∞ 10

2.4K 171 56
                                    

İthaf listesi; 

 ➳  likeamorpheus

➳ DirectionerGirllll

➳  Harreh_Hll

   XXidontlikepeopleXX

( Uzun yorumlardan ya da güzel yorumlardan seçerek oluşturuyorum. Yorum yaparak, adınızı yazdırabilirsiniz. ) 


Bölüm şarkısı: Demi Lovato - Stone Cold 


**


'' Evet anlıyorum ama ateşi bir türlü düşmüyor. '' Telefonu omzumun arasına alarak elimi, minik kızımın alnına  koydum.  Bir saattir Sydney Rain'nin ateşini düşürmeye çalışıyordum ama olmuyordu! Zaman geçtikçe daha fazla huysuzlaşması beni telaşa kaptırıyordu. Daha önce bir kez daha hasta olmuştu ama annem yanımdaydı. Şimdi? Tektim ve ne yapacağımı bilemiyorum! Telefonun diğer ucunda olan doktora odaklanıp, saçlarımı elimin yardımıyla arkaya attım. '' Tamam birazdan hastanede oluruz. '' Diyip, aramayı sonlandırdım. Kızımın canının acıması, rahatsız olması beni kahrediyordu. Onun halsiz ve küçük bedeninin acı çektiğini bilmek, kalbimi sıkıştırıyordu. Minik bedenini yattığı yataktan alıp, kucağıma aldığımda saçları terden yüzüne yapışmıştı. Elimle saçlarını düzeltip, kızıma sarıldım. Minik kollarını sırtımdan sarkıtığında, kafasını boynuma gömdü.  '' İyi olacaksın meleğim, doktor abla seni iyi edecek. '' Diyip, saçlarına öpücük kondurdum. Hala ateşi vardı. Bakışları çok değişikti, yüzü bembeyazdı. Tüm gün fazlasıyla kustuğu için fazla halsizdi.  Derin nefes alıp, gözlerimin dolmasını engellemeye çalıştım. Evden alacaklarımı alıp, hızlıca arabaya ilerledim. Dakikalar geçtikçe, Sydney Rain'nin öksürmesi  ve öğürmesi daha şiddetleniyordu.   Ceza yiyeceğimi bilsem bile, hızı daha fazla artırdım. Hastaneye en yakın zamanda varmalıydık. 


∞∞∞

'' Tanrı'm Harry! Bize neden haber vermedin? '' Diyen annemden göz kontağımızı kesip, bakışlarımı hasta şekilde beşiğinde yatan kızıma çevirdim.  '' Anne dün Sydney Rain'i hastane yatağında, cenin pozisyonunda ve kolunda serum varken görmeye katlanabilir miydin? Benim canımdan, can alırcasına başında beklerken, o perişan halimizi görmeye katlanabilir miydin? '' Dedim, kızımın saçlarını okşarken. '' Evet ama yinede haber vermeliydin. '' Dedi annem sesinden korku fazlasıyla belli oluyordu. Kızımın saçlarından ellerimi çekip, anneme döndüm. Kollarımı etrafına sarıp, saçına öpücük kondurdum. '' Seni seviyorum anne, bu huylarını seviyorum ama lütfen artık üzülme. '' Dedim ve gülümsedim. Sırtımı okşadığında, '' Bende seni seviyorum Harold, bende seni. '' Diye konuştu. '' Ama bir hafta buradayım. Torunumun sağlığına kavuştuğunu görmeden gitmem. '' Dediğinde, kıkırdadım.  '' İstediğin kadar kalabilirsin kraliçe'm. '' Diyip, yanağına sulu bir öpücük kondurdum. Hiçbir zaman sulu öpücükleri sevmediğinden, yüzünü buruşturup, '' Harold! '' Diye azarladı. Küçük bir kahkaha attığımda, kızımın bakışları oyuncağından, bana döndü. Kızıma gülümseyerek karşılık verdiğimde, bana zoraki bir gülümseme verip, elinde ki oyuncağı döndürmeye devam etti. Düne göre iyidi ama hala halsizliği fazlasıyla belli oluyordu. Doktorun dediğine göre, virüs kapmıştı.  Ama tehlikeli olmadığından çok fazla hastanede tutmamışlardı. Şuruplar ile tedavi edilecekti.  Tanrı'ya şükrediyorum ki, kötü bir şey çıkmamıştı. '' Harry, '' Annemin bana seslenmesiyle, arkamı döndüm. Bana ve kızıma bakıp, gülümsüyordu. '' Efendim anne. '' Diye yanıtladığımda. Kollarını göğsünde bağlayıp, '' Harika bir baba oldun. '' Diye konuştu. Elimde olmadan genişçe gülümseyip, '' Cidden mi anne? '' Diye sordum. Bunu ilk defa duyuyordum ve o kadar iyi gelmişti ki. '' Cidden, Harry. '' Diyerek,  beni kollarının arasına aldı. '' Büyüdüğüne hala inanamıyorum. '' Diye mırıldandığında, sesinin titremesi ağlamak üzere olduğunu belli ediyordu.  Sarılışına karşılık verip, '' Senin sayende anne. '' Diye fısıldadım kulağına doğru. '' Şimdi kızım benim sayemde, doğru bir şekilde büyüyecek. '' Diye eklemede bulunmadan geçemedim. '' Kızını harika yetiştireceğine eminim Harry, sana tüm kalbimle güveniyorum oğlum. '' Dedi annem göz yaşlarını kurularken. '' Neyse, ben markete gideyim. Dolabı doldurayım biraz. '' Dediğinde, kollarının arasından çıkıp, '' Dikkat et. '' Dedim. Annem ile Sydney Rain'nin odasından çıktığımızda, adımlarımı mutfağa yönlendirdim.  Bir şeyler atıştırmak, fena olmazdı. Buzdolabını  açtığımda annemin neden markete gittiğini  şimdi anlıyordum. Dolapta kayda değer hiçbir şey kalmamıştı ve ben bunu yeni fark ediyordum. Buzdolabını hüzünle kapattığımda  tabağın içinde bulunan muz gözüme baya cazip gelmişti. Muzu  soyup, dilim dilim kesmeye başladığım da  aklıma üzerine nutella  dökmek geldi ve genişçe gülümsedim. Elimde ki  bıçağı bırakıp, nutella kavanozunu dolaptan çıkarttım.  Dilimlediğim muz dilimlerinin üzerine kaşık yardımıyla döktüm.  Çatalı elime aldığımda, birisinin elimden biran çatalı çekmesi sonucu  afallayıp, bana sırıtan Niall'ın koluna bir tane vurdum. '' Size anahtar vermemeliydim ve o benimdi! '' Diye söylendiğim de, kahkaha atıp, çatalın ucundaki nutellalı muzu ağzına attı. Önümde ki tabağı  kendi önüne çektiğinde, '' Tam zamanında geldiğim için şanslıyım. '' Diye söylemeyi unutmamıştı. Derin bir iç çekip, aklımın köşesine, bir ara çocukların hepsinden evin yedek anahtarlarını almam gerektiğini yazdım. Tabii, unutmazsam alırdım. 



Sınav haftam bitti! Şu cümlenin asilliğine bir bakın yahu!  Mutluluk ve huzur verici. Neyse, seveceğiniz bir bölüm olduğunu umuyorum. Bugün çok konuşacak bir şey yok bu yüzden buraya uzun bir şey yazmayıp, size oylarınız ve yorumlarınız için teşekkür ederek gidiyorum. Sizi seviyoruum! 

Changes ➳h.sWhere stories live. Discover now