vingt-cinq

140 21 30
                                    

Mutluluktan uçmak üzere olan profesörün ağzının iki kenarı kulağının dibine varmıştı. 

"S-Se-Sen ciddi misin?" Diyebildi kendini zorlayarak. Onu bir kere baştan aşağı süzdükten sonra"Evet." Dedim dişlerimi birbirine bastırarak. 

 Öfkeli ve korkaktım. Ama buna mecbur bırakılmıştım. 30 yıllık hoca ve profesördü. Adam okulun bel kemiğiydi. Şikayet etsem inkâr ederdi ve bana değil ona inanırlardı. Bütün bunları çok düşünmüştüm. 

 Kim bilir kaç kişinin okul hayatıyla ve gururuyla oynamıştı bu pislik herif. Kimlerin canını yakmıştı. Yıllardır bu okuldaydı, ilk olmadığımı tahmin ediyordum. Bir çok kızla aynı olayı yapmış olmalıydı. Ne olacaksa olsun, umurumda değildi. Olacaklardan kendimi değil Mike'ı sorumlu tutuyordum. Sanki o da ne yaptıysa? 

 Bana doğru geldi sapık herif ve "Hadi odaya geçelim." Dedi ellerine baktığımda avuç içlerini birbirine sürtüyordu. Bu bir tür hazırlık mıydı? Ona iğrenerek baktıktan sonra ayağa kalktım ve ona baş parmağımla önden yürümesini işaret ettim. 

 Bana kafasını aşağı yukarı salladıktan sonra arkasını dönüp yürümeye koyuldu. Bende onu takip ettim. Hızlı adımlar atıyor, heyecandan kuduruyordu. Profesör dediğimiz insan yürümüyor resmen uçuyordu. 

Evlenmemiş miydi acaba? Karısı ya da çocuğu yok muydu? Artık bu adam hakkında düşünmek istemiyordum. İstediğini verecek ve ondan ilelebet kurtulacaktım!

Kendi kendine kıkırdamalarını duyuyordum. Bu ne tür bir sapıklık?

 Okul binasında bir ev odası olduğunu söylemişti arkasını dönmeden. Okulun içinde normal bir oda olduğunu bilmiyordum. İlginçti. Bu tür şeyler için özel mi yaptırmıştı acaba?

 Gittiğimiz koridor da zaten korku tüneli gibiydi. Karanlıktı ve duvarda garip eski tip tablolar vardı. Zevksizlikte bir dünya markasıydı bu adam. Sonunda odaya vardığımızda önce bana boş bir suratla baktı. Ona iğrendiğimi belli etmekle etmemek arasında kalmışken önüne döndü. 

 Profesör anahtarı çevirdiğinde karşılaşacağım şeye hazır hissetmiyordum. Ellerimi yumruk yapıp sıktım. Kendime tüm olay boyunca gözlerimi kapatacağıma dair söz vermiştim. 

Kapıyı açtığında rüyam kabusum olmuştu. Aynı odaydı. Aynı yerdi. Orasıydı. 

Rüyamdaki oda. 

Birden arkamı dönüp bunun gerçek olmamasını dilemiştim. Nasıl olabilirdi? Aynıydı! 

Orası o odaydı. Çıldıracaktım ki, gözlerimi kapatıp tekrar açtığımda bir tutam yaş sağ gözümden aşağı düşüyordu. Elimle ağzımı kapatıp hayal kırıklığımı gizlemeye çalıştım.

Bunu yaşıyor olamazdım ama hayır bunu ben seçmiştim. 

"Bir sorun mu vardı Imelda?" Dedi ciddi bir ses tonuyla. 

"Hayır." Dedim önüme dönüp gülümseyerek.

Sağ eliyle beni odaya buyur etti ve o kabuslu odaya girdim.  

Covered In The Colours. / Michael Clifford.Where stories live. Discover now