63. Bölüm

30.3K 2.5K 590
                                    


Selam olsun, selamlar olsun!

Biz geldik, hoş geldik, sefalar getirdik.

Kimlerle mi geldik?

''Vermiycem vermiycem benim değil mi vermiycem!'' modunda bir Mehmet Toprak ile, 'Tutmayın küçük enişteyi!' lafının mucidi Aleksis ile ''Bu kızı ben alacağım,'' diyen Ali ile ve ve ve en tatlı tatlısı; biriciğim, bir taneciğim, bundan sonraki kız isteme törenlerinin aranılan ismi olacak Vatan İnan ile İŞTE GELDİK BURADAYIZ!

Caps lock açık kalmış :)

Evet, sevgili dostlar. Tüm kucak dolusu emojiler sizin olsun. Taklitlerimizden sakının.

İyi okumalar dilerim.

Lavaboya diye kalkan Ali'nin peşine verdikleri Mehmet'in salona tek dönmesiyle huzursuzlandı Mert. Babasının da torununun salona tek girdiğini görünce kaşlarını çatmasıyla daha fazla yerinde duramayacağına karar verdi. Kucağındaki çocuklarını koltuğa bırakıp sessizce ayaklandı.

''İzninizle,'' diyerek salondan çıktığında Ali ile karşılaştı. Genç adamın yüzündeki sırıtmaya anlam veremese de heyecanına yorup, ona bir şey demeden mutfağa girdi.

Sevda ve ikizler yıkadıkları kahve fincanlarını peçete yardımıyla kurularken ''Kolay gelsin,'' diyen Mert'in sesiyle irkildiler.

Kendini suçüstü yakalanmış gibi hisseden Sevda, anlık korkuyla elindeki kahve fincanını tezgâha düşürdü. Tezgâhta seken fincan ilk çarpışında kulpunu bırakmıştı. Genç kadın şaşkınlıkla önündeki kırık kulpa ve fincanın geri kalanına bakarken Gülce'nin ''Bittik biz,'' diye mırıldandığını duydu. Korku ve pişmanlıkla başını yerden kaldıramazken Mert'in sesini duydu:

''Korkuttum Sevda özür dilerim. Babacığım siz salona geçin biz Sevda ablanızla hallederiz.''

Ona üzgün gözlerle bakan kızlar mutfaktan çıktıktan sonra Mert'in varlığını yanında hissedebildi genç kadın.

Mert, mutfak kapısından fark edemediği ayrıntıyı Sevda'nın yanına gelince fark edebildi. Sevda'nın düşürdüğü ve hatta kırdığı fincan Müjde'den kalmaydı. Avuç içlerini tezgâhın kenarlarına dayayıp var gücüyle sıktı tezgâhı. Yanlış bir şey söylememek için de dudaklarını birbirine bastırdı. Kulpu kırılmış fincandan gözlerini ayırabilse Sevda'nın solan yüzünü görebilirdi ama an itibariyle Sevda'ya bakmak bile istemiyordu. Boğazına oturan yumru her saniye işini daha da zorlaştırdığından derin bir nefes aldı ve kırık fincana uzandı. Aynı anda fincana uzanan Sevda ile elleri birbirine değince ateşe yaklaşmış gibi elini geri çekti.

''İzninle Hanımefendi,'' deyip önce kırılan kulpu ardından fincanı eline aldı. O esnada mutfağa giren Nilüfer'in ''Abi,'' diye seslenmesini bile umursamadı.

''Misafirler kahve bekliyor,'' deyip mutfaktan çıktı ve elinde sıkı sıkıya tuttuğu parçalarla odasına yöneldi.

Yatak odasına girdiği gibi kapıyı arkasından kapatıp sırtını da kapıya yasladı. Kendiyle yeniden hesaplaşıyordu. Sevda'ya olan ilgisinin nelere sebep olacağını bir kez daha sorguluyordu içinde.

'' Müjde'm ne olur beni affet,'' diye mırıldandı. Ardından yaslandığı yerden uzaklaşıp yatağa yöneldi ve bedenini yatağa bıraktı. Müjde'nin komodinin üzerinde duran fotoğrafına uzanıp onu eline aldı. Artık bir elinde fincanın kırılan parçaları diğer elinde Müjde'nin fotoğrafı vardı.

''Müjde'm çok üzgünüm,'' derken fotoğraf bile olsa gözlerini ölmüş karısının gözlerinden kaçırmıştı.

''Biliyorum sen önem vermezsin böyle şeylere ama sana ait bir şeyi kırık görmek... Of! O sana ait ne varsa kırıyor, kıracak...''

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin