27. Bölüm

44K 3.1K 456
                                    

Selamlar,

Size yepyeni bir bölümle geliyorum. Hem de ailecek.

Sevgi dilencisi olan Sevda'mızla, içindeki hayvanla barışık olan Mert'imizle işte geldik buradayız.

Hadi iyi okumalar. Çayın yanında çizi sevmeyen Dido emojisi.

Mert, odaya giren üç çocuğuyla anlık şaşkınlık yaşarken bir gerçeğin farkına varması çok sürmedi. Bu evin erkeği oydu. Hani masaya yumruğunu vurup son sözü söyleyen erkeklerden... Her ne kadar yumruklarını daha çok erkek kısmının yüzünde denediğinden masa konusunda deneyimsiz olsa da çok zor olmasa gerekti. Ne de olsa bu evde sözü geçen ve hesap sorabilecek iki yetkili insandan biriydi. Nilüfer de evde olmadığına göre Mert tek yetkili olarak boşuna heyecan yapmıştı. Bakışları yerde olan Sevda'yı bulunca içini bir hüzün kapladı. 'Hayvan mısın oğlum?' diye sorduğu iflah olmaz refleksleriydi.
Sevda, ne olduğunu anlamadan kendini yerde bulmuştu. Acıyla kapattığı gözlerini açabildiğinde Mert'in karşısında dikilen çocukları görebilmişti. Birbirinden güzel üç çocuğu görünce acısını dahi unutup yerden kalktığı gibi yatağa oturdu. Bunu gören Mert de kadına bakmayı kesip çocuklarının önüne geldi. Önlerinde diz çöktüğü çocuklarına ''Size hiç mi öğretemedim bir odaya kapı çalınmadan girilmeyeceğini?'' diye sordu sakince.

Çiçek, bakışlarını oturduğu yerden şaşkınca olanları izleyen Sevda'dan ayıramazken Mehmet de babasını dinliyor gibi gözükmüyordu. Kardeşlerine göre bir adım daha önde olan Can ise iç çekip dolu gözlerini babasına doğru kaldırdı. Mert'in gördüğü manzara ile kalbi sıkışırken oğlunu kollarının arasına alıp, sarıldı oğluna.

Can'dan yükselen ''Oh be! Kucak gibisi yok,'' söylemine kıkırdayıp oğlunun saçlarına ardı ardına öpücükler kondurmaya başladı.

''Oğlum, benim kucağımda her zaman sana...'' deyip hemen yanlarındaki ikiliye bakış attı ve ''Size yer var,'' diye bitirdi cümlesini.

''Gözlerimin gördüklerini aklım kabul etmeseydi bende öyle düşünürdüm babacığım ama kucağın az önce ağzına kadar Rafunzel doluydu.''

''Üvey olsam bu kadar şaşırmazdım babacığım ama Çiçeğim'e katılıyorum. Kucağın hiç bu kadar dolu olmamıştı,'' Mehmet'in ilk defa kardeşini onaylaması Mert'in soğuk terler dökmesine neden oldu. 'Buyurun cenaze namazına,' diye içinden geçirdiği esnada Can'ın babasını dürtüp arkasını işaret etmesiyle Mert, oğlunu kucağından indirip arkasını döndü ve gördüğü manzarayla kendini tekmeleme isteğiyle doldu.

''Abla kanıyor babacığım,'' diyen Can'a cevap vermeden hemen Sevda'nın yanına gitti. Yere düştüğünde kadının kolu yeniden kanamaya başlamıştı ve Sevda kanayan kolunu tutmuş içli içli ağlıyordu oturduğu yerde.

Çiçek ağlayan kadınla ''Allahçığım Allahçığım! Neden ağlatıyorsun Rafunzel'i? Babacığımın kucağında gözü de olsa ben dayanamam ki,'' deyip Sevda'ya doğru yürümeye başladı. Mehmet, yataktaki malzemeleri eline alıp babasının yanına giderken Can ise olduğu yerden kıpırdamamıştı. Kan görmeye dayanamadığı gibi ağlayan birini görmeye de dayanamazdı. Üstelik bu olanın kendi suçu olduğunu düşünmesi onu daha da zor bir duruma sokmuştu. Mert, yanına oturduğu kadına şaşkınca bakarken ona sarılamayacağının da bilincindeydi, evlatlarının yanında olmazdı.

''Çocuklar siz salona geçin ben...'' cümlesini bitirmesini engelleyen Çiçek'in Sevda'ya sıkıca sarılmasıydı.

''Ağlama Rafunzelciğim. Sen ağlayınca benim gözlerimin de ağlayası geliyor. Yazık değil mi benim harika harikası gözlerime?''

Sana Anne Diyebilir Miyim? (1. ve 2. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin