"Onlar birbirlerini öyle çok seviyordu ki... Bencilce... Zalimce...Düşüncesizce... Her şeyden vazgeçercesine... Çocuklarını arkalarında bırakırcasına... Onları anlıyorum, birini bu şekilde sevmenin ne olduğunu onlardan öğrendim. Eğer bugün hayatta olsalardı sizleri çok seveceklerdi. Emel sana çok düşkündü ama çok gençti, alışık olmadığı bir dünyada kayıptı, kapılıp gitti. Muhtemelen dönecek, sizlerin yine anne ve babası olacaklardı. Engin... Oğuz'un babası ve ben boşanma belgelerini imzalamıştık. Annen ve baban da öyle... Engin bana beni bedenen aldatmadığını ama kalbinin Emel'e ait olduğunu açık yüreklilikle anlatmıştı. Durum bu olunca annen de babanı aldatmış sayılmaz. Elbette aldatmanın pek çok yolu var, ama bizim hikâyemiz bundan ibaret... Gerisi o zamanın camiasının uydurmasıydı. Ben hiçbir zaman aldatıldığıma veya öyle gösterildiğime üzülmedim. Beni yaralayan tek şey hayatımda sevdiğim tek erkek tarafından sevilmemiş olmamdı. Onda gördüğüm değeri aşk sanmamdı. Bu, gerçek bir acıydı. Sana bunları anlattım çünkü annen sadece âşık bir kadındı, ona benzemekten bu kadar korkma! O sadece sevdi, bunun birinin babası veya kocası olmasının tek suçlusu kader."

"Bana..." dedi Hazal, masum bir gülüş belirdi yüzünde. "Kimse annemi bu şekilde anlatmadı. Sizden bunları duymak masal dinliyorum hissi veriyor."

"İnsanlar görmek istediklerini görür, ona inanır ve madalyonun her zaman başka bir yüzü vardır. Bunları düşünmek için çok uzun zamanım oldu."

Hazal başını iki yana salladı. "Siz çok onurlu bir kadınsınız, bu sözleri herkes söyleyemez. Anneme sempati, sevgi beslemeyeli çok uzun yıllar var şimdi bu sözler..."

"O senin annendi, yaşıyor olsaydı da onu sevecektin. Engin de Emel de dönecek, sizi sevmeye devam edeceklerdi. Size karşı yaptıkları bir kötülük yoktu, aksine sevmedikleri insanlarla evli kalarak belki de daha büyü hatalar yapacaklardı. Belki mutsuz bir aile kavramınız olacaktı. İnsanlar hata yapar, Hazal, çok büyük hatalar... Ama bunlar dünyanın sonu değildir. Yirmi beş sene... Çok uzun yıllar geçti; ben Engin'i affettim. Bana mükemmel bir evlât bıraktı, ona bunun için bile minnettarım. Bana bir adamı tüm kalbimle sevmeyi öğretti, beni benim istediğim gibi sevmese de durum değişmedi.Baban anneni, ben Engin'i bizi sevmedikleri için suçlayamayız, kalp dediğin şey çıkmaz bir sokak, o sokağın sonundaki duvar biz değildik."

Karmakarışık ruh hâliyle gülümsedi. Elini tutan kadının elini sıktı. "Teşekkür ederim."

"Etme! Bunların yanında şu var ki, gelinim olmadığın için ben teşekkür ederim. Böylesi bir kadere de ne kadar razı geleceğim bilinmez..."

Hazal daha büyük gülümsedi. "Ben oğlunuzu yeni tanıyorum, daha öncesinde adınızı bile bilmiyordum. Bizi o şekle sokmayan kadere ben de teşekkür ederim."

"Ben de ben de..." dedi Ruken.

Kenan gülümsedi, Oğuzhan küçük bir kahkaha attı. Hazal da gülümsedi, Ruken omuz silkti.

Kapının tıklanmasıyla hepsi aynı yöne döndü. Elinde tabletiyle Sümeyra odaya girdi. Gözleriyle televizyonun kumandasını arayıp bulmasını sessizce izlediler. "Patron, çapına karar veremediğim bir sorunumuz var."

"Ne sorunu?" dedi Oğuzhan.

Sümeyra kumandayla televizyonu açıp kanalı buldu, sesini de açıp kenara çekildi. Ekranda iki kadın karşılıklı oturmuş birbirlerine sorular yöneltiyor, yine cevapları kendileri veriyordu. Kadınların sözleri ve ekrandaki fotoğraflarla dördünün de gözleri kocaman açıldı.

Magazin ve iş dünyasında skandal aşk dörtgeni.

Başlıklı haber Ruken ve Hazal'ın üzerinden devam eden dedikodulara yer veriyordu. Bir kadın, "Hazal Arman annesinin kaderini yaşıyor," dedi. Ekrana Emel'in ve Engin'in gençlik fotoğrafı geldi.

Kalp Sonunu Kendi Seçer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin