trente-quatre

35 9 0
                                    

Öfke.

Öfke bütün bedenimde alevli alevli geziyordu.

Bir psikoloji öğrencisiydim.

Dersleri iyi masum bir öğrenci.

Bakire bir öğrenciydim.

Profesörüm, okuldaki en yüksek rütbelere sahip hocalarımdan biri beni yatağa atmak için bana kumpas kurmuştu. Halledip, çıkarım diye düşünmüştüm.

Halledememiştim.

Sonra birinden hoşlanmış hatta onu sevmiştim.

Michael Renkli Saç Clifford.

O da lanet olası piç profesörün oğlu çıkmıştı. Onun yardımcısıydı ve ona kabaca davranabiliyordu bunu nasıl anlamadım ki?

Michael onu sevmediğimi düşünmesin diye yine onunla tatlı randevulara çıkıyor  ve onu öpüyordum ama onunla daha sevişememiştik. 

Sevdiğim çocuktan önce onun babasıyla seks yapmıştım.

İğrençtim.

İĞRENÇ BİR İNSANDIM.

Babası bizi daha birlikte görmemişti. Bütün bunlar korkunçtu.

Okulun bahçesinde oturuyordum ve yanıma Michael Kırmızı saç geldi.

''Yine mi?''

''Değişiklik ve sürprizler.''

''Harika olmuşsun.'' dedim ve beni dudağımdan öptü.

Yanıma oturdu ve bana uzun süre baktı. Sanki bir filmmişim gibi beni izliyordu.

''Ne?'' dedim gülümseyerek.

''Sana bir şey söylemek istiyorum. Cevabından hep korktum ama korku belirsizlikten daha güçlü değil.'' Beni korkutuyordu.

''Michael, iyi misin? Neler oluyor?''

''İyiyim. Hatta son zamanlarda daha iyiyim. Imelda, sanırım... Sanırım seni seviyorum. Yani sana aşığım.'' dedi ve tüm suratı kıpkırmızı oldu. Artık o bir Michael Domates Clifford'du!

Utanıp, yere baktığında eminim ki tepki bekliyordu. Peki ben ne mi yapıyordum?

AĞLIYORDUM!

Kendimi tutamamıştım,hakim olamıyordum. Daha fazla dayanamayacaktım.

Hüngür hüngür hatta hıçkırarak ağlıyordum. Deli gibi.

''Imelda, sakin ol.'' dedi ilk başta.

''Yok yok. Bu normal bir ağlama değil. Imelda? Ne oldu? Imelda, konuş benimle. Anlat bana.''  dedi ve ben nefes alış veriş sorunuma aldırmadan konuşmaya başladım.

''Michael, ben böyle olsun istemezdim. Çok ama çok üzgünüm. Bu iğrençti. Hataydı.''

''Imelda, anlamıyorum. Ne olduğunu açıklamazsan yardımcı olamam.''

''Baban.. bana zor bir proje verdi.. Ben yapamıyordum sonra bir şey teklif..'' dediğimde eliyle ağzımı kapadı.

''Sus!'' dedi.

Ne olduğunu anlamıştı. Gözlerime bakamadı. Michael'ı hiç o kadar sinirli görmemiştim. Alnındaki bütün damarlar çatılmıştı. Uzaklara bakıyordu, ağzıma hala bastırıyordu. Gözleri kızardı sonra dolduğunu gördüm.

Elini tuttum.

Tabii ben hala ağlıyordum, her şey bulanıktı ama Mike netti.

''Mike..'' dediğimde birden kalktı ve hızlı adımlarla gitti.

Orayı terk etti..

Beni bıraktı..

Herkes dönüp bana ve Michael'a bakıyordu. Kimse neler döndüğünü anlamamıştı ama hepsi bir olay olacağının farkındaydı. 

Orada gözlerim kuruyana kadar ağladım. Kalbim, yüreğim yandı. Beynim hala oradaydı.

O odadaydım. Bedenim alev alıyor gibi yanıyordu.

Cehennem gibiydim. Gibisi fazla.

Cehennemdim.


Covered In The Colours. / Michael Clifford.Where stories live. Discover now