"Yanına ne yapacaksın?" Kalçasını tezgaha yaslamış bana bakıyordu. "Tatlı olarak, çikolatalı kek yaptım, diğer fırında" Gülerek başını salladı. "Ana yemekte bir tek tavuk yok değil mi?" Diye sordu korkuyla. Gözlerimi devirdim. "Hayır anne! Pilav ve çorbada var" Gülerek başını salladı. "Hadi sen çık hazırlan, ben son dokunuşları yaparım" Gülümseyerek üzerimdeki önlüğü çıkarttım. Kapının girişinde bulunan askıya asıp mutfaktan çıktım. Annem yemek kokularının evin içerisinde çok fazla bulunmasını sevmediği için en alt katı mutfağa ayırmıştı.

Odama girip, banyoya geçtim ve ellerimi yıkadım. Topladığım saçlarımı salıp banyoda düzleştirdim. İşlerim bitince içeri geçip, beyaz gömleğimi ve kot eteğimi çıkarttım. Giyeceklerimi sabah zaten düşünmüştüm fakat Zayn, o söyledi diye etek giyindiğimi düşünecekti. Bunu umursamamaya çalışarak üzerimi giyindim. Son olarak siyah beyaz leopar desenleri olan bot tarzı topuklu ayakkabımı ayaklarıma geçirdim.

Dudaklarıma parlatıcı sürüp telefonumu elime aldım. Bir kaç bildirim vardı. İnstagram'a girdim. Niazkilam adındaki kullanıcı fotoğraflarımı beğenmişti. Zaten toplamda 5 fotoğrafım vardı. Onun profiline girip fotoğraflarına baktığımda ise beynimden kurşun yemişe döndüm.

Zayn

Dayanamayıp fotoğraflarına bakmaya başladım. 28 tane fotoğrafı vardı ve ben hepsine bakmıştım. Lanet olası herif, çok iyi çıkıyordu fotoğraflarda. Twitter ve Snapchat'ten de takip ettiği aklıma gelince ilk olarak Twitter'a girdim. En son tweetini dün atmıştı.

'Açık sözlü olmak, kesinlikle başa bela'

Bunu üzerime alınmalı mıyım? Ah, kesinlikle hayır. Oldukça fazla tweeti vardı ve ben hepsine bakmaya üşendiğim için Snapchat'e girdim. Son güncellemeler yenilenirken, yaşlandığımı hissetmiştim. Snapchat çok fazla internet harcıyordu ve evin her yerinden çeken Wi-Fi bile ona yeterli olmuyordu. Listeyi gözden geçirdim. Snap atmamıştı. Dudaklarımı büzüp, ekrana üzgün bakışlarımı attım.

"Marie, misafirlerimiz geldi hayatım!" Suratımı buruşturarak ayağa kalktım. Telefonumu eteğimin cebine atarken odamdan çıktım. Merdivenlerden aşağı inip salona girdim. Henüz selamlaşmakta olan iki aile fertlerinin bakışları beni bulmuştu. Ve o... Dışarıda yağmur yağdığı için ıslanan saçları, üzerine yapışan tişörtü ile oldukça seksi gözüküyordu.

"Kızınız mı?" Bakışlarım, orta yaşlardaki bayanı buldu. "Evet, Marie gelsene kızım. Niye dikiliyorsun kapıda?" Zar zor gülümsemeye çalıştım ve yanlarına ilerledim. Yüzünde yaramaz bir gülüş oluşmuştu, bu halimi görünce. Yada eteği görünce. Bilmiyorum.

"Ne kadar güzelsin Marie. Ben Trisha" Gülümsedim. "Memnun oldum ve teşekkür ederim" Dedikten sonra sarıldık. Babam ve Yaser çoktan koltuğa kurulmuşlardı. Annem ve Trisha, mutfağa giderken karşıma uzun, siyah saçlı ve Zayn'e oldukça benzeyen bir kız çıkmıştı. "Ah, merhaba" Dedim gülümseyerek. "Aman tanrım! Şu anda seninle tanıştığıma inanamıyorum!"

Gözlerim şaşkınlıkla açılmış, dudaklarım aralanmıştı. "Sen! Marie Russell'sın! Tasarımlarına aşığım ve her çıkarttığın koleksiyondan en az bir parça dolabımda bulunuyor!" Heyecanla anlatırken, Zayn'in yanındaki daha olgun gözüken kız araya girdi. "İsmini söylemekle işe başlasan?" Dedi gülerken. Karşımdaki kızın gülüşü bozulmuştu fakat hemen toparladı. "Waliyha" İsmi oldukça garipti.

"Memnun oldum Waliyha ve tasarımlarımı beğenmenede sevindim" Dedim gülerek. Waliyha geri çekilirken, az önceki kız karşıma geçti. "Elisa" Dedi oldukça içten bir şekilde gülümseyerek. "Marie" Elimi uzatmışken, beni kolları arasına almıştı. Boyu benden biraz uzundu ve oldukça güçlüydü. Kaşlarım şaşkınlıkla çatılmışken kollarımı beline doladım. Geri çekilirken kulağıma fısıldadığı kelimeler ise şaşkınlığın babasını yaşatmıştı.

Heart By Heart || Z.MWhere stories live. Discover now