediğini gördüm. ''Anne, Sydney Rain'e bakmam gerek.'' Diyerek, acele ile telefonu kaptığım da hızlıca kızımın yanına gidip, koltuk altlarından yakalayıp, ''Nereye bakalım?'' Dedim gülümseyerek.

∞∞∞


Evimize kızım ile tek başımıza geri döndüğümüz de, içimde ki burukluk kendini tekrar göstermişti. Ama kızıma belli etmemeye ekstradan çabalıyordum. Yanımıza aldığımız eşyaları Sydney Rain'nin odasına yerleştirmeye başladığım da, miniğim ise Louis amcasının geçen gün ona aldığı oyuncak ayıya sarılıyordu. Kendi boylarında, hatta biraz büyük bir ayıya sahipti artık. Sydney Rain'nin odasında işimiz bittiğin de kızım ile kendi odama geçtim. Şimdi kendi eşyalarımı dolaba yerleştirmem gerekiyordu. Kızımı yatağımın üstüne yatırıp, yanına da ayıcığını verdiğim de keyfine devam etmeye başlamıştı. Yatağın geniş olması ise işine yarıyor, yatakta şekilden şekle giriyordu miniğim. Artık yeni konumlar denemeye başladığın da gülmeme engel olamamıştım. Küçük poposunu bana dönmüş yorgunlukla kendini serbest bırakmıştı. Ayısı da sanki yorgunlukla uyuyormuş gibi duruyordu. Bu halinin fotoğrafını çekip, anılar olarak arşivledim.

Her saniyesi benim için özeldi.

Tekrardan işime odaklandığım da hızlıca ve düzenli bir şekilde her şeyi yerleştirdiğim de kızıma döndüm. Minik parmağı ağzında, gözleri kapalıydı. Yüzümde oluşan tebessüm ile yatağa doğru ilerledim. Kızımı uyandırmamaya özen göstererek, odam da bulunan yatağına dikkatlice yatırdım. Şifoniyerim de bulunan müzik çalardan sakinleştirici bir müzik açtığım da bu odada ki işim bitmişti. Adımlarımı bu sefer giyinme odasına yönlendirdiğim de iç çektim. Haykırarak ağlamamak için kendimi kasıyordum. Odanın ışıklarını açtığım da boy aynasında ki kendi yansımamı görünce şaşırmamıştım.

Çökmüş, gözleri dolu dolu, az da olsa titreyen bir adam karşımdaydı. Ve bu bendim.

Ellerim saçlarımı bulduğunda, kestirmek istedim. Ama yapmayacaktım. Sydney saçlarımı kestirmemi çok fazla sevmezdi. Derin nefesler alarak, sakinleşmeye çalışmaktan başka bir şey yapamıyordum. Buraya niye bile girdiğimi bilmiyordum. Odanın diğer tarafına doğru ilerlediğim de Sydney'in bölümü beni karşıladığın da kalbime bir bıçak saplanmaya başlamıştı. Elime değen kumaşların çoğu anılarımızın ruhunu taşıyordu. Her yerde bir izi vardı. Çekmeceyi açtığım da beni günlükleri ve yazılarının olduğu bir kaç defter karşıladı. Küçüklüğünden beri yazılar yazar ve günlük tutardı. Bir yazı defterini elime aldığımda, gücümün yetmediğini hissediyordum. Yere bağdaş kurduğum da, duvardan destek aldım. Göz yaşlarım artık kendini tutamazken, başımı eğdim ve yanaklarımdan elimde bulunan deftere yol çizmeye başlamıştı. "Neden?" Diyerek, fısıldadığım da içimde ki acı alev aldı. Ve tüm vücudumu yakmaya başladı. "Geri dön, lütfen geri dön!" Diyerek, sayıklamaya başladığım da elimde ki defteri odada bir yere fırlattım. Kotumun cebinde bulunan telefonuma mesaj bildirimi geldiğinde, hıçkırıklarım ile birleşti. Hızla telefonu çıkartıp, ekranda beliren "Doktor Ruthie Fray." İsmini görünce boş gözlerle ekrana ve etrafıma bakmaya başladım.





Herkese merhabaaa❤❤ Öncelikle söylemeden geçmek istemiyorum doğum günümü kutlayan herkese çok çok çok teşekkür ederim!❤💘 Şimdiii sonunda Ruthie geldi. Neler düşünüyorsunuz, tahminleriniz neler? Bunları fazlasıyla merak ediyorum. Lütfen yorum olarak yazın.💕ilginiz, sevginiz, oylarınız ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim, sizi çok çok seviyorum!❤💘


💕ilginiz, sevginiz, oylarınız ve yorumlarınız için çok teşekkür ederim, sizi çok çok seviyorum!❤💘

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Changes ➳h.sWhere stories live. Discover now