29. Bölüm

48.3K 3.1K 1.1K
                                    

Ben geldiiiiiiiiiiiiim!

Duymayan görmeyene anlatsın. Vallahi de billahi de ve hatta tallahi de buradayım!!!

Oy atıyorsunuz ya da atmıyorsunuz neyse de yorum yazıyorsunuz ya böyle gülümsüyorum be!

Multimedia canımız Gurur'umuz.

Siz hala bunları mı okuyorsunuz? Ayy geçin hadi bölüme SADM? bekletmeye gelmez sıcak sıcak okuyacaksınız...

''Ben,'' deyip sustu Mert. Ne diyecekti ki duyduğu en manidar cümlelerin sahibine? Bir an ''Allah razı olsun,'' demeyi bile aklından geçirmişti ama bunun uygunsuz kaçacağını düşündüğünden hâlâ dizlerinin üstünde yerde oturan kadına sağlam elini uzattı. Sevda'nın Rapunzel lakabını kazanmasını sağlayan saçlarını, saç diplerinden yanağının hizasına kadar okşayarak indi. Elini genç kadının çenesine getirerek, kapattığı gözlerini açmasını sağladı. Menekşe mavisi gözlerle buluşunca bakışları iki kelime döküldü dudaklarından, içtenlikle.
''Özür dilerim.''

Sevda bu özrün ne için olduğunu anlamamıştı. Mert kadının sormasına fırsat vermeden açıklamasını da kendi yaptı. ''Sana çok kötü davrandım. Ben bir kadına sesimi yükselttiğimi bile hatırlamıyorum. Beni affedebilecek misin?''

Mert'in eli Sevda'nın çenesinde olduğu sürece genç kadın başına gelen her şeyi affedebilirdi. Sesi çıksa ''Evet,'' derdi ama konuşamıyordu bile. Başını da sallamak istemiyordu, olurda Mert elini çeker diye. Sessizce baktı adamın gözlerine. Mert'in eli çenesini bırakınca içini kaplayan hüzün, o elin saçlarını okşamaya başlamasıyla yerini sevince bıraktı.

Kadınların kalbini çalacak, onları şımartacak cümleleri yoktu Mert'in. Düşünceli bir adamdı ama incelikten anladığı da pek söylenemezdi. Hayatındaki herkese sevgi ve şefkatle yaklaşmıştı ve Sevda'ya da şefkatli tarafını gösteriyordu, zaten kadını tanıdığı andan itibaren kızına sahip çıkan baba edasıyla onu koruyup kolluyordu.

Sevda'nın saçlarındaki elini çekecekken, genç kadın başını Mert'in dizlerine yasladı. Mert karşı karşıya kaldığı duruma şaşkınlıkla bakarken Sevda, hangi cesaretle başını adamın dizine yasladığını bilmese de artık başını olduğu yerden kaldıramayacağını biliyordu. Şaşkınlığını üstünden attığında kadının saçlarını okşamaya devam etti Mert.
Birinin verecek sevgisi vardı; ötekinin sevilmeye ihtiyacı. Çok saçma bir durumun içinde olmalarına rağmen ''Ne yapıyorum ben?'' sorgulamasına giremiyordu ikisi de. Uzun zaman sonra ilk kez huzurlu olduğunu hissediyordu Sevda. İlk kez yalnız ölmekten korkmasına gerek yoktu. İlk kez konuşacak başka biri vardı yanında ya da susup sessizliğini paylaşacak. Mert ise alışkındı ona sığınılmasına. Leyla'yı bile dikenlerine rağmen basmamış mıydı bağrına? 36 senelik hayatında herkese babalık, ağabeylik, kardeşlik yapmıştı. Bir tek Müjde sığınmamıştı ona, tersine oydu Mert'i bağrına basan, saran, sarmalayan.

Sevda'nın saçlarını okşarken beklediği gibi gerçekleşmeyen görüşmeleri geldi aklına genç adamın. Dudaklarına yerleşen gülümsemeyi fark edince, kaşlarını çatıp aklından geçenleri söyledi.

''Sen benimle ilgili her şeyi biliyorsun ama ben adından başka bir şey bilmiyorum Hanımefendi,'' Sevda duyduğu cümle ile kapadığı gözlerini aralayıp devamında gelecek cümleyi bekledi.
''O ilk gece, hani telefonu suratına kapatmak gibi bir hayvanlık yaptığımda,'' derken kadının bastıramadığı kıkırtısını duydu.

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin