17.Bölüm

28.5K 1.7K 26
                                    










İstanbul...

Uçaktan inmişlerdi, tuzlu havayı ciğerlerine çekerken onu izliyordu. Gideceğini bile bile izlemek acıdan başka neydi? Hava karamış, akşamın sıcaklığı henüz dinlemişti. Protokol çıkışında kendileri için gelmiş araçlara bakıyorlardı. Ruken, Mutlu ve Cihan'ı görünce gülümsemiş, Oğuzhan'a dönmüştü.

"Eve mi gideceksin?" diye sordu, nerede oturduğunu bile sormamıştı. Bulması beş dakikasını almazdı, güvenmişti bu düşüncesine.

"Evet, sen?"

"AZA'ya gideceğim, ailem, dostlarım beni orada bekliyor."

"O da orada mı?" Sorusunu sorarken kadının yüzünü inceliyordu. "Hayır, Kenan'la daha sonra buluşup konuşacağız. Artık biraz mesafe koymamız gerekiyor. Hazal'ın beni yok yere kıskanmasını istemiyorum. Sen de rahat ol, lütfen."

Oğuzhan başını salladı, son öpücüğünü uçak havadayken almıştı ama istiyordu. Özleyecekti, kendi seçtiği yolda neler olacağını bilmiyordu belki ama güzel olacağına inanıyordu.

"Bende eve gidip, hayatımın kadınlara sarılayım. Bu gece Leyla beni uyutmayacak."

"Sadece Leyla mı, beni düşünmeyecek misin?"

Küçük ağzı, tatlı diliyle ne dese içine işliyor, daha fazla alan sahip oluyordu Ruken. Kadının tatlı dili onu kandırıyordu. Elini uzatıp yanağına yasladığında Ruken gözlerini kapattı. Batışından haz aldığı sakalların boş olan yüzünde hissedince içini çekti. Sıcak temasa bıraktı kendini, vazgeçilmezdi o. Kulağına fısıldanan sözlerle kalbi daha hızlı attı.

"Ayrı kalacağımız her an seni düşüneceğim." Öperek ayrıldı, zorladı kendini buna, elinden tutup 'Bende seninle geliyorum ya da benimle geliyorsun," demek istiyordu ama mecburi bir yola girmişlerdi. Sevgi dolu kahve gözlere gülümsedi. "Hadi git."

"Ararım seni."

Başını salladı Oğuzhan, Ruken arkasını dönerek uzaklaşırken onun arabasına binişini izledi. Kapısı kapanırken, araç uzaklaşırken de ayrılmadı oradan. "Sen arayacaksın da ben açacak mıyım, ah Ruken ah."

Arabasına binip şoföre, "Ortaköy, AZA kafeye," deyip ceketini çıkartıp kenara fırlattı. Kravatını söker gibi ayırıp aracın içine savurdu. Kapı koluna dayadığı dirseğiyle yol boyu düşündü ama içinden çıkamadı. Şimdiden acısı oturmuştu içine.

...

Cam kapıyı iterek içeri girdiğinde karşında ilk gördüğü abisiydi. Kollarını açmış, kanatlarının altına çağırıyordu. Gülüşü ahenk kazanmıştı. Koşarak Karahan'ın kollarına girdiğinde ayakları yerden kesildi. Kollarını sıkıca doladı, "Seni çok özledim," diyen abisinin özlem yükümlü sesiyle gözleri doldu. Yıllar önce gitmediğine bir kez daha memnundu.

Etrafındaki kalabalığın sesine başını kaldırıp baktığında babasının onu çağıran kollarına koşmak için ayrıldı abisinden. "Baba, en çok seni özledim, yemin ederim." Babası kızımı göğsüne sararken ağlamak istedi. Sevdiği kadından kalan en küçük emanetti Ruken. "Baban da seni özledi." Saçlarına öpücükler kondurup bıraktı kızını. Sırada bekleyen onlarca insan vardı.

Ablalarına iki kolunu açıp gülümsedi. "Siz beni özlemediniz mi?" dediğinde Hare, Duru ve Nil aynı anda sarıldı. Bacaklarının etrafını saran çocukların sesiyle mutluluğun aileden ibaret olduğuna bir kez daha şahit oldu.

Ablalarını bırakıp yere eğildiğinde Hare dolan gözlerini kuruluyordu. Ruken'in gözünden kaçmamıştı. Ama yanağını okşayan küçük Masal'a kaydı gözleri. Hare'nin küçük kızına, "Teyzem..." diyerek sardı küçük kızı. Üç yaşındaydı henüz, babası ile annesinin ortak yapımı olduğu o kadar belliydi ki, ona bakarken gülümsedi.

Kalp Sonunu Kendi Seçer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin