∞ 1

10.1K 436 172
                                    







Not:  Harry ve çocukların ortak  bir medya şirketi var. 

Bölüm şarkısı;

James Bay - Let It Go


**


Adımlarımı yeni doğan ünitesine doğru yönlendirirken, düşünüyordum. Hayat fazlasıyla sürprizlerle doluydu. Binlerce duyguyu yaşayan bedenim fazlasıyla bitkindi.  Yeni doğan ünitesine yaklaştıkça kalbimin atışı hızlanıyordu. Her bir adım hem acıtıyor, hem de o acıyı sızıya dönüştürüyordu. Bugün hayatımda büyük, iyi ve kötü değişimler olmuştu. Camın önünde, ayakta ağlayan annem görüş alanıma girdiğinde, farkında olmadan akan göz yaşlarımın ıslaklığını hızlıca yok edip anneme sarıldım. ''Harry, sol taraftaki pembe kıyafetli.'' Annemin titreyen sesiyle, gösterdiği yere baktım. Kalbimin atışının kulaklarımda rahatlıkla duyabiliyordum. O çok fazlasıyla güzeldi. Dolu gözlerimle, aramızda bulunan cama elimi koyup, başımı yasladım. O bizim mucizemizdi.  ''Anne,'' Diye yutkundum. Bakışlarımı minik bedenini hareket ettiren, kızımdan çekmeden. ''Çok fazla güzel. Aynı," Annem, cümlemi tamamlıyakrak yutkundu.  ''Sydney gibi değil mi?" Hıçkırıklarımın arasında zorlanarak, ''Evet, onun gibi.'' Diye mırıldandım zorlukla.

Bu ânı hep hayal etmiştim.  Kızımızı  Sydney ile alıp, bu hastaneden çıkacaktık. Mutlu yuvamıza beraber dönecektik ve beraber kızımızı büyütecektik.

Doktorun seslenmesiyle, zorda olsa düşüncelerimden çıkmış, bakışlarımı kızımdan çekip, doktora odaklamıştım. ''Bay Styles, öncelikle eşiniz için üzgünüm. Emin olun ki elimizden gelen her şeyi yaptık. Lafı fazlasıyla uzatmak istemiyorum. Kızınız sağlıklı bir şekilde ama tedbirli olmak için bu gece kontrolümüz altında tutacağız. Yarın size tüm gereken bilgileri ileteceğim. İyi günler." diyerek yanımızdan ayrıldı ve beni acım ile yalnız bıraktı, bu sessiz koridorda.


∞∞∞∞


''Sessiz olun!'' diyerek mırıldanıp, kızımın üzerini iyice örttüm. Hastaneden çıkalı üç gün olmuştu. Kızım daha birkaç günlük bir bebekti.  Ve annesinin kopyasıydı. Sydney ise aramızdan da ayrılalı birkaç  gün oluyordu.  Kalbimin bir yarısı uçup gitmişken, kızımın küçük elleri beni tutuyordu.  Şu üç gün fazlasıyla zordu. Şunu biliyorum ki; bu daha başlangıçtı.  ''Dostum, şirket için kendini kasma olur mu? Biz senin için her şeyi ayarlıyoruz.''  Louis'nin söylediği söz ile rahatlıkla koltukta yayıldım.  Sonunda güzel haberler alıyordum. Karşımda oturan dostlarıma bakıp, ''Çok teşekkür ederim, çok teşekkür ederim." diyerek mırıldandım.  Onlara fazlasıyla minnettardım. Omuzlarımda olan tonlarca ağırlık azda olsa azalmıştı. Gözlerimi bir kaç saniye bile olsa, kapatsam zihnim Sydney'nin  resmini çiziyordu.

Ona aşıktım. İlk görüşte aşka inandırmıştı beni.  İki yıl önce tuhaf bir olay sonucu tanışmıştık. Ve aşkımızı evliliğimizle taçlandırmıştık. Sydney, bana heycan içinde hamile olduğunu söylediği gece birbirimize sarılıp, tüm gece öyle uyumuştuk. Çocukların, ''Artık biz kalkalım. Yarın cenaze töreninde görüşürüz.'' demeleriyle, anılar dünyamdan çıkmıştım. Kaç gündür aynanın yüzüne bile bakmamıştım. Berbat bir görüntü verdiğimi tahmin edebiliyordum. Tüm gün kızımla ilgileniyor, arada ağzıma bir şeyler atıp Sydney'nin kokusu sinen yastığına sarılıp, ağlayarak uykuya dalıyordum. Bu süreç boyunca en büyük destekçim annem olmuştu. Kızım anne sütü içemediği için ona özel sütlerden alıyorduk. Bebek bakımından bildiğim az şeyleri uygulamaya çalışsam da, annem her zaman olaya el atıyor ve bana öğretiyordu. Geceleri uyumama izin verip, tüm gece annem kızıma bakıyordu.  Pusetinde uyuyan minik meleğime baktığımda, gözlerimde ki yaşları kurulayıp, gülümsedim. Zor bir dönem geçiriyorduk.  Annem, yan odadan çıkıp geldiğinde, içten bir şekilde gülümsemeye çalıştım.

Annem ise, ''Artık bir isim koymalısın Harry." diyerek yanımda ki yerini aldı  ve güven verircesine ellerimi tuttu. Güzel kızıma bakarak, ''Sydney, Sydney Rain olsun istiyorum. Annesinin, güzel karımın,  adını yaşatmasını  istiyorum.'' diyerek konuştum. Annem, dolan gözleriyle beni kolları arasına alıp ağlamaya çoktan başlamıştı bile. Annemin ağlama seslerine dayanamayan, Sydney Rain, annemin sesine inat en şiddetli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Yerimden hızlıca kalkıp, Sydney Rain'i kucağıma alıp, evin içinde tur atmaya başladım. Her bir turda, ağlaması azalacağına, artıyordu. Kıpkırmızı olan yüzüne telaşla bakarak, annemin yanına hızlı gittim.'' Annem sözümü yarıda kesip, Sydney Rain'in altını kokladı. Yüzünü şekilden şekle sokmaya başlayan anneme şaşkınlıkla bakıp,  ''Ne oluyor?" Diye sordum.  Annem,''Sydney Rain, büyük bombayı patlatmış Harry, sen bu kokuyu nasıl almazsın? Çabuk bana bez, krem, pudra ve ıslak mendil getir." Diyerek sorumu yanıtladı. Hızlıca yatak odasında bulunan çantayı kapıp, annemin yanına gittim.  Her hareketini dikkatlice izliyordum.  Bir gün mutlaka yalnız kalacaktık ve bunları yapmayı öğrenmeliydim. Kendi kızıma çok fazla iyi bakmalıydım. ''Anlamıyorum, bu kadar şeyi nasıl çıkartabiliyor? Sadece süt ile besleniyor. Tuhaf." Diye sorduğumda, annem kıkırdayıp, ''Bunu anca Tanrı bilir Harry, bu çok normal bir şey. Çocuk bakmak, büyütmek kolay bir şey değil. Sen daha çok başındasın. Bu arada yarın sabah Gemma burada olur." Diyerek, Sydney Rain'in yanaklarına öpücük kondurup, giydirdi. Minik meleğimi kucağıma alıp, omuzuma yatırdım.  Kokusu o kadar büyüleyici ve güzeldi ki. Gözlerimi kapatıp, kokusunu ciğerlerime doldurdum. ''Sydney Rain, her zaman güçlü ve sevecen ol kızım." diye fısıldayarak, küçük parmaklarına  öpücükler kondurmaya başladığımda, yavaş yavaş gözlerini kapatmaya  başlamıştı bile. Onu gözümü bile kırpmadan uzun süre izleyebilirdim. O benim her şeyimdi. ''Şu an bazı şeyleri hissedebiliyor musun kızım?" Diyerek, fısıltı halinde konuşmaya devam ettim. ''Annene çok aşıktım biliyor musun? Seni taşırken o ikimizi koca kalbine almıştı. Biliyorum ki, burada olasaydı,'' Cümlemi tamamlıyamadan gelen hıçkırıklı ağlama, Sydney Rain'i korkutup,  minik bedenini sıçramasını sağlayıp, ağlamasını sağlamıştı. ''Oh, hayır Sydney Rain.  Ağlama güzel kızım.  Tamam ağlamıyorum bak. Gülümsüyorum." Diyerek dişlerimi göstermeye başladım. Ama yine  başarısız bir denemenin sonunu zorda olsa uykuyla bağlamıştım. Sydney Rain'i onun için aldığımız yatağa yatırıp, bende üzerimi hızla  değiştirip, yatağa geçmiştim. Bugün fazlasıyla yorgun bir gündü.  En zor günümüz yarın olacaktı. Sydney için düzenlenen cenaze töreni yarındı. Ve bu fazlasıyla zordu benim için. Hala aklım almıyordu. Birazdan kapıyı açacak, ''Ben geldim sevgilim!'' Diyecekmiş gibi hissediyordum.  Belki de bu gerçeği kabullenmek istemiyordum? Uzun saçlarımı toka yardımıyla hızla toplayıp, derin bir iç çektim. Yarının hızla geçmesini umuyordum.


Umuyorum ki, sevmişsinizdir.  Daha çok başındayız. Bölümler geldikçe kafanızda ki soru işaretleri silinecektir. Oylarınız ve yorumlarınız için şimdiden sonsuz teşkkür ederim!

Changes ➳h.sWhere stories live. Discover now