Bayılmış olmalıyım. Az önce durduğum yerde değildim. Uzun koltuğa doğru yatırılmıştım. Üzerimde ki örtüyü kaldırdım. Mutfaktan sesler geliyordu. Ayağımdan sesler çıkmamasına özen göstererek hızlı hızlı ilerledim.

'Benim gördüğüm ve hissettiğim bambaşkaydı. Oradaydık evet o yatakta yatan Ariana olduğuna eminim yüzü o olmasa da eminim. Ama ejderin yanında gördüğümüz kişi Ariana'ydı. Aynı şekilde yine onu hissettim' dedi Jane.

'Açıkcası benim düşüncem değişmedi. Ikiside Ariana olabilir' dedi Matt.

'Bedenini mi aldı yani?'

'Belki de yatan Ariana'nın ruhu bedende bulunan kişi başkası' dedi büyükbabam.

Odaya girerek masada ki boş sandelyeye oturdum.

'Her iki durumda Ariana'nın yaşadığını gösterir' dedim.

'Evet. Inandın demek?' dedi Jane.

'Hala yaşıyor olmamın başka bir açıklaması yoktu. Ama bedeninin gittiğini gördük' dedim. 'Bunu nasıl açıklayabilirsiniz?'

'William, ejderin yaptığı her şey için bir açıklama bulabilseydik şu an Ariana yaşıyor olurdu'

'Evet. Beni öldürmeye çalışmadı'

'Will Will Will' dedi Matt arka arkaya.

'Seni öldürmek istedi. Ama olmadı. Ariana araya girmese zaten sana geliyordu. Ama Ariana geldi ve fikir değiştirdi. O an tamamen döndü ve seni bu şekilde öldürürse gücünü kaybetmeyeceğine düşündü. Sen onunla ruhunu bağladığında ejderin bunu hissetmediğini mi zannediyorsun. Sen duygularını ondan hiç gizleyemedin' dedi hızlıca.

'Evet. Hepsi doğru olabilir. Şu an ejder de yok' dedim.

'O sensiz de güçlenmenin bir yolunu buldu' dedi.

'Nereden biliyorsun?'

'En güçsüz anında bile devam etmedi. Davasından hemen vazgeçti. Belli ki şu an olduğunun en iyi halinde. Cadısı iyi iş çıkarmış olmalı' dedi Matthew. Son cümlesinde yan gözle Jane'e baktı.
'Neden bakıyorsun?' dedi Jane.

'Neden?' dedi Matthew. 'Heralde bir cadıdan bahsederken büyükbabaya bakmam sana bakarım' dedi.

Gözlerimi devirdim.

'Pekala benim fikrim şu, gidelim ve hem o kızı alalım hemde Ariana'yı alalım' dedi Jane.

'O kızı neden alıcakmışız?' dedi Matthew.

'Ne demek neden? Ariana'yı hissettim o kızda'

'Eğer o değilse de başımıza Adrien'in tutsağını sarmış olacağız' dedi.

'Matthew bu işe girmek zorunda değilsin' dedim.

'Ariana için canımı bile veririm' dedi Matt.

'Evet gördüm onu' dedim sessizce. Matt bir an için şaşırdı.

'Ne demek o?'

'Neler olduğunu gördüm demek. Baygınken de gördüm' dedim.

Matt kafasını yere eğerken, 'Ne gördün?' dedi büyükbabam.

'Önemi yok. Boş lafa gerek yok demek. Yapacaksak beklemeyelim, gidelim alalım' dedim.

'Ben William ile giderim' dedi Matthew.

Görünen o ki yaptığı davranışın yüzüne vurulması onu tam anlamıyla değiştirmişti. En azından bu da bir şeydi. Ona tam anlamıyla canımı emanet edemezdim. Ama yanımda olmasına ihtiyacım vardı. En kötü anlarımızda bizim için savaşmış. Bizi düzene getirmişti.

'Jane direkt olarak nasıl geçeceğiz?'

'Yapabilirim. Bunu yapabilirim ben' dedi kendi kendine.

'Tek parça halinde dönebilir miyiz? Çünkü sana şu an çok güvenmiyorum' dedi Matthew.

'Jane çok yetenekli bir cadı' dedi büyükbabam.

'Uzun zamandır bu denli güçlü bir büyü yapmadığına eminim'

'Yapabilirim. Bana güvenin' dedi. 'Bu benim kanımda var unuttunuz mu?' dedi.

Hepimiz sustuk.

'Büyükbaba, yine de kontrol altına alınmasında yanımda olursan memnun olurum' dedi Jane.

'Elbette kızım' dedi büyükbabam.

Ikimizde yan yana onların karşısına durduk.

'Plandan sapma. Ikisini de çıkarıyoruz' dedim.

'Umarım Ariana'yı o kadar kolay bulabilirsin' dedi Matt.

'Olabildiğince çabuk olmaya çalışın bu şans çok önemli Ariana'yı bulun, kızı getirin' dedi Jane.

Gözlerimi kapatarak Jane'in büyü sözlerini eşliğinde bedenimin çekildiğini hissettim. Bu ani duygu ile sanki ellerimden ruhum çıkıyordu.

Gözlerimi açtım.

'Hadi' sesi beni kendime getirdi.

Tıpkı Jane ile geldiğimiz yerdi. Beyaz bir yatak vardı. Üzerinde yine arkası dönük bir kız vardı. Bu sefer odayı daha geniş açıdan görebildim. Yan tarafta bir sandalye vardı. Cam vardı ancak arkasından sadece beyaz bir odanın daha ışığı yansıyordu. Matt kıza doğru ilerlerken bende camdan dışarıya baktım. Odanın bir eşi de oradaydı. Ancak yatak boştu.

'William' dedi Matt.

Döndüm, kızın yüzü hiç tanıdık değildi. Tamamen benim için yabancıydı. Sadece saçları Ariana ile tıpa tıp benziyordu. Yüz hatları daha yuvarlak, burnu Ariana'ya göre daha sivriydi. Üzerinde hiçbir şey yoktu. Matthew kızı çarşafa sararken,

'Ben gidip Ariana'ya bakacağım' dedim.

'Saçmalama. Seni avlarlar. Burada dur ben bakarım'

'Olmaz'

Kapıdan dışarı hızlıca çıktım. Çıktığım yer tamamen başka bir yerdi. Taş duvarlara çıkmıştım. Kapının yanında ki merdivenden yukarıya doğru ilerledim.

Üst katta kalabalık bir insan topluluğu ile karşılaştım. Herkes bir yana doğru gidiyordu. Saçma bir şekilde kalabalıkta ki herkese bakarak Ariana'yı bulmaya çalışsam da tabiki yoktu.

Bir üst kata doğru ilerlerken, köşeden bana bakan birini gördüm. O tarafa doğru ilerledim.

On iki yaşlarında bir kız çocuğu olduğunu gördüm.

'Aradığın burada değil' dedi.

'Kimsin sen?' dedim.

'Aradığın burada değil. Gittiler'

'Ariana yaşıyor mu?' dedim kim olduğunu bilmediğim bu kıza.

'Onun adını burada anmayız' dedi.

'Onu tanıyor musun? Ne olur anlat' dedim.

'O bizim kraliçemiz'

Ejder LorduWhere stories live. Discover now